Dünyanın en tanınmış ressamlarından Vincent van Gogh’un doğum günü bugün. Bu vesileyle kendisini analım ve hayatındaki enteresan kesitlerden biraz bahsedelim ve Van Gogh kimdir sorusuna yanıt arayalım istedik. Amacımız usta ressam hakkında enteresan anekdotlara yer vermek. Neyse ki Van Gogh’un hayatı bu konuda çok zengin ve biz de ilgi çekici bir araştırma ile huzurlarınızdayız.
1. Ölü doğan abisinin ismini yaşatır
30 Mart 1853’te doğan Van Gogh, büyük babası ve kendisinden bir yıl önce ölü olarak doğan abisinin ismini alır. Van Gogh’un yedek çocuk olarak görüldüğü ve bu durumun etkilerinin, problemlerle dolu hayatına yansıdığı söylenir. Ayrıca sanatçının bilinmeyen birçok kardeşinin daha olduğu da iddialar arasında yer alıyor.
2. Birbirinden farklı işlerde çalışır ama dikiş tutturamaz
Babası Protestan rahibi olan Van Gogh, 15 yaşındayken amcasının önerisiyle Lahey’deki bir sanat galerisinde iş bulur. Böylece çalışma hayatına adım atan sanatçı, galerinin Brüksel, Londra ve Paris ofislerinde çalışıp iyi para kazanıyorken içine kapanır ve dindarlaşır; en sonunda da işini bırakır.
Londra’da öğretmenliğe başlar, ardından Hollanda’ya dönerek kitapçılığa soyunur. 1877’de teoloji okumak için Amsterdam’a gider ama bu sevdadan da kısa sürede vazgeçer. Sonra, bir de papazlığı deneyeyim der.
1879’da misyonerlik yapmak için Belçika’da madencilerin bulunduğu Borinage’a yerleşir. Daha iyi ilişkiler kurmak için onlar gibi kötü koşullarda yaşamaya başlamasının ardından kilise, rahipliğin imajını zedelediği gerekçesiyle işine son verir. 1880’de galerici kardeşi Theo‘nun önerisiyle resim kariyeri yapmayı düşünür. 27 yaşındadır.
3. Yaşarken sadece bir eseri satılır
Günümüzde ünüyle dillere destan olan ressamın; yaşadığı yıllarda tanınmaması, ölümüne doğru yavaş yavaş isminin duyulur hale gelmesi ve onca sefalet arasında şu an milyon dolarlar eden eserlerinden sadece birinin (Kırmızı Üzüm Bağı) satılmış olması -o da yok pahasına- ne üzücü.
Oysa ki Van Gogh, ömrünün son 10 yılında yaklaşık 900 suluboya/yağlıboya resim ve 1.100 karakalem çalışma üretmiştir. Ancak tüm bu yeteneğine rağmen yaşamı boyunca parasızlıkla mücadele etmek zorunda kalmıştır.
4. Yaşamını kardeşi sayesinde devam ettirir
Van Gogh, resim kariyeri boyunca kardeşi Theo‘dan aldığı maddi destek sayesinde ayakta durabilmiştir. Geçimini kardeşinin yardımları ile sağlayan sanatçı, Hollanda’da Nuenen ve Anvers’te kaldıktan sonra 1886’da Paris’teki kardeşi Theo’nun yanına yerleşir.
1888’de, ideali olan bir sanat çevresi kurmak için Fransa’nın güneyindeki Arles’e, 1889’daysa akıl hastanesinde kalmak için Saint-Rémy’e gider. Van Gogh’un, Theo’ya yazdığı mektup sayısı 600’den fazla iken; Theo’nun, Van Gogh’a yazdığı sadece 40 mektup bulunabilmiştir. (Meraklılarına, bu mektupların bir araya getirildiği kitap: Theo’ya Mektuplar)
5. Boyayı kullanış şekli kimi zaman biraz enteresanmış doğrusu
Van Gogh resim yaparken, rivayetlere göre; boyayı paletin üzerine değil doğrudan tüpten tuval üstüne sıkıyor ve parmaklarıyla eziyordu. Bu tuhaf resim yapma tarzına ek olarak bazen boyayı yediği ya da yemeğinin içine sıktığı da söylenir. Biz diyenlerin yalancısıyız.
6. Dönemin alışık olmadığı Empresyonizm tutkusu
Döneminde anlaşılamamasının sebeplerinden biri de gördüğünü birebir çizmemesidir. Masalsı bir tarzı olan ve Empresyonizm’in öncülerinden kabul edilen sanatçının kardeşine yazdığı mektuplar arasında, “Ben, gözlerimin önünde olanı olduğu gibi vermekten çok, boyayı kendime göre bir amaçla, anlatmak istediğimi daha bir kuvvetle dile getirmek için kullanıyorum” sözlerine rastlanır.
7. Kadınlarla ilişkilerinde bir türlü dikiş tutturamaz
19 yaşındayken galerideki işi nedeniyle Londra’da geçirdiği günlerde, kaldığı evin sahibinin kızından hoşlanır fakat ilgisine karşılık bulamaz. Resim yapmaya karar verdiği ilk zamanlarda kendisinden yedi yaş büyük dul kuzenine âşık olur. Bu da bir diğer hüzünlü aşk hikâyesidir; kendisine evlenme teklif eder fakat sert bir şekilde reddedilir.
1882’de Sien adlı hayat kadınıyla tanışır ve Sien’i çocuğuyla birlikte evine alır. Sanatçı, sevgilisinin pek çok resmini de yapmıştır. Ancak ailesinin baskıları nedeniyle 1883’te Sien’den ayrılır. 1885’te kendisine modellik yapan kadınlardan biri hamile kalınca kasabanın rahibi, Van Gogh’un kadın modellerle çalışmasını engeller. Ömrünün son zamanlarındaki sevgilisi ise 1888’de kestiği kulağını bıraktığı kişi, genelevdeki Rachel‘dir. (Bu konuya ayrıca döneceğiz.)
8. Meşhur kulak kesme hikâyesi ile ilgili rivayetler
Konu hakkında birçok söylenti mevcut; herkes aklına yatan hikâyeyi anlatıyor gibi görünüyor. Ressam Paul Gauguin‘le yakın dost olan Van Gogh, sevdiklerine aşırı bağlı olmasıyla dikkat çekiyordu. Gauguin’e de aynı bağlılığı gösteren Hollandalı ressam, 1888 senesinde dostuyla şiddetli bir şekilde kavga eder. Söylenenlere göre kavgadan sonra Van Gogh, Gauguin’in evi terk edişiyle bir kriz geçirir ve bu esnada sol kulağının bir parçasını keser. Parçayı, sürekli uğradığı genelevdeki Rachel’a bir emanet gibi bırakır. Bu olay üzerine “Kesik Kulaklı Portre” eserini yapar.
Bir başka söylentiyse Van Gogh‘un kulağını, Gauguin’in parçaladığı yönünde. Şiddetini artıran kavgada kendini müdafaa etmek için kılıç çeken Gauguin, Van Gogh’un kulağını yaralar. Van Gogh’un uğrak yeri olan genelevin önünde yaşanan bu olaydan sonra kulak parçası, yine geneleve bırakılır. Araştırmacıların doğru olduğunu düşündükleri bu hikâye, Van Gogh’un olaydan sonra Gauguin’e yazdığı mektuptaki “…Sen de sessiz, ben de” ifadesini de anlamlandırıyor.
Bir başka iddiaya göre ise Van Gogh resim yaparken, kullanmadığı fırçalarını ağzında tutuyormuş, o dönemki boyalarda bulunan kimyasalları da farkında olmadan yutuyormuş. Ya bu boyaların ya da içtiği absentin etkisinde kalarak bilinçsiz bir şekilde kulağını kesmiş olabileceği düşünülüyor.
Diğer bir rivayet; Rachel’ın bütün gece kulağını okşaması, ardından bütün gün kulağında Rachel’ın elini hissetmesi ve bu histen rahatsız olan ressamın, kulağının bir parçasını keserek Rachel’a hediye ettiği yönünde.
Olayı basite indirgeyen iddialardan biri ise çizimle ilgili olarak kulak çizmeyi bir türlü beceremeyen ressamın, incelemek için kulağını kestiği şeklindedir.
9. Sanatını ve yaşamını etkileyen birçok hastalığa sahiptir
Hakkında biraz bilgiye sahip olan herkes, akıl sağlığıyla ilgili problemlerini bilir Van Gogh’un. Şizofren ve katarakt, sanatçının en bilinen hastalıklarının başında geliyor. Resimlerinde ağırlıklı olarak sarıyı kullanması ve ışığı hareli olarak göstermesi, kataraktın etkisi olarak açıklanıyor.
Meniere sendromu ise sanatçının bilinen bir diğer problemi; baş dönmesi, kulak çınlaması, işitme kaybı ve daimi olarak kulaklarda yüksek bir basınç hissetme gibi belirtileri olan bir içkulak hastalığıdır, ki sanatçı bu rahatsızlıklarından sıkça şikâyet eder. Ataklarının neredeyse 24 saatten uzun sürdüğü hastalığın tedavisi henüz bulunamamıştır. Hatta ünlü ressamın bu çınlamalara katlanamayarak kulağını kestiği de iddia edilir.
Asperger bozukluğu, migren ve epilepsi ise sanatçının diğer rahatsızlıkları arasında. Ayrıca sanatçının digitalis tedavisi gördüğü; bu nedenle nesnelerin kenar ve köşelerinde sarı hareler gördüğü, resimlerinde sarıya ağırlık vermesinin asıl nedeninin de bu olduğu rivayet edilir.
10. Ölümü hakkındaki söylentiler
Van Gogh 28 Temmuz 1890 tarihinde, tarlalarda resim yaparken bir akşamüzeri tabancasıyla kendini karnından vurarak intihara teşebbüs eder. Tedavi edilmek istemez ve döndüğü otelde, ertesi gün kardeşinin kollarında hayatını kaybeder. Ölümünden hemen önce kardeşinin kulağına “Sefalet asla bitmeyecek” diye fısıldadığı söylenir.
Kimileri, Van Gogh’un bu intiharının, çok özlediği kardeşinin gelip onu görmesini istemesi sonucu, ilgi çekmek amaçlı olduğunu söyler. İşin aslı bilinmese de sanatçının ölümü ardından kardeşinin yaşadığı derin hüzün ve altı ay sonraki vefatı bilinen gerçekler arasında.
Konu hakkında başka iddialar da bulunuyor. Sanatçının yazdığı binlerce mektubu inceleyen araştırmacılara göre Van Gogh, vurulma olayının yaşandığı gün birlikte içki içmeye gittiği iki gencin bozuk silahından çıkan kaza kurşunuyla vurulur ve delikanlıları korumak için kaza ile kendini yaraladığını söyler.
11. Bir klasik: Yaşadığı dönemde resimlerinin değeri anlaşılmaz
Sanatçı, yaptığı resimleri bir galerici aracılığıyla ünlü post-empresyonist Fransız ressam Cezanne’a da gösterme fırsatı yakalar. Ancak Cezanne gördüğü resimler hakkında pek manidar bir benzetme yaparak “deli yorumu” der. Cezanne’ın bu benzetmesi, onun Van Gogh’un ruhsal durumunu anlayabildiğine işaret ederken resimlerin değerini ise farkedemediğini gösterir.
12. Sanatçının başarısının ardındaki Johanna van Gogh-Bonger gerçeği
Pek bilinmeyen gerçeklerden biri daha; sanatçının abisi Theodorus van Gogh’un eşi Johanna van Gogh-Bonger hakkında. Johanna, eşinin de ölmesi üzerine bütün hayatını sonsuz bir inançla Vincent van Gogh‘un tanınmasına adar ve bu konuda da fazlasıyla başarılı olur. Hollanda’nın başkenti Amsterdam’da bulunan Van Gogh Müzesi de onun başarılı eserlerinden biridir.