Türkçe ön adı ile Çoros (Grigoriy) Gurkin, Sadece Altay Türklerinin değil Sibirya’daki bütün Türk boylarının çok iyi tanıdığı ve hatta efsaneleştirdiği bir önderidir. Onu dünyaya tanıtan ressamlığı olsa da Çoros Gurkin aynı zamanda bir Türkolog ve etnograftır. Günümüz Sibirya Türkleri için Gurkin’in başka bir önemli yönü de bağımsızlık kahramanı olmasıdır. 4000’e yakın eserle verimli bir sanat hayatı yaşayan, resimleri şu anda; Gorno Altay, Bamaul, Novosibirşk, Tomsk, Irkutsk, Çita, Moskova, San Petersburg müzelerini zenginleştiren Çoros Gurkin, hem Altay Türklerinin hem de Sibirya’daki Türk boylarının ilk ressamı olarak kabul edilir.
1. Hem Türkolog, hem etnograf, hem ressam
Gurkin 1870’te Altay’da Ulalu Curt’a bağlı Caş Tura’da dünyaya gelir. On üç yaşında misyonerlerin Altay’da açtığı okulu bitiren Çoros Gurkin, Etnograf -Türkolog Anohin’in teşvik ve yardımlarıyla 1897’de Petersburg Resim Akademisine gitmek ister. Fakat başvurusunu geç yaptığı için akademiye kabul edilmez.
2. Ressam İvan Şişkin’den özel resim dersleri
Gurkin bunun üzerine bir Rus manzara ressamı, gravürcü ve teknik çizimci olan, Sankt Petersurg Sanatlar Akademisi öğretim üyesi, profesör İvan Şişkin’le tanışır.(1832-1898) Gurkin ona yaptığı resimleri gösterir ve bu tanışmadan sonra sekiz ay boyunca Şişkin’in evinde kalır, ondan ders alır ve birlikte çalışırlar. Bu süre içinde Gurkin’e hocalık yapan İvan Şişkin 1898 yılının Mart ayında ölür.
3. Yazarlık, araştırmacılık ve Altay masalları
1899 yılında Petersburg Resim Akademisine sınava tâbi tutulmadan alınan Gurkin dört yıl bu akademide eğitim görür. Bu arada yazarlık ve araştırmacı kabiliyeti de gelişen Gurkin, Altay masallarını toplamaya başlar. 1926 yılında bu çalışmalarının meyvesi olarak Rus şair G. Vyatkin ile Altay masallarını Rusça olarak yayınlar.
4. Han-Altay tablosu 1907
1905 yılından itibaren Altay’da “Onos” adlı yerde yaşamaya başlayan Gurkin, Mariya Agafonovna Luzina ile evlenir. Bu evlilikten dört çocuğu olur. 1906-1917 yılları Gurkin’in sanat hayatının en verimli yıllarıdır. Ressam belki de öldürülmesine sebep olacak “Han Altay” tablosunun ilkini 1907’de yapar.
5. Rus Devrimi ve Karakorum
1907 yılında Tomks’ta 300’den fazla resmiyle ilk sergisini açan Gurkin sonraki yıllarda da pek çok sergi açar. 1917 devrimini Altay’ın geleceği açısından endişeyle karşılayan Gurkin ve Altaylı aydınlar Ruslara karşı çalışmalara girişirler. Sibirya’daki bütün Türk boylarını içine alacak “Karakorum” adında bağımsız bir devlet kurmaya niyet ederler. Hatta bu amaçla küçük bir ordu oluştururlar, fakat ne yazık ki istedikleri sonuca ulaşamazlar.
6. Pantürkizm ve Gurkin
Bu girişimin devamı gelmeyince Gurkin 1919 yılında önce Moğolistan’a, 1921 yılında da Sibirya Türkleri için düşündüğü devletin içinde yer alan ve onu bağırlarına basacak olan Tuvalıların arasına gider. 1940’lara kadar devam eden bu “Pantürkist” hareketin ilk öncülerinden olan Gurkin bugün sadece Altaylılar tarafından değil Tuvalılar tarafından da bu yüzden sevilmektedir. 1917 Bolşevik İhtilâliyle vatanına duyduğu sevgi yüzünden “halkının düşmanı” ilân edilen Gurkin, vatanından uzakta geçirdiği zor günlerini yine sanatla dolu olarak geçirir.
7. Altay kültürünü yaşatmak
Çoros Gurkin fırçası ve kalemiyle hayatı boyunca bütün kalbiyle bağlı olduğu Altay kültürü için çalışır. Resimlerinde Altay’ın tabiat güzelliklerini, dinî ve millî kıyafetleriyle eşyalarını çizer. Gurkin, yok olduğunu gördüğü Altay kültürünü ve bu kültüre ait her unsuru resimleriyle âdeta ölümsüzleştirir.
8. Altay’da mutlu ve sevinçliyim
Vatanına olan sevgisi ve özlemi hiç eksilmeyen Gurkin, 1925 yılında Tuva’dan tekrar Altay’a döner ve yurduna özlemini şöyle ifade eder: “Ne olursa olsun, burada, Altay’da tabiat ananın ortasında mutlu ve sevinçliyim.” Aynı yıl Moskova’da iki büyük sergi açar ve yukarıda anlattığımız düşüncelerinden bir kısmını da takip eden yıllarda gerçekleştirmeye çalışır; 1931 yılında N.İ. Çevalkov’la birlikte bir resim okulu açar ve bu okulda düşüncelerini Altay’ın yeni yetişen gençliğine aktarmaya çalışır.
9. Devrimden önce ve sonra
Gurkin 1936’da yani 29 yıl sonra Han Altay tablosunu yeniden yapar. Bu tabloda 1907’de yapılan tablodan bazı farklılıklar vardır. Tabloda yapılan bu değişiklikler aslında gerçek hayatta nesilleri tüketilen Türklerin dramının yansımasıdır. Çoros Gurkin’in yirmi dokuz yıl arayla iki kez çizmiş olduğu bu resim Altay’ın devrimden önce ve sonraki durumunu gösterir.
10. Han-Altay Tablosu 1936
Resmin 1907’de yani devrimden önce çizilen ilk şeklinde Gurkin, karlann erimeye başladığı, tabiatın bahara hazırlandığı bir dönemdeki Altay tabiatını yansıtır; bütün heybetiyle gökyüzüne yükselen dağların zirveleri beyaz bulutlarla kaplıdır. 1936’da yaptığı tabloda ise Altaylarda kanatlarını açmış olan kartal yoktur artık. Dağlar ihtişamını kaybetmiş, bulutlar kararmıştır. İlk tablodaki görkemli çam ağacı iyice cılız bir haldedir ve küçük fidanlar da yok olmuştur. Bununla birlikte çamın hemen yanı başında bir başka çam daha büyümüştür. (Ruslar)
11. Pantürkist ressam suçlaması
Çoros Gurkin’in Altayların işgaline tepki anlamına gelen Han-Altay tablosunu yeniden çizmesi bardağı taşıran son damla olur. Stalin rejiminin siyasi ilkeleriyle çatışan düşünceleri nedeniyle daha önce defalarca tutuklanan Gurkin, 1937 yılında son kez zindana atılır, “Pantürkist ressam” olarak suçlanır ve aynı yılın 11 Ekim’inde öldürülür.
12. Vatanı için her şeyi göze alan bir mücadeleci
Sağ gözü sakat olan Gurkin hayata tek gözüyle bakmasına rağmen, vatanının tüm güzelliklerini görür, uzun yıllar boyunca bu güzellikler için mücadele eder, içine doğduğu bu kültürün ve coğrafyanın geçirdiği sarsıntıları, değişmeleri yakından takip eder fakat gelişmeler karşısında umutsuzluğa düşmekten de kurtulamaz.
Kaynak: 1