Geçtiğimiz 2 Temmuz bir acı olayın Madımak katliamının yıldönümüydü. 5 Temmuz ise bir başka acının Başbağlar katliamının yıldönümü. Yaşanan bu acı olaylar ve daha birçok uğursuz olayın yaşandığı 1993 yılı terör, faili meçhuller ve katliamlarla Türkiye için 1990’lı yılların en karanlık olaylarının gerçekleştiği, en uzun yılıydı. 1993’te gerçekleşen cinayetler, saldırılar, şüpheli trafik kazaları ve uçak kazalarının büyük bir kısmı hala esrarını korurken, bir kısmının dosyaları zaman aşımına uğrayıp tarihin tozlu raflarında birer utanç belgesi olarak yerini aldı. Mafya, derin devlet, PKK, operasyonlar, suikastlar, sır dolu ölümler, katliamlar ve dökülen onca kan… O yıllardan bugüne köprülerin altından çok sular aktı, çok daha acı olaylar yaşandı. Mehmet Akif Ersoy’un dediği gibi; “Geçmişten adam hisse kaparmış… Ne masal şey / Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi? / Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar / Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?”
Ne yazık ki yaşananlardan ders almayı öğrenmediğimiz için acılar hep tekrarlanıp duruyor…Geçmişten ders çıkarmak içinse yaşananların unutulmaması gerekir. Bu nedenle 1993’te yaşanan o uğursuz olayları bir kez daha hatırlatmak istedik.
1. Yeni başlayan bir yıl
Dev bir uyuşturucu operasyonu haberi ile başlar o karanlık 1993 yılı. Operasyonun hedefinde 11 ton uyuşturucu taşıyan Lucky-S adlı Panama bandıralı bir gemi vardır. Türk SAT (Su Altı Taarruz) komandolarınca 7 Ocak günü bu gemiye Akdeniz açıklarında nefes kesen bir operasyon yapılır ve gemideki 11 ton uyuşturucuya el konulur. 1993’ün nasıl bir yıl olacağının ilk işaretidir o operasyon. Ardında birçok soru işareti, söylenti bırakırken, uyuşturucu kartellerini yani mafyayı derinden sarsar.
2. Uğur Mumcu suikastı
24 Ocak 1993, karlı bir Ankara sabahı… Türkiye kâbus gibi bir güne uyanır. Uğur Mumcu her zamanki gibi evinden çıkıp aracına biner, kontağı çevirir ve o an, orada arabasına konan bombanın patlaması sonucu hayatını kaybeder. Kalemi keskin bir araştırmacı-yazar olan ve o günlerde Kürt Dosyası üzerinde çalışan Mumcu’nun cinayeti, aradan geçen onca yıla karşın bir türlü aydınlatılamaz ve olayın failleri nedense bulunamaz.
3. Jak Kamhi’ye suikast girişimi
Türkiye’nin Uğur Mumcu suikastıyla sarsıldığı o günün sadece 96 saat sonrasında gündem yeniden değişir… 28 Ocak 1993’te hedef bu kez Musevi iş adamı Jak Kamhi olur. Kamhi, İstanbul Beylerbeyi’ndeki evinin önünde, teröristlerin lav silahlı saldırısına uğrar ve şans eseri saldırıdan yara almadan kurtulur. Suikastın sorumlusu çok geçmeden tespit edilir, ama kayıptır. Saldırıdan tam 10 yıl sonra yakalanabilir. İdamla yargılanır, ama cezaevinde sadece 11 yıl tutuklu kalır.
4. Adnan Kahveci’nin ölümü
Zor başlayan 1993 yılı uğursuzluklarla sürer. 5 Şubat 1993 günü bu defa Anavatan Partisi’nin genç ve yetenekli isimlerinden, Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın yeniden siyasete dönme planındaki kilit ismi olan, dönemin maliye bakanı Adnan Kahveci Bolu yakınlarında sır dolu bir trafik kazası geçirir. Kahveci, eşi ve henüz 17 yaşındaki kızları orada hayatlarını kaybeder. Ancak kaza ilginçtir, çünkü Kahveci ters yola girmiştir. Oysa onu tanıyanlar Adnan Kahveci’nin asla hız yapmadığını ve çok dikkatli araç kullandığını söylerler. Üstelik Adnan Kahveci de o günlerde tıpkı Uğur Mumcu gibi bir Kürt raporu üzerinde çalışmaktadır. Ölümünün üzerindeki sis perdesi asla kalkmaz.
5. Orgeneral Eşref Bitlis’in uçağının düşmesi
Yine o şubat ayında Türkiye bir başka ölüm haberiyle daha sarsılır. Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis, tıpkı Uğur Mumcu ve Adnan Kahveci gibi terörün milli çözümle sona erdirilmesi için çalışan bir komutandır. Uçağı 17 Şubat 1993’te düşer ve Orgeneral Bitlis şehit olur. Ama ölmeden önce söylediği, Güneydoğu’ya konuşlu Çekiç Güç’ün Türkiye’den ayrılması gerektiği şeklindeki cümleleri o ölümün ardında da görünmez bir el olduğuna işaret eder sanki. Uçağın neden düştüğü hiç aydınlatılamaz. Onun ölümü de o yıl gerçekleşen ve gerçekleşecek diğer ölümler gibi hep karanlıkta kalır.
6. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ani ölümü
Türkiye ardı ardına gelen ölüm haberleriyle sarsılmaya devam eder 1993 yılının ilk aylarında… Ama ülkeyi en derinden sarsan haber kuşkusuz 1993’ün 17 Nisan günü gelir. PKK’nın başı Öcalan 16 Nisan 1993’te süresiz ateşkes ilan ettiğini duyurur, açıklamayı 17 Nisan günü Şam’da yapacaktır… Gazeteciler ve hatta dönemin vekilleri o gün o toplantıya katılmak için yoldadırlar. Haber yolcular daha Şam’a ulaşamadan gelir. Cumhurbaşkanı Turgut Özal kalp krizi geçirmiştir. Daha doğrusu ölüm raporuna ölüm nedeni öyle yazılır. Ama o şok ölümün, tam da o güne denk gelmesi akıllarda ister istemez bir soru işareti doğurur. Özal öldü mü öldürüldü mü sorusu bir türlü cevap bulamaz.
7. Ümraniye’de çöplük faciası
28 Nisan 1993 tarihinde, İstanbul’un Ümraniye ilçesi Hekimbaşı çöplüğünde yaklaşık 4,5 yıl süresince çöplerin kontrolsüz bir şekilde depolanması sonucu biriken metan gazının patlamasıyla meydana gelen faciada 27 kişi yaşamını yitirir, 12 kişiyse kaybolur. Kaybolanların cesetleri de ne yazık ki bulunamaz.
8. Terör örgütü sahnede
Kabusla başlayan 1993 yılı kabuslarla Mayıs’ta da sürer, hatta içinden çıkılmaz bir hal alır. Artık PKK sahneye çıkar, ateşkes Öcalan’ın talimatıyla yine bozulur. PKK Özal’ın ölümünün ardından ilk büyük eylemini 25 Mayıs 1993 günü Bingöl-Elazığ yolunda yapar. 33 silahsız asker o gün orada şehit edilir. Artık PKK sahnededir ve terör kalan aylarda da aralıksız sürecektir. PKK’nın; Van’da, çoğunlukla Bağımsız Devletler Topluluğundan gelenlerin kaldığı Yenigün Otelini ateşe verdiği gün takvimler 30 Haziran 1993’ü gösterir… O yangında 11 sivil ölür. 2 Temmuz 1993 günü ise kanlı örgütün hedefi bu defa Şırnak’taki Çelik Karakolu olur, 16 er o baskında şehit düşer. Ve PKK’nin bu kanlı eylemleri 1993 yılı boyunca sürer, onlarca asker şehit edilir.
9. Madımak Katliamı
Temmuz ayı gelir, sıcak mı sıcak ve bir o kadar yürekleri dağlayan karanlık günler… Sivas’taki Madımak Oteli 2 Temmuz’da yakılır. Kentte Pir Sultan Abdal şenlikleri vardır o Temmuz’da. Aziz Nesin’in de aralarında bulunduğu çok sayıda yazar, şair, düşünür Sivas’ta buluşur. O korkunç katliamın işaret fişeğini görünmez bir el ateşler. Madımak Oteli’nde 33 ozan, düşünür ve yazar ile 2 otel çalışanı yanarak ölür. Olaydan bir gün sonra 35 kişi gözaltına alınır alınmasına ama aradan yıllar geçmesine rağmen o gün fişeği ateşleyen karanlık elin asıl sahibi asla bulunamaz.
10. Başbağlar Katliamı
Madımak’ta tarihe vurulan kara leke 72 saat sonra daha da büyüyerek yayılır. 5 Temmuz 1993 günü hedef bu defa Erzincan’ın Başbağlar köyü olur. Başrolde yine PKK vardır. 33 masum köylü o gün orada kurşuna dizilerek katledilir, köyleri yakılır. Olayın ardından soruşturma açılır, ancak fiilen katliamı gerçekleştirenler bulunamadığı için cezalandırılamaz. Tam 2 hafta sonra, 18 Temmuz’da ise aynı örgüt Van’ın Bahçesaray ilçesine bağlı Sündüz Yaylası’nda ortaya çıkar. Hedef yine sivillerdir. Baskında 22’si çocuk ve kadın 26 masum can verir. Ağustos ayında terör örgütü bu defa Bitlis’in Mutki ilçesinde ortaya çıkar. Bir otobüs taranır, 15 kişi ölür ve örgütün gerek sivillere gerek askerlere karşı yaptığı eylemler 1993 yılı boyunca devam eder.
11. Bitmeyen suikast ve katliamlar
1993 yazı zor geçer, sırada sonbahar vardır. 4 Eylül’de HEP’in kurucularından Mardin Milletvekili Mehmet Sincar öldürülür, ama bu cinayet de hiç aydınlanmaz. 22 Ekim 1993 günü bu kez Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın bir suikasta kurban gider. O da terörün demokratik yöntemlerle çözülebileceğini savunan bir isimdir.
Kanla beslenen örgüt, kan döküp sivilleri katletmeye devam eder. 4 Ekim’de Siirt Şirvan’da çoğu kadın ve çocuk 23 kişi öldürülür. 7 Ekim’de Tunceli Pertek’te 4 öğretmeni şehit edilir. 22 Ekim’de ise Siirt Baykan’da bu kez çoğu bebek 22 köylü katledilir. Sonu gelmeyen korkunç günlerdir… 25 Ekim’de Erzurum’un Çat ilçesine bağlı Yavi beldesinde terör örgütü PKK bu kez en büyük katliamlarından birini daha yapar. Köy kahvesi basılır, 35 masum sivil o baskında öldürülür. Yaralı sayısı ise resmi kayıtlara 500 kişi olarak geçer.
12. Akıllardan silinmeyen soru işaretleri
Ne 1993 yılı biter ne de terör son bulur… 4 Kasım 1993’te Türkiye yeni bir cinayet haberiyle daha sarsılır. Hedef yine terörün demokrasiyle sona ereceğini savunan biri, emekli Binbaşı Cem Ersever’dir. Ersever, ölümünden 10 gün kadar önce, faili meçhul davasında mahkemeye ifade verir, terörle mücadele adına yapılan kanunsuzlukları ve uyuşturucu ticareti gibi yasa dışı faaliyetleri açıklar. Onun ölümü de diğer faili meçhuller gibi hep karanlıkta kalır.
Sanki görünmez bir elin düğmeye basmasıyla başlayan 1993 yılı ardında bir sürü soru işareti ve acı bırakarak son bulur. O yıldan ve o kara günlerden arda kalan tek bir gerçek ise ülkemizin çok şey kaybettiğidir.