Ne diyordu Pinhani “Düğün Dernek” parçasında:
Bir düğün, bir tören, yine başladı aynı şölen
Kınalar yakılır, boyanır gözü yaşlı gelin
Bitince bu mutlu düğün, gelinle damat kalır bi köşede
Olur yine başka bir gün geliriz oynarız hep-bir-lik-tee…
Gelin ile damat bir köşede kalır mı, düğünü manyak akrabalar basar mı, sarhoş arkadaşlar ortalığı dağıtırken, hâlâ göbek havaları çalınır mı bilinmez… Her şeye hazırlıklı olmalı; ama galiba işin en başında o geceye hayatın en önemli anı damgasını vurmaktan vazgeçmeli. Ya da boş verin, kimsenin tavsiyesini dinlemeyin, kim ne yapıyormuş ne yaşıyormuş filmlerden öğrenelim. Huzurlarınızda unutulmaz filmlerden düğün sahneleri hem de 13’ü bir yerde.
Four Weddings and a Funeral – 1994
Evlenmemişseniz evlenmek istersiniz, evlenmişseniz boşanıp yeniden evlenmek istersiniz; zaten bir kere boşanıp bir kere daha evlenmişseniz, yok artık devam etmeyelim… O kadar da değil. Bir durun. Ama bu film cidden iyidir, klasiktir. Şeytan tüylerine düşüp debelenmiş Hugh Grant’i ve dönemin en tatlı ablalarından Andie MacDowell’ı yağmur altında izlerken 90’ların tüm çocukları perişan olmuş, Wet Wet Wet imzalı “Love is All Around” ile genç aşıklar hülyalara dalmıştı.
Romantizm, İngiliz mizahı ve İngiltere’nin bu tarzda ustalaşmış oyuncuları birleşince ortaya tiyatro sıcaklığında bir film çıktı. Mr. Bean bile rahip olarak kadroda varın hesap edin gerisini. Filmin kabına sığmayan enerjisi, W. H. Auden’in “Funeral Blues” şiiri gibi emniyet mekanizmalarıyla dengeye alınıyordu. Auden aşkı melankolik bedenleri öylesine sarmıştı ki bu filmden 1 sene sonra Ethan Hawke başka bir klasik olan Before Sunrise’ta kendini aşarak: Yıllar tavşanlar gibi koşacak, kollarımda yılların çiçeği ve dünyanın ilk aşkını sarıp sarmaladığım için… diyerek aşka gelecekti. Ölü Ozanlar Derneği etkisini atamadı çocuk üzerinden.
Kill Bill – 2003 / 2004
Sinemayı yeniden dirilten, izleyiciyi klişelerden kurtaran, gelip geçici tatların, sıkıcı olmaya başlayan büyük devasa işlerin mıymıntısını dağıtan adam Tarantino. Video kaset zamanlarının sinema geek’inden dünyanın en önemli yönetmeni olmaya giden kanlı yolda en çok o eğlendi.
Kadın ayaklarını, takım elbiseyi, şortu tshirtü, ağır abileri, ağır abilerle dalga geçmeyi, racon kesmeyi, kesilen raconu kesene iadeli taahhütlü geri göndermeyi çok sevdi. Danslı müzikli sahneleri ölüm kaberelerine çevirdi. “Kanlı düğün” tabiri Garcia Lorca’dan sonra en çok Kill Bill’de derinden hissedildi. Düğünlerin “umudunu, neşesini, saflığını” bir de Tarantino’dan izlemek için Kill Bill I ve II’nin ilgili sahnelerini izlemek gerekir.
Marie Antoinette – 2006
Boyalar boyalar boyalar, gösteriş, kasıntı ve tekrar boyalar ve abartılı kostümler ve ve ve… Belki de düğün dansı geleneğinin köklerine kadar giden bir seremoni. Lost in Translation’da iletişimin ne hallere indirgenebileceğini gösteren Sofia Coppola abla, bu sefer de bedensel iletişime yoğunlaşıyor. Kirsten Dunst için durum fena değil gibi ama erkek tarafı olan Jason Schwartzman’ın durumu tam nişanı atıp gitmelik.
Corpse Bride – 2005
“Ölüm bizi ayırana dek” yemininin topraktan fırlamış hali. Hadiseye Tim Burton karışınca ayıran ölüm birleştirmesini de bilir misali dünyalar birbirine giriyor. Animasyon sevmeyenleri, “gerçek değil bunlar, uyduruktan şeyler” diyenleri animasyonla barıştıran Burton, bu eseriyle nice Emo’nun da evliliğe olan bakışını değiştirerek yavrucaklara pembiş hayaller kurdurdu.
C.R.A.Z.Y. – 2005
Kişiyi festivallerle barıştıracak film. “Oğğff sen de çok sıkıcı filmleri sevyosuun, festival felan bayıık oğğff” diyen arkadaşlarınız için her festivalde Crazy gibi filmler bulunur. Zaten kapak resminden, konusundan “beni izle” diye bağırır bunlar. Al arkadaşını götür, hastası olur. Bir canı sinemaya kazandırmış olursun fena mı?
Duvara Karşı – 2004 / Kısa ve Acısız – 1998
Karanlık sokaklarda en okkalı sarhoş voltalarını atan adam Birol Ünel’den damat yaparsan o düğünden ne hayır gelir sorusunun cevabı bu filmde. Yeni Türk sinemasının en önemli temsilcilerinden olan Alman panzeri Fatih Akın aslında Duvara Karşı’dan çok önce 1998 yılında Kısa ve Acısız ile Türk düğün salonlarına adımını atmıştı. Yanaktan 300 kere öpüşmeli, duvarları balonlu, sakil sallantılı, danslı kıvırmalı düğünlere gülümsemeyi ilk defa Kısa ve Acısız’da izlemiştik. Bol ödüllü Duvara Karşı’nın yanında daha amatörce kalsa da sağlam bir 90’lar nostaljisi için Kısa ve Acısız’ı da ihmal etmeyin.
Shrek – 2001
Sevgi kazanacak. Ne olursa olsun sonunda sevgi kazanacak…. Madem evlenip sonsuza kadar mutlu yaşama hayali kuruluyor öyleyse öncelikle bu dev aşka bir göz atmalı; çünkü hayatın zorlu yolları en çok onları yıprattı 🙂 Sonsuza kadar baki kalan çirkinlikten, pislikten, berbat kokulardan, dünyanın en güzel aşkı doğdu. Recep İvedik’in insana en yakın hali olan kahraman Shrek ve curcunalı düğün sahnesi animasyon türünün bir dakika durmayan temposuna verilecek nadide örneklerden.
Black Cat White Cat – 1998
Alkol duvarını aşıp Rap yapan amca, yarım duble rakıyla iflah olmaz bir romantiğe dönüşerek 24 kıta şiir okuyan alt komşu, kıtıpiyoz mafyöz bacanak ve dünya gıybet tarihini baştan yazan manyak elti… Türk düğünlerinde sık rastlanan bu tipleri alın, bir kavanoza atıp içeri kahkaha gazı basın, hepsini sinir hastası haline getirip filme alın = Black Cat White Cat.
Doğu Avrupa ve Balkanların çatlaklığından başyapıtlar çıkarmak konusunda uzman kişi Emir Kusturica’nın neredeyse tamamı bir düğün sahnesinden oluşmuş şaheserini hâlâ izlememişseniz daha fazla beklemeyin, hemen izleyin. Zaten izlemişseniz zamanının Beyoğlu Sineması Yaz Şenlikleri hatırına bir defa daha izleyin. Aslında Çingeneler Zamanı’nı da geçmemek lazım ama listede daha Underground var.
The Godfather – 1972
İnsan filmin içine girip 2011 yapımı Le Tableau (izlemediyseniz çok ayıp) misali o düğün sahnesinde bir karakter olmak istiyor. Düşünsenize sinema tarihinin en önemli filmlerinden birinin, en önemli sahnesindesiniz. Corleone Baba’nın aile ve iş yaşamına olan derin tutkusunu iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Düğün nedir nasıl yapılır sorusunun cevabı kuşkusuz Baba’da.
Underground – 1995
“Hanımlar lütfen çocukları pistten alalım!”
Bizimkilere yakın İtalyan geleneklerinden bizimkilere daha da yakın topraklara yeniden savruluyoruz. Kara Kedi Ak Kedi’ye kadar gidip Yeraltı’na uğramamak olmaz. Etrafta koşuşturan çocuklar, düğüne tankla giren tiplemeler ve dans dans dans, müzik müzik müzik. Goran Bregovic’in notaları bir Kalashnikov şarjöründen piste boşaltırcasına saydırdığı Underground, düğün dernek denince akla ilk gelen filmlerden. Aslında düğün dernek demişken….
Düğün Dernek – 2013
“Lan ben kendi düğünümde damatlık giymedim elin düğününde gelinlik mi giyeceeeem” repliğiyle özetlenebilecek bir düğün sahnesi. Ahmet Kural, Murat Cemcir parodisine BKM yapımın el atmış hali gişide rekor kırmıştı.
Çalgı Çengi – 2011
Ellerimde çiçekler, kapında sırılsıklam, görürsen bir gün şaşırmaaa, ellerinde çiçekler, kolunda bilezikler oy sana dolanayım, oy oy eminem…
Efsane bu filmle başladı. Cem Yılmaz’ın sponsorluğunda gerçekleşen yapım dönemin en çok ses getiren işlerinden oldu. Her türlü düğün, nişan, sünnet organizasyonunda potporinin en nadide örneklerini sunan amca oğlu – dayı oğlu ikilisinin ilk yıllarını hatırlamak ve Türk düğün coşmalarına yakından şahit olmak için filminiz kesinlikle Çalgı Çengi.
Natural Born Killers – 1994
Mickey ve Mallory Knox gibi iki kan severi kim yaratmış olabilir? Tabii ki Tarantino. Filmin hikayesini yazarken her ne olursa olsun romantizmden vaz geçmeyen Quentin abi, Katil Doğanlar’a yakışan bir evlilik sahnesi tasarlamıştı. Yalnızca ikisi bir köprünün üstünde. Metrelerce aşağıda uzayıp giden bir nehir ve köprüden aşağı usulca salınan bembeyaz duvak. Köprü sahnesini sırf duvak aşağı salınsın diye yazmadıysan şu yazıya yazan ellrimizi keselim e mi Tarantino.