Üretiminden geriye pek bir şey kalmamış olsa da Valerie Solanas yaşamıyla ve elimizde kalanlarla bize ulaşmayı başarmış bir bilinçli delidir, kadın gücü, mücadelesi ve emeğidir. İstersek onu tanımlamak için zilyon farklı sözcük bulabiliriz, hayatı da dili kadar sert zaten, biraz göz atalım. Bu listeyi onu az buçuk hatırlayalım diye yazdık. Eğer okumadıysanız, basılı halini Türkçe olarak da bulabileceğiniz ‘Erkek Doğrama Cemiyeti Manifestosu’nu okuyun deriz.
Valerie Solanas’ı Türkçe’ye çeviren ve hayatını bizimle paylaşan Ayşe Düzkan’a sonsuz teşekkür ve sevgilerimiz ile.
Tabii ki kabus gibi bir çocukluk
Öfke kaynaklarını derinlerden alır. İşte Valerie’nin de içine öfke tohumlarını, çocukluğunda baba tarafından cinsel istismara uğraması, aile içi şiddet, boşanma gibi yaygın sorunlar ekiyor. Anne baba ayrılığından sonra dedesinin yanına yerleşiyor Valerie ancak katolik okuluna gönderilmeye zorlanınca itaat etmedi diye bir de dedesi tarafından kırbaçlı dayaklı bir travma yaşıyor.
İsyan, devrim ve…
Haliye daha 15 yaşındayken 1951’de Valerie, kendini hayatından kaçarak kurtarıyor. Bu sıralar hamile kalıp bir kız çocuğu doğurduğunu yazıyor bazı kaynaklar. Ve nasıl başardığı bir soru işareti olsa dahi liseyi bitirip Maryland Üniversite’sinde hayli başarılı bir psikoloji öğrencisi olmuş. Bu yıllarda bir taraftan bir hayvan laboratuvarının hayvan psikolojisi bölümünde çalışmış, biyolojiyle de haşır neşir olmuş, zaten bu yakınlığın izlerini Manifesto’da biyolojik determinizme dayandırdığı ideasında görmek mümkün.
… özgür-sefalet!
Ve Solanas’ın mezuniyet sonrası özgür-sefil ve üretim dolu yaşantısı başlar. Okulunu bitirip sokağa yerleşiyor Solanas. Geçimini fahişelik yaparak sağlıyor. Elinde daktilosuyla damlarda yatıp kalkıyor. Yani yazıyor ve hayatta kalıyor. Yazdığı oyunları arkadaşlarıyla kahvelerde oynuyor.
Kıçınıza Girsin!
1966 senesinde, kendi ifadesiyle “erkek düşmanı bir fahişe ve dilencinin yaşadıklarını” anlatan “bir versiyonunda kadın adamı öldürür, bir diğer versiyonunda anne oğlunu boğazlar” dediği, ‘Kıçınıza Girsin’ adlı tiyatro oyununu yazar. Bir taraftan da ülkeyi gezer. Üretmeyi, hayatta kalmayı sürdürür.
Andy Warhol ile tanışma
Bir yıl sonra 1967’de Kıçınıza Girsin’i alır ve o dönemde yeni ünlenmeye başlayan Andy Warhol’un fabrika isimli stüdyosuna gider. Bir sürü sanatçının aktif olarak farklı sanat disiplinlerini icra ettiği bu stüdyoda Warhol’un kendi oyunuyla ilgileneceğini düşünmüş Solanas. Bu tanışma vesilesiyle o yıl Valerie, Warhol’un filmlerinden bir iki tanesinde küçük rollerde de yer alıyor. Warhol’a bir dönem çok güvendiği ve hatta Manifesto’da bahsi geçen erkek yan örgütünün başına geçirmek istediğine dair iddialar var. Velhasıl, Warhol sonradan Valerie’nin metnini ne film ne de oyun olarak değerlendirmeyi düşünmediğini söylüyor ancak o sırada ilgilenip metni alıyor. Zaten dananın kuyruğu da Warhol metni aldığı için kopuyor daha sonra.
Erkek Doğrama Cemiyeti Manifestosu çıkıyor ortaya
1967 senesi önemli bir sene. Fahişelik yapıp dileniyor Valerie, dediğimiz gibi yazıyor da. SCUM (Society for Cutting-up Men) manifesto yani Erkek Doğrama Cemiyeti Manifestosu bu süreçte çıkıyor ortaya. Çocukluğundan beri yaşadığı her deneyiminden politik çıkarımlar yapan Valerie, Manifesto’da cesurca düşüncelerini aktarıyor, alabildiğine eleştiriyor. Cinselliğin sektörleştiği, pompalandığı 60’lar Amerika’sında Valerie, ‘Cinsellik kafasızların sığınağıdır’ çıkışını yaparak külçe gibi bir etki yapıyor. Tabi ki Valerie’nin aile yapısı, cinsellik, akıl sağlığı gibi konularda eleştirel tutumunu kendi yaşantısından ayrı da değerlendirmemek gerek. Neyse, SCUM manifesto başlı başına bir liste konusu. Dönecek olursak Valerie bu sıralar eserinin el yazması kopyalarını satıyor sokakta. Böylece daha sonra manifestoyu basacak olan Olympia Press’in yayıncısı Maurice Girodias ile de tanışıyor.
Andy Warhol’u vurmak
Aynı yılın bahar mevsiminde Valerie ‘Kıçınıza Girsin’ metnini Warhol’dan geri ister. Warhol da stüdyosunun dağınıklığında metni bulamaz ve Valerie’ye metnini kaybettiğini bildirir. Bu Warhol’un trajik hatası olur. Kaybettiği eserine karşılık Warhol’dan para talebi gibi tehditli, bağırışmalı bir dizi telefon görüşmesinin olduğu uzun bir zamandan sonra 3 Haziran 1968’de Valerie Solanas elindeki kese kağıdında gizlediği 6.35’lik bir tabanca ile Warhol’un stüdyosuna ziyarete gelir. 2 el isabetsiz ateş ve 1 isabetli atışla Warhol’u sol akciğerinden vurarak mide ve karaciğerini de yaralayıp, oradan ayrılır. O akşam bir trafik polisine teslim olur. ‘Andy Warhol’u vurdum. Hayatım üzerinde çok fazla denetimi vardı.’ Karakola vardığında onu karşılayan gazeteci sürüsüne ‘Onu vurmak için bir çok sebebim var. Manifestomu okuyun, kim olduğumu anlarsınız’ demiş.
Mahkemeler, hastaneler ve ötesi
Valerie, 13 Haziran 1968’deki mahkemesine kadar psikiyatri koğuşunda tutulmuş. Radikal feminist avukat Florynce Kennedy tarafından temsil ediliyor ve ulusal kadın örgütlerinin de yakından takip ettiği mahkemede 28 Haziran’da, mahkemede saldırı, taammüden adam öldürmeye teşebbüs ve ruhsatsız silah taşımak suçlarından hüküm kararı çıkıyor ancak cezai ehliyetinin olmamasından ötürü Ward Island Hospital’a sevk ediliyor. Bu arada SCUM manifesto Olympia Press tarafından basılıyor. Warhol şikayetçi olmadığından dolayı cezası çok düşük oluyor Solanas’ın, psikiyatri kliniğinden sonra 1969’da 2 yıl hapis yatıyor, 1971’de salınıyor. Warhol’u arayıp tehdit ettiği için tekrar tutuklanıyor. Bundan sonraki yılları akıl hastalıkları, hastaneler ve sokaklarda yaşam, fahişelik ve uyuşturucu ile geçiyor.
Bize kalan Solanas
26 Nisan 1988’de San Francisco’da ucuz bir otel odasında, kimsesiz, meteliksiz, zatürreden ölüyor. Annesi ölümünden sonra Valerie’nin bütün özel eşyalarını yakmış. Zaten elimize yazılı üretiminden de bir şey kalmamış. SCUM manifesto, Andy Warhol müzesinden derlenerek ortaya çıkan ‘Kıçınıza Girsin’ oyun metni, onu tanıyanların anıları, gazete küpürleri, bir iki röportajı ve bir iki fotoğrafı. Yazdığı manifestonun bir hipotez olmayıp edebi bir araç olduğunu söylemiş. Böyle görüp değerlendirmek gerek. Ve son olarak deriz ki muhakkak bu kadının hayatınıza dokunmasına izin vermelisiniz. Sevmeseniz bile.
BONUS: Manifesto’nun açılış paragrafına bırakın kendinizi!
Bu toplumda hayat, en iyi halinde bile can sıkıntısından ibaret olduğundan ve toplumun hiçbir tarafı kadınlara uygun olmadığından; uygar-kafalı, sorumlu, heyecan arayan dişilere, hükümeti yıkmak, para sistemini bertaraf etmek, her alanda otomasyonu kurumlaştırmak ve eril cinsi yok etmekten başka çare kalmıyor.