Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinden öğrendiğimiz kadarıyla hepimizin çeşitli beklentileri ve gereksinimleri var. Yaşamımızı sürdürebilmemiz için de bu beklenti ve gereksinimleri karşılamamız şart. Bunlardan biri de şüphesiz barınma. Ama nasıl? Yani, dört tarafı duvarla çevrili ve tepesi kapalıysa böyle bir barınak bizim için yeterli mi? Mimarlık da, işte tam bu noktada devreye giriyor. ‘Tasarım kurma sanatı ya da bilimi olarak bilmemiz gereken mimarlık, yaşam alanlarının çok daha kaliteli hale gelmesini sağlayacak yöntemleri ortaya koyuyor. Öte yandan modern mimariyle ilgili bir içerik yazma hevesimizi şimdilik erteleyip Türkiye’de bulunan en ünlü mimari yapılar ve onların yaratıcıları hakkında birazcık konuşalım istedik.
Ülkemizde bulunan en ünlü mimari yapılar dediğimizde aklımıza gelen başat örnek hiç şüphe yok ki, Ayasofya oluyor.
Ayasofya, son günlerde sık sık gündemimize giriyor. Halbuki bu eşsiz yapı, günümüzde alıştığımız siyasi ve dini tartışmaların çok daha ötesinde bir anlam ifade ediyor. Söz konusu yapı, yüzyılların tanıklığı içinde tarihi bir kahraman konumunda. Ve Ayasofya’yı andığınızda, manevi duygularla örülü bir dünyaya girdiğiniz gibi Fatih Sultan Mehmet ve Mustafa Kemal’e yeniden şükran duyuyorsanız şanslısınız demektir.
Bu eşsiz yapının mimarları için anmamız gereken pek çok isim söz konusu.
Kesin olmamakla birlikte Agnadiyos’un, Ayasofya’nın baş mimarı olduğu olasılığından söz edebiliyoruz. Ancak bu yalnızca bir olasılık çünkü henüz kanıtlanmayan bir varsayımdan bahsediyoruz. Öte yandan, Mimar Rufinos’u, 415 yılında inşa edilen ikinci Ayasofya’nın mimarı olarak biliyoruz.
Miletli İsidoros ile Trallesli Anthemius ise 532 yılından sonraki mimarlar olarak geçiyor. Söz konusu bu yıldaki inşa süreci, günümüze ulaşan Ayasofya’yı tarif ediyor.
Bir de Genç İsidorus var. Kendisi, 558 yılında vuku bulan depremde zarar gören ve kubbesi çöken Ayasofya’yı onaran mimar.
Tarih kitaplarında ‘Ermeni Mimar Trdat’ şeklindeki sıfat tamlamalarıyla karşılaştığımız Trdat’ı ise 989 yılındaki depremde zarar gören bölümleri onaran mimar olarak biliyoruz.
Astras ve Peralta, 1344 depremi ve arkasından 19 Mayıs 1346’da binanın çeşitli kısımlarında meydana gelen çöküntülerden sonra 1354 yılında kiliseyi restore eden mimarlar olarak kayıtlarda duruyor.
Ve en aşina olduğumuz isim Mimar Sinan. Kendisi, Osmanlı Devleti’nin 1453 yılında İstanbul’u fethetmesiyle birlikte, Ayasofya’nın günümüze ulaşmasında en büyük katkıya sahip olan mimardır.
İsviçreli Fossati Kardeşler ise Abdülmecid Dönemi’nde (1839-1861) en kapsamlı tamir çalışmalarının sorumluluğunu üstlenen isimlerdir.
2. Selimiye Camii
En ünlü mimari yapılar arasında bulunan bir başka örnekteyiz. Mimar Sinan’ın ‘ustalık eseri’ olan Selimiye Camii, Edirne’nin en ünlü mimarı simgesi. Mimar Sinan, bu eseri, bazı tarihi kaynaklara göre 90, bazı kaynaklara göre ise 80 küsur yaşındayken yarattı.
3. Divriği Ulu Camii
Yaklaşık 36 yıldır UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alan Divriği Ulu Camii mimarı Ahlatlı Muğis oğlu Hürrem Şah’tır. Mimarı görevlendiren ise Mengüçlü Beyliği (Mengücekliler) lideri Ahmet Şah’tır.
4. Süleymaniye Camii
“Bu dünya ne sana ne de bana kalmaz…” dizelerinin devamında andığımız Kanuni Sultan Süleyman, fani olması sebebiyle bu önermeyi kanıtladı. Kendisinin bedeni toprak olsa da ‘bu dünyada kalan’ eserlerden biri Süleymaniye Camii oldu. Hem de sayısı 100’ün üzerindeki depremlere, sarsıntılara rağmen…
Süleymaniye Camii, Mimar Sinan’ın kalfalık eseri olarak yaklaşık 500 yıldır dimdik ayakta…
5. Aspendos
Aspendos’lu Theodorus’un oğlu Zenon, Aspendos’un mimarı.
Aspendos, Anadolu’daki Roma tiyatrolarının günümüze sahnesi ile ulaşabilen en eski ve sağlam örneği olarak nam salan bir eser.
6. Atatürk Kültür Merkezi (AKM)
Siyasi tartışmalarda sıklıkla rast geldiğimiz bir başka mimarı eser AKM’dir.
Çağdaş Türk mimarisinin en büyük isimlerinden biri olarak bildiğimiz Hayati Tabanlıoğlu, 1 Mayıs 1977’nin ya da Gezi eylemleri sürecinin şahidi olan AKM’nin mimarıdır.
7. Topkapı Sarayı
Osmanlı Devleti’nin tepe noktasının ikametgahı olduğu gibi yönetim merkeziydi aynı zamanda. Osmanlı’nın altın simgelerinden biri olarak yaklaşık 400 yıl boyunca sultanlara barınak Topkapı Sarayı’nın başmimarı Alaüddin Davud Ağa’dır.
Mimar Sinan da, 80 bin metrekarelik alana sahip bu simgede emeği olan isimler arasında bulunuyor.
8. Anıtkabir
Ulu Önder’in ebedi istirahatgahı olan Anıtkabir’in mimarları Prof. Emin Onat ve Doç. Orhan Arda’dır.
Atatürk’ün naaşı,’25’ numaralı olarak bildiğimiz bu projenin yaratılmasıyla 10 Kasım 1953 tarihinde buraya getirilmişti.
Sümela Manastırı hakkında oldukça fazla rivayet var. Yapının, Bizans İmparatoru I. Theodosius zamanında (375–395) Barnabas ve Sophronios isimli iki rahip tarafından kurulduğu düşünülüyor. Yapı daha sonra 6. yüzyılda İmparator Justinianus tarafından onarılarak genişletiliyor.
10. Ve Türkiye’nin diğer ‘en ünlü mimari yapıları’ ile bu yapıların mimarları
Florya Atatürk Köşkü – Seyfi Arkan
ODTÜ Mimarlık Fakültesi – Behruz Çinici ve Altuğ Çinici
Türk Tarih Kurumu – Turgut Cansever ve Ertur Yener
Haydarpaşa – Otto Ritter ve Helmuth Conu
Celsus Kitaplığı (Kütüphanesi) – Romalı Vitruoya
İstanbul Manifaturacılar Çarşısı (İMÇ) – Doğan Tekeli, Metin Hepgüler ve Sami Sisa
İshak Paşa Sarayı – Mehmet Paşa
TBMM Camii – Çinici Mimarlık Ofisi
Rüstem Paşa Camii – Mimar Sinan
SSK Zeyrek Tesisleri – Sedat Hakkı Eldem
Sokullu Mehmet Paşa Camii – Mimar Sinan
Botter Apartmanı – Raimondo D’Aronco
Şemsi Paşa Camii – Mimar Sinan
Bursa Ulu Camii – Ali Neccar
Dolmabahçe Sarayı – Garabet Amira Balyan ve Nigoğos Balyan
Kız Kulesi – Başmimar Nevşehirli Damat İbrahim Paşa (bilinen)
Galata Kulesi – Cenevizliler’in yaptığı binanın yenileme çalışmalarında sorumluluk alan Köksal Anadol, bu yapının mimarları arasında sayılıyor.
Yaklaşık 8 yıl boyunca çeşitli dijital reklam ajanslarının bünyesinde pek çok markanın projelerinde metin yazarlığı yapmamın yanı sıra hala akademik öğretim danışmanlığı ve iletişim danışmanlığı alanlarında hizmet veriyorum.
İstanbul Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümünün "okulu uzatan kıdemli öğrencilerinden biri" olarak; 2016 yılındaki mezuniyetimi takiben yeniden metin yazarlığı, eğitmenlik gibi görevlerinde bulunmaya başladım. Bununla birlikte 2017 yılında Nayn.co internet haber sitesinde baş editörlük görevini üstlendim.
2019 Şubat itibariyle, Listelist.com’da okuyucularımızın keyif almasını, yeni bilgiler edinmesini umduğum tarihi ve güncel içerikli yazılar üretme gayretinde olan bir editörüm. Bu bağlamda sıklıkla tarihi ve güncel konularla birlikte bilimsel araştırmalara yönelik içerikleri, kağıtlarım kalemim ve klavyemin ortaklığında beğeninize sunuyorum.