Henüz 16 yaşındaki Sıla Şentürk’ün, Hüseyin Can Gökçek isimli kişi tarafından öldürülmesi kadın cinayetlerini tekrar gündeme getirdi. Babaannesinin evinde kalan Sıla Şentürk, Gökçek ile yaptıkları bir tartışmanın ardından öldürüldü. Gökçek’in evden kaçması üzerine işitme ve konuşma engelli babaannenin komşularından yardım istediği aktarıldı. Komşuların ihbarı üzerine olay yerine gelen sağlık ekipleri Sıla Şentürk’ün hayatını kaybettiğini belirledi. Dün sabah saatlerinde meydana gelen olay sonrası, katil Gökçek şehir dışına kaçarken yakalandı. Olayın detayları kan dondururken Türkiye’deki kadın cinayetleri bir kez daha gündeme geldi.
Hüseyin Can Gökçek bir sene önce Sıla Şentürk’ü kaçırmıştı
Şentürk ailesinin şikayeti üzerine Gökçek, “çocuğun kaçırılması, alıkonulması ve cinsel istismarı” suçundan tutuklandı. Olaydan sonra bir ay cezaevinde kalan Gökçek, ailenin şikayetini geri çekmesi üzerine serbest bırakıldı. Sıla Şentürk, bir süredir ölüm tehdidi aldığı gerekçesiyle devlet korumasına alınmıştı. Bu süre zarfında yurtta kalan Şentürk, babaannesinin hastalanmasıyla birlikte tekrar eve döndü. Şentürk ve Gökçek’in daha önce nişanlandığı, nişanın 3 ay önce bozulması üzerine Gökçek’in Ankara’dan Giresun’a geldiği öğrenildi. Öte yandan Sıla Şentürk’ün barışmak istemediği bu nedenle ölüm tehditleri almaya başladığı da öğrenilen bilgiler arasında. Hüseyin Can Gökçek’in emniyetteki sorgusu hala sürüyor. Fakat zanlının 10 ayrı suçtan sabıkası olduğu belirtiliyor.
Türkiye’de kadına yönelik şiddet bitmek bilmiyor. Sadece 2021 yılında 367 kadın, erkekler tarafından katledildi
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu’nun tuttuğu 13 yıllık istatistiklere göre; 2008 ile 2021 yılları arasında ne yazık ki 3719 kadın erkek şiddeti nedeniyle hayatını kaybetti.
Kadınlar en çok boşanmak istediği ya da ilişkiyi reddettiği için öldürülüyor!
Kadın cinayetlerinin geneline bakıldığında; aile içi tartışma, kıskançlık, “namus”, ekonomik sorunlar, töre, boşanma talebi ve ilişki reddi gibi haller ön plana çıkıyor. Tüm bunlara bakıldığında hep aynı klasik kalıplarla karşılaşıyoruz. Peki bu durum neden kaynaklanıyor? Ataerkil düzen, kadın cinayetlerini “sıradanlaştırmanın” en temel nedenleri arasında yer alıyor. Bu “kültüre” göre, kadının “yanlışını” daima erkeğin düzeltmesi gerekiyor. Yaşa bakılmaksızın erkekler kadınlardan her daim üstün görülüyor. Kadının ev işleriyle ilgilendiği ve tek görevinin çocuklara bakmak olduğu bir düzende, kadınların söz hakkı olmadığı görülüyor. Bu durum kadını değersizleştiriyor ve erkeğe boyun eğmesine neden oluyor. Elbette hiçbir şey kadına yönelik şiddetin gerekçesi olarak gösterilemez. Bu işin büyük bir kısmı devlet kurumlarına düşse de psikolojik sorunlar, eğitimsizlik ve hukuki düzen gibi unsurlar da kadın cinayetlerinin artarak devam etmesine neden oluyor.
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, Türk Ceza Kanununda, kadına yönelik şiddetin tanımlı bir maddesinin olmadığına dikkat çekiyor
Güllü, faillerin yaptıkları şiddet eylemleriyle ilgili ceza almadığı müddetçe kadın cinayetlerinin artacağını ifade ediyor: “Önlem alınmadıkça cinayetler azalmaz. Diğer taraftan, vahşetin boyutu her geçen gün artıyor. Kadınları daha çok geleneksel bir yapının içine zorlayan bir görüş de zorlanmaya başlandı. Ordu’da katledilen Ceren Damar ve İstanbul’da katledilen Başak Cengiz gibi. Kadınlar artık bir yakını, eşi ya da sevgilisi dışındaki erkekler tarafından da katlediliyor. Bu şiddetin ve cinayetlerin önüne geçilmesi için, kadın bakanlığının oluşması, kadın politikalarının hayata geçmesi ve yine TCK’ya bir şiddet tanımının konulması gerekiyor.”