Gönül isterdi ki, bu listeyi 28 maddeye, 48 maddeye, hatta 198 maddeye çekebilelim. Ama, en az sizin kadar, biz de insanız. O yüzden Vizontele incelemesini 2’ye böldük: Vizontele’den öncesi ve sonrası. Köye televizyon ve Köksal Engür’ün sesi gelmeden önce köy ahalisi ne ile uğraşıyordu, spesifik olarak hiçbir şey anlatmamasına rağmen tüm karakterlerin rengi nasıl ayrılır ve gerçekten yaşayan bir köye nasıl dahil olursunuz hepsi Yılmaz Erdoğan’ın 1999 yapımı bu senaryosunda var. Çok da karıştırmıyoruz, zaten Vizontele’yi görünce bizi boşverip direk aşağı ineceksiniz. Buyrun, size televizyondan önce dönem Vizontele replikleri derledik!
Açılışındaki sinema sahnesinde, Yılmaz Güney’in vurdu kırdısına alışan köy halkı, Belgin Doruk romantizminden çok sıkılır
+ Yahu kapatın şu saçma sapan filmi
– Saçmaysa seyretme o zaman, hıyar
+ Seyretmeden saçma olduğunu nasıl anlayacağım, hıyar oğlu hıyar
Ve çatıda kaçak yollardan sinema izleyen Sıti ana, Rıfat’ın askere gideceğine ağlamaktadır. Enişte lafa girer, maksat teselli
+ Bir şey yok ya, hem benim askerliğimi yaktılar, ben 28 ay yaptım
– Niye yaktılar?
+ Bir takım olaylar olmuştu
++ Nasıl bir takım olaylar? Sen kadınla yakalanmadın mı?
– Kadınla mı?
+ Çok ayıp, sen ne biçim konuşuyorsun evli bir hanım hakkında
– Ha kadın bir de evliydi?
+ Ulan evli olduğunu ne söylüyorsun
Sıti ana, askere giden Rıfat ile vedalaşır
+ Orada yemek yeme tamam mı?
– Tamam ana
+ Yani her şeyi yeme. Senin bünyen zayıftır dokunur. Bekle önce birisi yesin, ona bir şey olmazsa sen öyle ye tamam?
Ve tabii ki, müteahit Fikri bey, avanesine kolpadan hava basıyor
+ Ankara’da hep bunlarla işte Fikri abin. Geçen gene girdim pavyona, mekan sahibi atladı Vay Fikri bey nasılsın hoşgeldin falan, dedim nereden tanıyor acaba, meğersem künyeyi görmüş. Dedim Feri burada mı? Benim orada bir manita var. Feri Cansel’e benzediği için ben Feri diyorum. Asıl ismi Gülşen. Arkadaşları Münevver diyorlar. Başbaşayken de ben kuzu diyorum.
Açık hava da osurmanın kokmayacağına inanan Yılmaz, kuzenleriyle damda uyur. Sabah kalkınca da çota diye damdan düşer
+Nafiz, babana haber ver, çıkıkçı Şaban’ı alsın gelsin, ayağı kırıldı garibin.
-Tamam ana
+Yalnız donunu giymeyi unutma
-Ne donu ana? Vallah giymemişim. Nereden anladın?
Yılmaz’ın babası olan alkolik kişi, gürültülere uyanır
-Ne bu gürültü?
+Yılmaz’ın ayağı kırıldı
– Yılmaz?
+Oğlun, tanımazsın
-Hadi çekil şuradan
+Ya herkes de bize fırça çekiyor, sanki ayağı ben kırdım
Belediye anons geçer: Dikkat dikkat, kanallara kum dolduğundan dolayı, su gelmemektedir. Şikayet mevzubahis değildir!
B: Böyle belediye reisi kolay bulunmaz. Gene su yok.
A: Belediye reisi ne etsin kardeşim? Bunların hepsi Müteahit Fikri’nin orospu çocukluğudur
C: Hop, Fikri benim amca oğlumdur bilmiyor musun?
A: Reis bey de benim dayım sayılıyor ama?
C: Tamam, biz reis bey orospu çocuğu dedik mi?
A: Diyemezsin, çünkü değil
C: Benim Fikri abim orospu çocuğu mu yani?
A: Dua etsin senin amca oğlun, yoksa ondan büyük orospu çocuğu bulunmaz
C: Hah, şöyle temiz konuş.
Müteahit Fikri, istikhakını almak için Reis beyin yanına gider, mesele paradır
+Reis bey, Bedri Ağa’nın torunuyla konuştuğunu hatırlatmak isterim
– Bedri Ağa mı? Katırcı Bedri, ne zaman ağa oldu?
+Ne yani, hayvansever bir insan ağa olamıyor mu? Böyle bir kaide mi var? Katırları seviyordu rahmetli
Ve en önemli repliklerden biri olarak Sezgin!
+Sezgin
-Ne var?
+Saçın dökülmüş
-Hadi oradan lan gıvrık!