Bazı kelimeler oldukça güçlü ve yoğun anlamlar ifade eder. Alışkanlık ve ritüel gibi… Yaptıklarıyla dünya çapında tanınan isimler, nasıl bir yerde, hangi düzende çalışıyorlardı hiç düşündünüz mü? Üzerinden yüzlerce yıl geçse de tüm dünyanın yakından tanıdığı bazı tarihsel figürler, çalışma alışkanlıkları ve tuhaf günlük ritüelleriyle bugün hala hatırlanıyor. Hatta bazıları, çalışma alışkanlıkları ve günlük rutinlerinin yaratıcılıklarıyla bağlantılı olduğunu dahi iddia ediyordu. Peki bu isimlerin başarılarının sırrı çalışma düzenlerinde miydi? Detaylara birlikte bakalım.
1. Charles Dickens
İki Şehrin Hikayesi ve Bir Noel Şarkısı gibi sevilen kitapların yazarı Dickens, çalışma koşulları konusunda çok titizdi. Her sabah mutlaka saat 9’da çalışma odasına giriyor ve öğlen 2 olmadan odasından çıkmıyordu. Bu saatler arasında evinde tam bir sessizlik olmasını istiyordu. Aynı zamanda düşünmesine yardımcı olmak için kalemlerinin, mürekkebinin ve küçük heykel koleksiyonunun masasına yerleştirilmesini istiyordu. Yazar, bu tılsımlı eşyalarını seyahat ettiği her yere götürürdü. Hatta otel ve misafirhanelerdeki odaları da kendine göre yeniden düzenlettirirdi. Charles Dickens’ın tuhaf alışkanlıkları uyku düzenine de yansımıştı. Nedendir bilinmez, kuzeye dönük uyumanın kendisine her zaman daha iyi geleceğini düşünüyordu.
2. Beethoven
Ludwig Van Beethoven çalışmalarının çoğunu hareket halindeyken yaptı. Her gün kahvaltıdan sonra saplantılı bir şekilde eline aldığı 60 fasulyeyi sayardı. Kahvaltıdan sonra masasında birkaç saat geçirir ardından uzun ve dolambaçlı yürüyüşlere çıkardı. Beethoven, kırsal gezintilerin yaratıcılığını geliştirdiğini düşünüyordu. Yürürken, büyük bir eskiz defterine birkaç ölçü müzik not etmek için sık sık dururdu. Notalar yavaş geliyorsa, tekniklerini incelemek için başka bestecilerin eserlerini kopyalayabilirdi. Beerhoven’ın sekreteri Anton Schindler’e göre, besteci sık sık odasının etrafında volta atıyordu. Aynı zamanda sürekli ellerine sürahiden su döküyor ve bu sırada melodiler mırıldanıyordu.
3. Marcel Proust
Fransız yazar Marcel Proust, 1900’lerin başında 3000 sayfalık “Kayıp Zamanın İzinde” romanını yazarken zamanının çoğunu yatak odasında geçirmişti. Genellikle öğlenden sonra 4’e kadar uyuyordu. Uyandıktan sonra kahvesini içer ve kruvasanını yerdi. Ardından astımına iyi geldiğini düşündüğü afyonlu tütün tozunun dumanını soluyordu. Proust, kitabının tamamını yatağının üzerinde yazdı. Çalışma ortamı oldukça rahat olsa da her zaman bu romanı yazmanın çok zor olduğunu iddia etti.
4. Salvador Dali
Salvador Dali, tartışmasız sürrealizmin en büyük ustalarından biri. Hafızanın Azmi ve Filleri Yansıtan Kuğular gibi resimlerin halüsinasyonlu görüntülerini üretmek için bazı zihinsel hileler kullandı. Sanatçı, uyurken eline bir anahtar ve tava alıyordu. Uyumaya başlar başlamaz elindekiler düşer ve o an zihninden geçen garip görüntüleri anında kaydederdi. Salvador Dali, aynı zamanda Paranoid Kritik olarak bilinen bir yöntem de tasarladı. Bu yöntem kasıtlı olarak tuhaf ve mantıksız düşüncelere dalarak kişinin paranoya yapmasına yol açıyordu. Dali, hayal ve gerçek arasındaki ince çizgiyi bu şekilde bulanıklaştırarak ortaya muhteşem eserler çıkardı.
5. Maya Angelou
“Kafesteki Kuşun Neden Öttüğünü Biliyorum” kitabının yazarı Maya Angelou, çalışma alışkanlıkları en tuhaf isimlerden biri. Yazar, ev dışı ortamlarda çalışmasıyla biliniyor. Evin rahatlığını dikkat dağıtıcı bulan yazar, çoğunlukla küçük otellerde konaklamayı seçiyordu. Maya Angelou, otel odalarını genellikle aylarca kiralardı. Sabah uyandığında elinde sadece yazı malzemeleri, incil ve bir deste iskambil kağıdı olurdu. İskambil kağıtlarının zihnini meşgul ettiğini belirtiyordu. Yazar, odaklanabilmek için çoğunlukla odadaki fazla eşyaları dışarı çıkartıyordu. Maya Angelou da pek çok yazar gibi yatağında yatarak yazı yazmayı tercih ediyordu. Bir röportajında, sürekli sol kolunun üzerine yattığı için dirseklerinin nasırlı olduğunu açıkladı.
6. Jonathan Edwards
Kızgın Bir Tanrı’nın Elindeki Günahkarlar isimli vaazıyla hatırlanan Edwards, titiz yaklaşımıyla bilinen bir isim. Jonathan Edwards genellikle gün doğumundan önce uyanıyordu. Günde 13 saatini kitap okuyarak ve vaazlarını kaleme alarak geçirirdi. Çalışmalarını kesintiye uğratmamak için genellikle öğünlerini atlardı. Odun kesmek ya da yürüyüşe çıkmak için kısa molalar verdiğinde bile yanında mutlaka kalem ve kağıt bulunurdu. Edwards, at üstündeyken dahi aklına gelen fikirleri not etmek için sık sık durmak zorunda kalıyordu.
7. Burrhus Frederic Skinner
Amerikalı ruhbilimci, mucit ve yazar olan Skinner, insan davranışlarının çevresel faktörler tarafından kontrol edildiğini iddia ederek bir ömür geçirdi. Çalışmalarını düzenli bir program çerçevesinde gerçekleştiriyordu. Ne zaman çalışıp ne zaman dinleneceğini hatırlamak için bir zamanlayıcı kullanırdı. Skinner aynı zamanda “parçalara ayrılmış uyku” olarak bilinen düzenin de savunucusuydu. Bütün gece uyumak yerine gece yarısından sonra uyanır ve bir saat çalışırdı. Ardından gün aydınlanana kadar tekrar uyurdu.
8. Dimosthenis
Antik Yunan’ın ünlü devlet adamı Dimosthenis, heyecan verici ve ateşli konuşmalar yapmasıyla biliniyor. Ancak onun bu yeteneği titiz çalışma düzeninin bir sonucu. Gününün önemli bir kısmını retorik ve hukuk derslerine ayırıyordu. Aynı zamanda vücut hareketlerini düzgün bir şekilde kontrol edebilmek için bir aktörden eğitim alıyordu. Dimosthenis, peltekliğini düzeltebilmek için ağzında çakıl taşlarıyla konuşma pratiği yaptı. Henüz çok gençken kendisini gülünç gösterirse derslerine daha fazla odaklanacağını düşünüyordu. Bu nedenle saçının sağ tarafını komple tıraş etti ve evden çıkmak onun için imkansız hale geldi. Böylece evde kalarak derslerine odaklanmayı başardı.
Kaynak:1