Vaslav Nijinsky, 1889 yılında Ukrayna Kiev’de dünyaya gelir. Baleye olan yeteneği erken keşfedildiği gibi, profesyonel balet olduğunda da hiçbir zaman eskimez. Yüksek sıçrama gücüyle, devrin çoğu baletinden ayrılarak özel bir yere gelir. Polonya asıllı Nijinski, bu yetenekli ve ihtişamlı bale hayatının yanı sıra hayatının yaklaşık son otuz yılını çeşitli psikolojik hastalıklarla geçirir. 1950’de Londra’da hayata gözlerini yumduğundaysa doktorlar bu gidişin sebebi için ‘’böbrek yetmezliği’’ derler.
1. Çocukluk ve erken yıllar
Vaslav Nijinsky, 12 Mart 1889’da, Polonyalı dansçılar Thomas Laurentiyevich Nijinsky ve Eleonora Bereda’nın ikinci oğlu olarak doğar. 1900’de, yani henüz 10 yaşlarındayken Imperial Bale Okulu’na katılarak işaret fişeğini yakar. Burada ünlü dansçılardan dersler alarak gelişim gösterir. ‘’Kuğu Gölü’’ ve ‘’Fındıkkıran’’ gibi klasik balelerde rol aldıktan sonra bir burs kazanır. Kendini henüz eğitim hayatında olmasına rağmen baleye o denli kaptırır ki tüm okul dönemi boyunca bale performanslarında oynar. Bu ise onun akademik notlarını olumsuz etkiler.
2. Okul dönemi faaliyetleri
Vaslav Nijinsky, akademik koridorların içerisinde kalmaya pek niyetli değildir. Ondan ki notlarına yönelik tüm olumsuz dönüşlere rağmen bildiği yoldan devam eder. 1904’te Fransız balet Marius Petipa’nın son balesinde rol alır. Fakat aynı yıl Rus – Japon Savaşı patlak verince balenin gerçekleştirilmesine de engel olunur. 1906’da Mozart’ın ‘’Don Giovanni’’sinin bale dizisini gerçekleştirir. Bu çok kabiliyetli balet, 1907’de okuldan mezun olduğunda bir öğrenci için iyi bir kariyere sahip olur.
3. Kariyer hayatı
Her ne kadar kariyerine okul döneminde başlasa da profesyonel anlamında sivrildiği yerler mezuniyeti sonrası olur. 1907 senesinde Mariinsky tiyatrosunda görev alır. Bale gösterilerinde henüz ufak roller almasına rağmen yeteneği ve teknik üstünlüğü ile çarçabuk dikkat çeker. Sanat eleştirmeni, opera ve bale sergileri yapımcısı Sergei Diaghilev ile tanıştığında yıl 1908’dir. Bu tarihten sonra iki iyi arkadaş oldukları gibi, Nijinsky’nin kariyeri de genellikle Sergei Diaghilev tarafından idare edilir. Sergei Diaghilev tarafından bale ve dans şirketleriyle düzenlenen Paris turuna dahil olur. Popülerliğinin ilk adımını ise 1910’da atar: arkadaşı Mathilde Kschessinska, Marius Petipa’nın ‘’Le Talisman’’ını canlandırması için onu seçtiğinde, Rüzgâr Tanrısı Vayu rolü, onun büyük takdir toplamasını sağlar. 1913 yılında Sergei Diaghilev’in yönergesiyle meşhur Ballets Russes grubuna ve Güney Amerika turuna katılır.
4. Aksilikler
Güney Amerika turundan sonra Avrupa’ya döndüğünde, Sergei Diaghilev tarafından şirketten atılır. Bunun üzerine kendi bale grubunu oluşturmak için teşebbüslerde bulunur. Ancak olumlu bir sonuç alamaz. 1914’te Birinci Dünya Savaşı’yla beraber içeri alınır. Ancak eski dostu Sergei Diaghilev tarafından 1916’da serbest bırakılması sağlanır. Aynı yıl serbest kaldığı gibi Ballet Russes’in Amerika turu için New York’a gider. Vaslav Nijinsky kişisel performansları övülse dahi, ekibi gelişigüzel yönettiği için ağır mali kayıplara yol açar.
5. Özel hayatı
1913 senesinde Romola de Pulszky ile evlenirler. Bu evlilikten iki kız çocuğu dünyaya gelir. 1919’da ise işler yolunda gitmemeye ve Nijinsky’nin geri kalan hayatının büyük bölümüne tesir edecek sıkıntılar doğmaya başlar. Zira bu yıl sinir krizi geçirdiği ve kendisine şizofreni teşhisi koyulduğu yıldır. Hayatının son otuz yılı maalesef psikiyatri hastanelerinde geçer. Eşi Romola de Pulszky 1934’te Nijinsky’nin biyografisini yayımlar. Londra’da böbrek yetmezliğinden vefat ettiğinde tarih 8 Nisan 1950’yi gösterir. Mezarı Paris’teki ünlü Montmartre mezarlığındadır.
6. ‘’En Pointe’’ yeteneği
Nijinsky tarihin en yetenekli baletlerinden biri olarak hala karşımızda. Özgünlüğü, geleneksel bale anlayışına karşı giriştiği yeni denemelerden ileri gelir. Baleti farklı kılan en önemli özellik ise o dönem erkek dansçılar arasında nadir bir yetenek olan ‘’en pointe’’yi fevkalade uygulamasıdır. Bu teknik, parmakların ucunda dans etmek anlamına geldiği gibi bacak ve ayakların muazzam gücünü gerektirir. Ayrıca yerçekimine meydan okuyan sıçramaları da onun nadir bir yetenek olduğunu kanıtlar.
7. Günlüğü
Nijinsky’nin ünlü günlüğü, ilticasından evvel İsviçre’de geçirdiği altı hafta içinde yazılır. Balet bu günlüğünde mantığın gücünden ziyade duyguların, hislerin öneminden bahseder. Ayrıca günlükte kendisini uzun süre koruyup kollayan arkadaşı Diaghilev ile olan acı ilişkisi de gözler önüne serilir.
8. Nijinski Öyküleri (Ferit Edgü)
Gelmiş geçmiş en büyük bale sanatçılarından biri olarak bilinir Nijinsky. Onun performansları, muazzam sıçramaları ve ‘’en pointe’’ tekniğinin söylenenler o ki bir eşi benzer çıkmaz. Türk yazar Ferit Edgü, Nijinsky’nin ailesi tarafından kırpılmamış yazılarını okuma şansı bulur. Bu makaslanmamış yazıları gün ışığına çıkarmaya niyetlenen Edgü, ortaya kurmaca ama gerçek bir yaşam öyküsü olan bu eseri çıkarır. Yazar bu çalışmasına yönelik metotlarını şu şekilde belirtir: ‘’Benim izlediğim yol merceğimi karşımdaki resmin belli bölgelerine çevirmek oldu. Bu ayrıntıları alıp büyüttüm. Kısacası bir ayrıntı seçip onu çerçevelemekten ve onlara birer ad vermekten başka bir şey yapmadım.’’