12 Haziran’da başta İzmir ve İstanbul olmak üzere; tüm Kuzey Ege’de hissedilen deprem, yıllardır uyarısı verilen gelecek büyük bir depremin gerçekleşme tehlikesini ve 99 Marmara depremini hatırlattı. Marmara üzerinde farklı dönemlerde gerçekleşmiş depremlerin birtakım etkileri olduğunu biliyoruz. 1010 yılında gerçeklemiş büyük bir deprem şu an halihazırda bildiğimiz İstanbul’un adalarından birini suyun altına çekmeyi başardı. On adadan dokuzu günümüzde sorunsuz bir şekilde kullanılabilir durumda fakat onuncu ada Vordonisi, üzerinde yaşayan insanlarla birlikte suya gömülmüştü.
Marmara açıklarındaki adalarıyla meşhur güzel İstanbul’un aslında 1010 yılında meydana gelen büyük bir depremle suya gömülmüş onuncu bir adası daha var; Vordonisi.
Herkesin bildiği meşhur Büyükada, Kınalıada, Yassıada, Heybeliada, Sivriada, Burgazada, Sedefadası, Kaşıkadası ve Tavşanadası biliniyor ama Vordonisi hakkında fazla bir bilgi yok, sebebi ise geçmişinin çok eskiye dayanması.
1010 yılında oluşan büyük bir deprem Vordonisi’yi sular altında bırakmıştı.
Uzmanlar tarafından iki adacıktan oluştuğu belirtilen Vordonisi Bizans İmparatorluğu döneminde büyük bir manastır hizmeti veren bir adaydı.
Konum olarak Anadolu Yakası’nda Dragos ile Küçükyalı arasında, Maltepe sahilinin 700 metre açığında suyun altında kalan Vordonisi, sayısız tarihi eseri içinde barındırıyor.
Manastır Kayalıkları, Bostancı Çöken Ada ve Höreke; Vordonisi’ye verilen diğer isimler.
Süreç içerisinde gerçekliğinin sorgulandığı Vordonisi Adası, Fener Rum Patrikhanesi’nin MS 500 yılına ait İstanbul haritasını incelemesi sonucunda tekrar fark edildi ve üzerine çalışmalar yapıldı.
Böylece bu gizemli ada 1936 yılında Bizans tarihçisi Semavi Eyice tarafından kayıtlara resmi olarak geçmiş oldu.
“Prenses Adaları”ndan biri olarak tanımlanan Vordonisi Adası manastır görevi üstlenmekle birlikte bir dönem sürgünler için de kullanılmış.
1010 yılında büyük depremde adanın üzerinde yaşayan insanlarla birlikte suya gömülmesi çevre adalardaki yaşayan insanları da etkiledi.
Çevredeki diğer adalar Vordonisi’ye göre daha şanslıydı çünkü Vordonisi alüvyon bir tabakadan oluşurken diğer adalar granit kayalıklar üzerine kurulu. Dolayısıyla diğer adalarda hasar daha az oldu.
Küçükyalı Arkeolojik Alanı’nda araştırma yapan Koç Üniversitesi ve İtalya Salerno Üniversitesi Ortaçağ Latin Araştırmaları Bölümü öğretim üyelerinden Dr. Alessandıra Ricci, adanın sualtı arkeolojisi ekipleriyle detaylı bir şekilde araştırılıp gün yüzüne çıkarılmasını istiyor.
Ricci, “Vordonisi Adası’nda sürgün olan Patrik Fotius ile Küçükyalı’daki Patrik İgnazius arasında büyük çekişme yaşanıyor. Rekabet sonucu Patrik Fotius, adanın üzerine bir manastır yapınca da, Patrik İgnazius da aynı manastırı yaptırıyor. Vordonisi’nin bulunması, Küçükyalı’daki Satyros manastırının da önemini artırıyor. Bizans’ta Adalar’da rahipler yaşardı. Vordonosi adasında ufak çaplı da olsa yerleşim olabilir. Ada üzerinde kubbeli bir kilise yapısının olduğunu biliyoruz. Bu küçük adanın kalıntılarının tespiti için sualtı arkeolojik araştırmaların yapılması son derece önemli.”
İstanbul’un bu gizemli adası Vordonisi’nin gün yüzüne çıkma çabalarıyla birlikte, Unesco Dünya Mirası Listesi’ne alınması için de bir dizi çalışmalar başlatıldı.
2015 yılında start verilen araştırma çalışmaları kapsamında sualtı dalış ekibi, adanın görüntülerini fotoğraflayarak araştırmacı uzmanlara sunmuştu.
Araştırma ile adada nelerin yaşandığı ve depremin ada üzerindeki etkileri daha detaylı bir sonuca ulaşacak. Adanın tarih sahnesindeki gizemi ortadan kaldırılarak, Unesco’ya sunulması hedefleniyor.
Kaynak; 1