Müzisyenlere, yönetmenlere ve kötü alışkanlıklara sahip aktörlere hiçbir şey yokmuş gibi tepki gösteririz. Ne de olsa yaratıcı insanlardır. Ancak konu yaratıcı yazarlara gelince bazı sebeplerden ötürü aynı alışkanlıklara sahip olmalarının uygun olup olmadığı konusunda emin olamayız ve aklımızda bir soru işareti kalır.
Yazarlara daha ciddi gözle baktığımızdan mıdır onlardan medet umduğumuzdan mıdır bilinmez kötü alışkanlıklara sahip olmalarını her zaman sindiremeyiz. Bir fikriniz var mı bilmiyoruz ancak hayranı olduğunuz bazı yazarların uyuşturucu madde etkisi altındayken kitap yazabilmiş olduklarını düşündünüz mü hiç? Ya da bunu sorun eder miydiniz?
Cevaplar sizde. Bizler, uyuşturucu bağımlısı oldukları dönemde kitaplar yazan bazı yazarları mercek altına alacağız sadece.
Gelin, klasikler arasına giren bu isimlere bir göz atalım!
1. Stephen King ve 80’leri
Stephen King… O, eserlerinin birçoğunu kokain etkisi altında yazdığını saklamaya gerek duymayan yazarlardan biri. Ki kitapları nasıl yazdığını hatırlamadığını da belirtmek isteriz. King, Rolling Stone röportajında 1978 – 1986 yılları arasında kokain kullandığını ve yaklaşık 10 roman yazdığını belirtmiş. Bu romanlardan bazıları arasında It, The Dark Tower, Pet Sematary ve The Stand yer alıyor. Okuyanların zihinlerinde bir ışık parladı mı? Tabii ya!
2. Ken Kesey ve LSD kulübü
Kesey, 1959’da bir hastanede psikiyatrist yardımcısı olarak çalışmış. Bu pozisyondaki deneyimlerine ait bazı hatıralar, -Jack Nicholson’ın harikalar yarattığı bir filmi de olan- “Guguk Kuşu” romanında kısmen kullanılmış. Onlar, LSD’nin insan vücudu üzerindeki etkisine yönelik araştırmanın bir parçasıymış. Kesey, 1964 yılında LSD’yi popüler hale getiren “Merry Pranksters” topluluğunu kurarak ABD’de gerçek bir saykodelik devrim yapanlardan biri. Bu topluluk, “Project X”tekinden daha büyük partiler düzenlemişlerdir. LSD’li geyik etleri bile varmış!
3. Jean-Paul Sartre ve diyeti
Varoluşçuluğun ustası olan Sartre’ın biyografisini yazan Annie Cohen-Solal’a göre onun günlük diyeti; 2 paket sigara, birkaç tütün piposu, 1/4 şişe sert likör, 200 miligram amfetamin, 15 gram aspirin, bir barbitürat paketi ve yaklaşık 20 kordran -bir amfetamin ve aspirin karışımıdır- oluşuyordu. Yazar hayata veda ettiğinde 74 yaşındaydı.
4. NEP yıllarındaki yazarlar
İlginç bir gerçek var ki devrim sonrası Rusya’da kokain bulmak, bir şişe vokta bulmaktan daha kolaydı. Kullanımını yasaklayan herhangi bir düzenleme ya da yasa yoktu. Dahası marketlerde ve tekellerde satılmıştı. Bu durum, Vladimir Mayakovski’nin kokain ile şimdiye kadar ki en uzun romantizmi yaşadığı efsanesinin kökenini oluşturuyor. Tüm kaynaklar tarafından onaylanmayan bir bilgi olsa da kim tamamen uydurma olduğunu söyleyebilir ki?
5. Charles Dickens ve Viktorya dönemi
Dickens’ın uyuşturucu kullandığı zaman dilimi, Viktorya dönemine denk gelmektedir. Bu dönemde afyon ve kokain popüler olmasının yanında, fiyatı oldukça uygun ve doktorlar tarafından yasaklanmayan bir maddeydi. Bazen antidepresan olarak verildiği bile oluyordu. Dickens da uyuşturucu bağımlısıydı. Onun vizyonunu bilen ve garip davranışlarına tanıklık eden insanların anıları göz önüne alındığında “A Christmas Carol”ın dahi ürpertici olduğunu söylemeliyiz.
6. Lewis Carroll ve Viktorya dönemi
Viktorya döneminde yaşayan Carroll, tedavi olarak laudanum (alkollü afyon) kullanmıştır. Birçok insan “Alice in Wonderland”ın kullandığı bu ilaç yüzünden bu denli derin ve etkileyici olduğunu düşünmektedir. Kitabın bir uyuşturucu madde yolculuğunun bir yansıması olduğu teorileri de oldukça fazla. Siz ne düşünüyorsunuz?
7. Sigmund Freud ve kokain çalışmaları
Yıl 1884’tü ve Sigmund Freud yeni bir analjezikle ilgileniyordu: kokain. Takip eden üç yıl boyunca kokainin ne gibi etkiler yarattığına dair hayrete düşürecek birkaç bilimsel eser yayınlamıştı. Öyle ki gelinine reçete yazıyor ve arkadaşlarına tavsiyelerde bulunuyordu. Ancak 1887 yılının başlarında, bilim insanları kokainin düşünüldüğü kadar zararsız olmadığını fark etti ve Freud, uyuşturucu propagandası yapmaktan yargılandı. Yaptıklarından pişman olan Frued, 1900’e kadar uyuşturucu bağımlılığından kurtulmak için mücadele etti.
8. Charles Baudelaire ve The Club des Hashischins
Şair, 1844 – 1848 yılları arasında The Club des Hashischins’e katılmıştı. Kulübün diğer üyelerinin belirttiğine göre Baudelaire, bir deney için iki kez esrar denemişti. Bu mutluluk, onun için berbattı. Baudelaire, sonrasında kısa bir süre afyon bağımlılığı yaşamıştı ancak bunun üstesinden çabucak gelmişti. Şair, uyuştucu maddelerin insan üzerindeki etkisini harika bir şekilde tanımladı ve ona sembolik bir isim verdi: Yapay cennetler.
9. CBBC senaryo yazarları
Children’s BBC’nin eski çalışanlarından biri olan Bayan Graham, dizinin ilk bölümünden sonra yapımcının ve ev sahibinin kendisine biraz kokain önerdiğini belirtmiş. Bu durum daha sonra ortaya çıktığında CBBC yaratıcı ekibinin uyuşturucu kullanımı cezalandırılmadı ve hatta övüldü. Yöneticiler, kokainin yazarların yeni ve yaratıcı fikirler bulmasında yardımcı olduğunu düşünüyor. Teletabileri gözünüzün önüne getirdiniz mi?
10. Mihail Bulgakov ve efsane bozgunu
Çoğu kişi, Bulgakov’un romanlarının ne kadar güçlü olduğunu söylediğinde yazarın morfin kullanıyor olduğunu akıllarına getirirler. 1916-1917 yıllarında Bulgakov, taşra doktoru olarak çalışmış ve difteri kaynaklı, korkunç acıları dindirmek için ilk kez morfin kullanmıştır. Yazarın uyuşturucu bağımlılığını gizlemesi 5 yıl sürdü ve 1921’de başarılı olarak bağımlılıktan kurtuldu. Yazarın bu döneme ait tüm hatıraları 1927’de yazdığı Morfin’de anlatılmıştır. Evet, yazar uyuşturucu bağımlısıydı ancak uyuşturucu etkisindeyken asla roman yazmadı.
Uyarımızı da yapmak isteriz: Bunu sakın evinizde denemeyiniz! Bu yazarların hepsi kullandıkları maddeler ile değil kendi yetenekleri ile oldukları noktaya geldiler. Uyuşturucu maddeler onlar için bir yardımcıdan çok bir cezalandırma yöntemiydi.
Kaynak 1