18. yüzyılın ortalarında, Rusya’nın uzak kırsal bölgelerinde yaşayan sıradan bir köylü kadını olan Valentina Vassilyev’in hikayesi, tarihin en tuhaf ve en inanılmaz olaylarından biri olarak kayıtlara geçiyor. Hayatını çiftçilik yaparak sürdüren ve sıradan bir yaşam süren Valentina, 1725 yılında ilk çocuğunu dünyaya getirdi. O zaman kimse onun dünya çapında bir rekora imza atacağını tahmin edemezdi. Ancak bu ilk doğum, Vassilyev için sıradan bir başlangıçtan çok daha fazlasıydı. Öyle ki, o tarihten itibaren tam 27 kez hamile kalacak ve bu hamileliklerden tam 69 çocuk dünyaya getirecekti. İkizler, üçüzler, dördüzler… Bir kadının rahmi böylesine bir yükü nasıl kaldırabilir? 18. yüzyıl gibi hijyen ve sağlık koşullarının yetersiz olduğu bir dönemde, böylesi çoklu doğumlar nasıl mümkün olabilir? Hadi gelin Valentina Vassilyev hikayesine yakından bakalım.
1725’te Rusya’nın kırsal bölgelerinden birinde sıradan bir köylü kadını olan Valentina Vassilyev ilk çocuğunu dünyaya getirdi
İlk doğumu sıradan olsa da, bundan sonrası tam anlamıyla bir rekorlar zinciri! İddiaya göre, Vassilyev tam 27 hamilelik geçiriyor ve bu hamileliklerden ikizler, üçüzler ve hatta dördüzler doğuruyor. Sonuç mu? Guinness Dünya Rekorları’na göre tam 69 çocuk!
Bu rakamları biraz açalım:
16 kez ikiz,
7 kez üçüz,
4 kez dördüz.
Düşünün, hayatınız boyunca hamile kalmışsınız ve her seferinde bir değil, iki, üç, dört bebek doğurmuşsunuz. Peki bu nasıl mümkün olabilir?
Bir kadının 69 çocuğu doğurabilmesi kulağa fiziksel olarak imkansız geliyor, değil mi?
Fakat dönemin koşulları ve belgeler, bu iddianın doğru olabileceğini düşündürüyor.
BBC’ye göre, 18. yüzyılda bir Rus manastırının kayıtlarında Valentina Vassilyev’in doğumlarına dair notlar bulunuyor. 1725 ile 1765 yılları arasında geçen 40 yıllık sürede, Valentina’nın tam 27 kez doğum yaptığı belirtiliyor. Bu dönemde neredeyse sürekli hamile olduğunu hayal edin. Bir kadının doğurganlık dönemi ortalama 35 yıl sürer. Vassilyev ise bu süreyi sonuna kadar kullanmış görünüyor.
Belki daha da şok edici olan şey şu: Vassilyev’in çocuklarının neredeyse tamamı hayatta kalmış!
Evet, o dönemde çocuk ölümleri oldukça yaygındı. Ancak Nikolsk Manastırı’ndan Moskova’ya gönderilen 1782 tarihli bir rapor, sadece iki bebeğin bebeklik döneminde öldüğünü belirtiyor. Bu, inanılması zor bir başarı!
İlk olarak, 1783 tarihli The Gentleman’s Magazine bu hikayeyi yayımlamış. Dergi, Feodor Vassilyev’in ilk eşi Valentina’dan 69, ikinci eşinden ise 18 çocuk sahibi olduğunu yazıyor. Yani, toplamda 87 çocuk! Bu hikaye, St. Petersburg’daki bir İngiliz tüccar tarafından İngiltere’ye gönderilen bir mektuptan alınmış. Ancak, o dönemdeki mektupların güvenilirliği sorgulanabilir.
1834 tarihli bir başka kaynak ise daha da ilginç bir detay sunuyor. Bir yazar, Nikolskiy manastırından gelen rapora dayanarak Vassilyev’in ikinci eşinin de 18 çocuk doğurduğunu yazıyor. O dönemdeki belgeler dikkate alındığında, bu hikayenin en azından bazı yönleri doğru olabilir.
Peki, bilimsel açıdan bakarsak bir kadının 69 çocuk doğurması mümkün mü?
Ortalama bir kadının doğurganlık dönemi 15-49 yaş arasıdır. Valentina Vassilyev, iddialara göre 76 yaşında ölmüş. Bu durumda, doğurganlık döneminin sonuna kadar hamile kalmış diyebiliriz.
Ancak 27 hamilelik ve her birinde birden fazla bebek doğurmak, hem fiziksel hem de hormonal olarak oldukça zorlayıcıdır. Günümüz tıbbında bile bu kadar fazla gebelik ve doğum nadirdir.
Dahası, o dönemde tıbbi imkanlar sınırlıydı. Bu kadar çok bebeğin hayatta kalması, dönemin koşullarını düşündüğümüzde neredeyse mucizevi.
Bir an için durup 27 kez doğum yapmanın nasıl bir şey olduğunu düşünün…
Hele ki 18. yüzyıl gibi sağlık koşullarının modern tıptan çok uzak olduğu bir dönemde! O dönemde doğum yapmak, kadınlar için ölümle burun buruna gelmek demekti. Kanamalar, enfeksiyonlar, yetersiz hijyen… Valentina’nın bu süreçlerden sağ çıkması bile başlı başına bir mucize.
Peki ya çoklu doğumlar? Günümüzde bile ikiz, üçüz, hatta dördüz doğurmak oldukça riskli kabul edilir. Ama Valentina’nın hikayesi burada daha da ilginçleşiyor. Çünkü 27 doğumdan 16’sı ikiz, 7’si üçüz ve 4’ü dördüz olarak kayıtlara geçmiş. Evet, yanlış okumadınız. Bir kadının rahmi bu kadar çoklu doğuma nasıl dayanır?
Stanford Üniversitesi’nden doğum profesörü Valerie Baker’a göre, doğa aslında bazı sınırlar koymak istiyor. “Hamilelik, bir kadının bedeninin maruz kaldığı en ağır fiziksel süreçlerden biridir,” diyor Baker. Ancak Valentina, bu sınırları aşmış gibi görünüyor. Ya da gerçekten aşabilmiş mi?
Valentina’nın hikayesi ne kadar akıl almaz görünse de, o dönemin manastır kayıtları ve basın raporları bu iddiaları doğrular nitelikte
Guinness Rekorlar Kitabı da “Dünyanın En Üretken Annesi” olarak onu kayıtlara geçmiş durumda. Ancak bu hikayenin gerçekliği hâlâ tartışmalı.
Johns Hopkins Üniversitesi’nden James Segars’a göre, geçmişte her hamilelik annenin hayatını riske atıyordu. Hele ki çoklu doğumlar söz konusuysa, hem anne hem de bebekler için hayatta kalma oranı çok daha düşüktü. Segars, “Bugün bile dört set dördüzünüz olsa, hepsinin sağlıklı bir şekilde hayatta kalacağının garantisini veremem,” diyor.
O dönemin koşullarında, çocukların ölüm oranı ise oldukça yüksekti. Rusya’da bebeklerin dörtte biri ilk doğum yılını göremeden hayatını kaybediyordu. Peki, 69 çocuktan çoğunun sağ kalması ne kadar mümkün? İşte bu noktada devreye şüpheler giriyor.