Yurt dışına, tercihen bir Avrupa ülkesine gittiniz. Gezdiniz, tozdunuz, yediniz, içtiniz, vay arkadaş dediniz, insanlar ne biçim yaşıyor, ağzınız kulaklarınızda ülkeye geri döndünüz. (Dönmeyeydiniz iyiydi, canınız sağolsun.)
Döndünüz döndünüz de daha havalimanına adım atar atmaz üstünüzdeki tüm dinlenmişlik, tüm o saçma sırıtış hali, tüm o Avrupailik yok oldu. İçiniz bir sıkkın, omuzlarınız bir düşük, tövbe estafurullah, neler oluyor böyle?
Hoş geldin asık suratlı insanların memleketine güzel kardeşim. Velhasıl yurt dışından dönüp Türkiye’ye geldiğini acı bir şekilde hatırlatan olaylar silsilesine şöyle buyur da sana neler olmuş beraber bakalım.
1. Pasaport kontrolünde diğer vatandaşlar paşa paşa beklerken TC vatandaşları bölümünde omuz atma, çelme takma, kuyruk bozma, sıra kapma yarışı
Ya zaten kuyruk beklememe konusunda en şanslı olduğumuz yer kendi havalimanlarımızın geliş pasaport kontrolü. Yabancılarda göz gözü görmeyen bir kalabalık varken bizde nazaran daha az bir sıra oluyor. Ama yok Türk dediğin beklemez, sabırsızdır, işi hemen hallolsundur. O yüzden sıradakileri darlamak, sinsi sinsi yanaşmak, çeşitli manevralarla önüne geçmeye çalışmak, bu sırada bol bol söylenmek, tavan yapmış moralleri sıfıra indirmek Türklüğün şanındandır. Keşke olmasındır.
2. Herkes mi asık suratlı, herkes mi mutsuz olur? Olur
Yurt dışında görmüşsün herkes mutlu, herkesin yüzünde bir memnuniyet ifadesi. Çünkü adamlar kral gibi yaşıyor afedersin. Trafik derdi yok, geçim derdi yok. Ya ne olacaydı? Ama burası öyle mi? Uçaktan indiğin gibi üzerine üzerine gelen bir mutsuzluk kasırgası var. Havalimanında ne tarafına baksan asık suratlı, mutsuz insanlar. Sabah metrobüste gördüğün adam modeliyle ülkeye adım atar atmaz karşılaşma keyfi ise paha biçilemez.
3. Kaos, kaos ve daha çok kaos
Kafayı dağıttım, oh mis gibi ülkeme dönüyorum diye sevinme. Ya da sevin ama çok kısa sürecek bizden söylemesi. Çünkü kaosların ülkesine hoş geldin! Havalimanında bagaj beklemeden tut, çıkışta taksi bulmaya kadar her yer karmaşık, her yer ne yapacağını bilmeyen insanla dolu. Oh çıktın havalimanından! Sokaklar, yollar, şehircilik gene kaoskerekaos. Nerede o yurt dışı havalimanında, sokaklarında gördüğün nizam, nerede bu devlet, nerede bu millet?
4. Uçakla 2 saatte ülke değiştirmişken Türkiye’ye vardığınızda havalimanından evinize gitmeniz daha uzun sürer, çünkü trafik <3
Sen kilometreler aş, ülkelerin, denizlerin üzerinden geç ama ana vatanında trafikte mahsur kal. Uçakta geçirdiğin zamanı al 3’e böl 2 ile çarp, beş eksilt, tebrikler evindesin! Hayattan soğuma nedeni, net!
5. Kavgalar Türklüğün tuzu biberidir
Biz her sabah toplu taşımaya kavga etmek ve sinirlerimizi gevşetmek için binen bir milletiz sonuçta. Dolayısıyla huzur içinde döndüğünüz ülkenizde ilk iş olarak seslerin yükseldiğini, küfürler, hakaretlerin havada uçuştuğunuzu, hatta itişme kakışmaların yaşadığını görürseniz şaşırmayın. Ülkenizi sevecekseniz böyle sevin. Yoksa çekilmez.
6. 2 euroya dünyanın en güzel kahvesini içebilirken burada kıytırık bir nescafeye en az 10 TL bayılabilirsiniz
Bir euro bayağı bir TL onun farkındayız. Ama sorun onlarda değil bizde. Euro kazanıyorsan orada tam bir keyif pezevengi gibi yiyip içebilirsin. Ama buraya döndüğünde TL olarak düşündüğünde üç kat para verebilirsin. Ekonomimiz süper çok şükür.
7. Çünkü Walking Dead aslında biziz
Zombiler gerçekmiş denilen sahneleri yaşamaya başladığınız anda Türkiye’ye ayak bastınız demektir. Akın akın insan ordusu üzerinize gelir, gözler kaymış, tipler bir garipleşmeye başlamıştır. Walking Dead izliyorsunuz sanırsınız ama bu film değil, set değil, dekor hiç değil. Hayatımızın ta kendisi.
8. Bağırarak telefonda konuşmazsa ölecek hastalığına yakalananların ülkesi Türkiye’ye hoş geldiniz
Bağırıyoruz, telefonda konuşurken daha çok bağırıyoruz. Teknolojiye güvenmiyoruz çünkü, o telefon sesimizi karşıya iletemeyecek. Bağırmamız, daha çok bağırmamız, karşı tarafla yüksek oktavlarda iletişmemiz lazım. Bizim havalimanlarındaki tüm o uğultu, tüm bağırış çağırış bu yüzden. “SELAMÜNALEYKÜM HÜSEYİN AMCA! BEN İNDİM ŞİMDİ, NASSIN İŞALLAH?”