Türkiye’nin kütüphane geleneği 900 yıl önce Anadolu’da kurulan ilk Türk beylikleriyle başladı. Osmanlı Devleti’nde ise ilk kütüphane Osman Bey zamanında İznik’te kuruldu. Daha sonra ikinci bir kütüphane Lala Şahin Paşa tarafından Edirne’de inşa edildi. Bu dönemde kurulan bütün kütüphaneler vakıflar aracılığıyla kurulup işletildi. İmparatorluğun son dönemlerinde art arda yaşanan savaşlar, isyanlar, yangınlar kütüphanelere zarar vermeye başlayınca II. Abdülhamit kültürel mirasımızın kaybolmaması için birtakım önlemler almaya karar verdi. İşte devlet bünyesinde kurumsal bir kütüphane kurulması fikri bu döneme yani II. Abdülhamit’in iktidar olduğu yıllarda ortaya çıktı. Türkiye’nin en eski kütüphaneleri hangileri, gelin hep birlikte bakalım.
1. Beyazıt Devlet Kütüphanesi / İstanbul
1884 yılında Kütüphane-i Umumi-i Osmani adıyla hizmet vermeye başlayan Beyazıt Devlet Kütüphanesi, Türkiye’nin ilk kurumsal kütüphanesi. Bu kütüphane aynı zamanda Türkiye’nin en eski kütüphaneleri arasında yer alıyor. Kütüphane ilk kurulduğu sırada raflarda sadece Osmanlı Devleti’nin tanınan vakanüvisçisi (tarihi olayları kaydeden kişi, tarihçi) Mustafa Naima’nın “Naima Tarihi” isimli eseri bulunuyordu. Zaman içinde tekkelerden toplanan eserler, satın alınan kitaplar ve kütüphaneye bağışlanan belgelerle zengin bir bilgi bankasına dönüştü. 1934 yılında Atatürk’ün isteğiyle çıkarılan “Basma Yazıları Toplama ve Derleme” kanunu ile kütüphanenin kaynaklarında kayda değer bir artış yaşandı. Artık Türkiye’de basılan her türlü yayının bir nüshası bu kütüphaneye getirilmek zorunda. Hal böyle olunca Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nde yer sıkıntısı yaşanmaya başladı. Beyazıt İmarethanesinin 6 kubbeli bölümüyle yola çıkan kütüphaneye, binanın diğer bölümleri de tahsis edildi. Günümüzde bir milyonun üzerinde dokümanı ile tarihçilerin vazgeçilmez durağı olan Beyazıt Devlet Kütüphanesi, büyümeye ve hizmet vermeye devam ediyor.
2. Milli Kütüphane / İzmir
Türkiye’nin en eski kütüphaneleri söz konusu olduğunda akla gelen ilk yerlerden biri hiç kuşkusuz İzmir Milli Kütüphanesi. 1912 yılından beri İzmir’in ve Türkiye’nin bilim hayatına yön veren bu kütüphanenin ilginç bir öyküsü bulunuyor. Milli kütüphane kurulmadan önce İzmir’deki Müslüman Türk nüfusun birtakım kütüphanecilik faaliyetleri vardı. Fakat bu faaliyetler camiler ve kıraathaneler aracılığıyla yürütülüyordu. Osmanlı Devleti’nin İzmir’de yaşayan azınlık milletlerinin ise son derece geniş ve çağdaş nitelikli kütüphaneleri bulunuyordu.
Milli kavramının ön plana çıktığı II. Meşrutiyet yıllarında Türklerin de ulusal bir kütüphanesinin olması gerektiği fikri ön plana çıktı. 1911 yılında bu fikrin öncüleri kütüphanenin kurulmasına yönelik ilk çalışmaları başlattı. Kütüphane-i Milli adıyla hizmet vermeyen başlayan kurum, Türkiye’de özel girişimle kurulan ilk büyük kütüphane olma özelliği taşıyor. Devlet desteğinden yoksun olduğu için uzun yıllar kütüphanenin kendini finanse edebilmesinin yolları arandı. Birinci Dünya Savaşı yıllarında İzmir Valisi olan Rahmi Bey, kütüphaneye geldi ve tesislerin yapılabilmesi için kuruma arsa tahsis etti. 1926 yılında kütüphaneye ait Elhamra Sinema’sının gelirleriyle neo-klasik mimari üsluba sahip bir bina yapılmaya başlandı. Cumhuriyetin 10. yılında ise bu bina büyük bir coşkuyla açıldı. Atatürk 1934 yılında İran Şahı Rıza Pehlevi ile İzmir’i ziyaret ettiğinde, Milli Kütüphane binasını büyük bir gururla Pehlevi’ye gezdirdi. Aynı yıl çıkan “Derleme Eserler Kanunu” ile burası Türkiye’nin en büyük tarih hafızası olmaya başladı. Artık yayınlanan her bir doküman burada toplanıyor. Günümüzde koleksiyonu bir milyon adetin üzerinde bulunan kütüphane, muhteşem binası ve huzurlu atmosferiyle İzmirlilere hizmet vermeye devam ediyor. Milli Kütüphane, Türkiye’nin en eski kütüphaneleri arasında yer alıyor.
3. Süleymaniye Yazma Eserler Kütüphanesi / İstanbul
Süleymaniye Yazma Eserler Kütüphanesi’nin temeli 1557 yılında Süleymaniye Külliyesi’nin hizmete açılmasıyla atıldı. O yıllarda burada bir kütüphane binası bulunmuyordu. Fakat saray kütüphanesinden külliye binasına düzenli olarak kitap gönderiliyordu. Resmi olarak kütüphane kimliği kazanması 1918 yılında gerçekleşti. Süleymaniye Küllliyesi’nin iki medresesinin kitaplık haline getirilmesiyle pek çok hayırsever buraya binlerce belge bağışında bulunmaya başladı. Bu nedenle Türk İslam kültürünün Arap harfleriyle yazılmış en temel ve en nadir belgeleri bu kütüphanede bulunuyor. Aynı zamanda minyatür, hat ve ebru gibi geleneksel Osmanlı sanatının en güzel örneklerini de burada bulmak mümkün. Son yıllarda diğer eski kütüphanelerimiz gibi Süleymaniye Yazma Eserler Kütüphanesi de eserlerini teknolojiye ayak uydurularak dijital ortama aktarılmış durumda. Oldukça sevimli ve huzurlu bir çalışma odasına sahip olan kütüphane, her yıl yerli ve yabancı binlerce araştırmacıya uluslararası standartlarda bir hizmet veriyor.
4. Atatürk Kitaplığı / İstanbul
Atatürk Kitaplığı, 1924 yılında Osman Nuri Ergin’in olağanüstü çabalarıyla İstanbul Şehremaneti (belediye) bünyesinde kuruldu. Kütüphane koleksiyonları ilk yıllarda Şişli Atatürk Evi ve Beyazıt Medresesi’nde toplandı. 1960’lı yıllara gelindiğinde Atatürk Kitaplığı’na ait belgeler, ne medreseye ne de belediyenin tahsis ettiği yerlere sığmıyordu. 1973’de Cumhuriyetin 50. yılında Koç Holding, günümüzde kütüphanenin hala hizmet verdiği yeni binasının yapımına başladı. 1981 yılında ise kütüphanenin bütün envanterleri bu binada toplandı. Laboratuvarları, konferans salonları, kitap depoları ve çalışma salonlarıyla ferah bir mekânda hizmet vermeye devam etti. Kütüphanede yabancı kitaplar, yazma eserler, yerli yabanca gazete nüshaları, kartpostallar, fotoğraf albümleri, haritalar, taşbaskı kitaplar ve kişi evrakları gibi pek çok nadir eser bulunuyor. Manzarası ve şehrin kalbindeki konumuyla, birçok araştırmacı ve öğrencinin vazgeçilmez adresi konumunda.
5. Milli Kütüphane / Ankara
4 milyonu aşkın dokümanıyla Türkiye’nin en büyük arşivine sahip olan Milli Kütüphane, 1948 yılında ulusal kültür araştırmalarını mümkün kılmak amacıyla kuruldu. Bugün Ankara İl Halk Kütüphanesi olarak kullanılan binada hizmet vermeye başlayan kurum, 1950 yılında tüzel bir kimlik kazandı. Türkiye’de basılan her türlü dokümanın bu binaya ulaştırılması, bağış yoluyla gelen eserler, satın alınan kitap ve belgeler derken binanın kapasitesi bu belgeleri barındırmaya yetmedi. 1973 yılında Milli Kütüphane’nin yeni binası için çalışmalar başladı. Türkiye’nin en eski kütüphaneleri arasında yer alan Milli Kütüphane, 1983 yılında, bugün hala hizmet Çankaya’daki yeni binasına devlet töreniyle taşındı. 3 bloktan oluşan bu bina modern kütüphanelerde olması gereken laboratuvar, basımevi, okuma ve çalışma salonları gibi pek çok olanağa sahip. Yeni binasına kavuşan kütüphane, Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı olmasına rağmen uzun kendine özel kimliğiyle hizmet vermeye devam ediyor. Kütüphanenin bu statüsü 2018 yılında 1 numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle lağvedilerek Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğüne bağlandı.
6. İnebey Yazma Eserler Kütüphanesi / Bursa
İnebey Yazma Eserler Kütüphanesi, Yıldırım Beyazıt döneminde yaptırılan İnebey Medresesi’nde hizmet veriyor. Medresenin üst katında bulunan kütüphane odası, Osmanlı İmparatorluğu’nun bilinen ilk büyük kütüphanesi. Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde pek çok tarihi yapı gibi burası da özel kişilerin eline geçmiş durumda. Binanın sahibi 1962 yılına kadar burayı konserve fabrikası olarak kullandı. Ardından Vakıflar Genel Müdürlüğü İnebey Medresesi’ni tekrar satın alarak yapının, kütüphane olarak kullanılmasını şart koştu. 14. yüzyıl Osmanlı mimarisinin özgün örneklerinden olan bu bina, 1969 yılında tekrar kütüphane olarak hizmet vermeye başladı. Kütüphane koleksiyonu çoğunlukla Osmanlıca ve Farsça eserlerden oluşuyor. Bu eserlerin tamamı dijital ortama aktarılmış durumda. Üye olmadan talep ettiğiniz tüm belgelerin dijital kopyalarını buradan temin edebiliyorsunuz.
7. Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı / İstanbul
Türkiye’de kadın tarihi kaynaklarının korunduğu ilk ve tek kurum olan Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı, 1990 yılında tüzel bir kişilik kazandı. Kütüphane bugün faaliyetlerini devam ettirdiği Haliç semtindeki tarihi binada hizmet vermeye başladı. Aslı Davaz, Şirin Tekeli ve Jale Baysal gibi isimler, kadına dair tarihin bütün kayıtları bir araya getirmek için büyük çabalar gösterdi. Kütüphane, Osmanlı İmparatorluğu’nun en eski tarihlerinden günümüze kadar kadına dair pek çok belgeyi bünyesinde barındırmayı başardı. Mektuplardan afişlere, gazete küpürlerinden sanat eserlerine kadar kadının var olduğu bütün bilgi kaynaklarını bu kütüphanede bulabilmeniz mümkün. Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı, 16 ayrı koleksiyonuyla, kadın tarihini öğrenmek isteyenlerin vazgeçilmez adresi konumunda. Aynı zamanda toplumun her kesimine ulaşabilmek için 1990 yılından beri kütüphanenin bünyesinde sempozyum, konferans, tiyatro, film gösterimleri ve kitap okuma günleri gibi pek çok etkinlik düzenlendiğini de belirtelim.
Bonus: Bergama Kütüphanesi / İzmir
Eğer başlığımız Türkiye’nin en eski kütüphaneleri değil de Anadolu’nun en eski kütüphaneleri olsaydı listeye Bergama Kütüphanesi’yle başlamamız gerekirdi. Burası İskenderiye Kütüphanesi’nin ardından dünyanın en eski ikinci büyük kütüphanesiydi. Kütüphaneyi özel kılan pek çok unsur olmasına rağmen tarih kitaplarında sadece parşömen kağıdının icat edildiği yer olarak gösteriliyor. Bu icadın arkasında küçük bir kıskançlık krizi vardır aslında. Şöyle ki, Mısırlılar dünya genelinde emsalsiz olan İskenderiye Kütüphanesi’yle çok övünüyordu ve Bergama Kütüphanesi’nin gelişmesini istemiyorlardı. Bu nedenle Anadolu’ya bir kâğıt çeşidi olan papirüsün ithal edilmesi yasaklandı. Fakat Bergama Kütüphanesi papirüsten çok daha iyi bir formda olan, ince ve kullanılışlı parşömen kağıdını icat etti. O tarihten sonra Bergama Kütüphanesi dünyada bilim ve sanatın kalbi oldu. M.Ö. 47 yılında Mısır’da çıkan bir savaş sonucu İskenderiye Kütüphanesi tamamen yok oldu. Ne yazık ki İskenderiye Kütüphanesi’nin kaderi gibi Bergama Kütüphanesi de ilerleyen yıllarda savaşın kurbanı oldu. İçinde 200 bin tomar kitap olduğu bilinen bu kütüphaneden günümüze sadece birkaç duvar kalıntısı ulaştı.