Türkiye toprakları yüzyıllardır pek çok medeniyete beşiklik etmiş, nice medeniyetler bu bereketli topraklarda can bulup, yine burada tarihin tozlu sayfalarına gömülmüştü. işte bu medeniyetlerden günümüze kalan pek çok eser de hem milli kültürümüzün hem de bütün insanlığın ortak mirası olarak takdire ve korunmaya değer bulunup UNESCO Dünya Miras Listesi’ne dahil edildi.
Bütün insanlığın ortak mirası olarak kabul edilen evrensel değerlere sahip kültürel ve doğal varlıkları dünyaya tanıtmak, toplumda söz konusu evrensel mirasa sahip çıkacak bilinci oluşturmak ve çeşitli sebeplerle bozulan, yok olan kültürel ve doğal değerlerin yaşatılması için gerekli işbirliğini sağlamak amacıyla UNESCO’nun Paris’te toplanan 17.Genel Konferansı kapsamında, 16 Kasım 1972 tarihinde “Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme” kabul edilmiştir. Türkiye de bu sözleşmeyi 23.05.1982 tarihinde kabul ederek bu oluşuma katılmıştır.
Şimdiye kadar on üç adet varlığımızın bulunduğu “Dünya Kültürel ve Doğal Mirası” listesine son günlerde katılan iki adet tarihi ve kültürel varlığımızla sevincimiz bir kat daha arttı. Biz de bu listede yer alan varlıklarımızı bir hatırlayıp sizlerle paylaşalım istedik.
1. İstanbul’un Tarihi Alanları yani Tarihi Yarımada
Asırlarca Roma, Bizans ve Osmanlı gibi büyük İmparatorluklara başkentlik yapan ve MÖ 7. yüzyılda kurulan İstanbul’un, kuzeyde Haliç, doğuda İstanbul Boğazı ve güneyde Marmara Denizi ile çevrili kısmı günümüzde “Tarihi Yarımada” olarak anılmaktadır. Avrupa ve Asya’yı birbirine bağlayan stratejik konumu nedeniyle tarihi boyunca kentte hüküm süren uygarlıklar için daima çok önemli olan şehir, bu görkemli geçmişi ile farklı dinleri, kültürleri, toplulukları ve bunların ürünü olan yapıtları benzersiz bir coğrafyada bir araya getirdiğinden 1985 tarihinde “UNESCO Dünya Miras Listesi”ne alınmıştır. Hipodrom, Ayasofya, Aya İrini, Küçük Ayasofya Camisi ve Topkapı Sarayı’nı içine alan Arkeolojik Park; Süleymaniye Camisi ve çevresini içine alan Süleymaniye Koruma Alanı; Zeyrek Camisi ve çevresini içine alan Zeyrek Koruma Alanı ve Tarihi Surlar Koruma Alanı ile Tarihi Yarımadayı kapsayan bu alanlar İstanbul’un can damarı ve göz bebeğidir.
2. Sivas Divriği Ulu Camisi ve Şifahanesi
İslam mimarisinin başyapıtlarından sayılan iki kubbeli bir türbeye sahip bir cami ile ona bitişik bir hastaneden meydana gelen yapılar, mimari özelliklerinin yanı sıra, ortaya koydukları Anadolu geleneksel taş işçiliği motifleri ve görselleri ile de UNESCO Dünya Miras Listesine girmeye hak kazanmıştır. Mengücekoğullarından Ahmet Şah ile eşi Melike Turan tarafından 1229 senesinde yapımı tamamlanan Divriği Ulucami ve Şifahanesi, şehrin çevresinde yer alan taş ocaklarından çıkarılmış bir cins tüften inşa edilmiştir.
3. Antik mi Antik Bir Kent Hattuşaş
Hatti, Asur, Hitit, Frig, Galat, Roma ve Bizans dönemlerinden kalma kalıntıların bulunduğu Hattuşaş Antik Kenti, tarih sahnesinde Hitit İmparatorluğu’nun MÖ 17-13. yüzyıllar arasında başkenti olarak yer almıştır. Çorum’un Sungurlu ilçesinin güneydoğusunda Boğazkale ilçesinin 4 km doğusunda olan bölge 1986 yılında UNESCO Dünya Mirasları listesine dahil edilmiştir. Genellikle tapınaklar ve kutsal alanlardan oluşan ve surlarla çevrili antik kentin tepelerinde de bazılarının üzeri sfenkslerle kaplı kapılar vardır.
4. Güneşin Etrafında Seyran Ettiği Nemrut Dağı
Dünyanın en muhteşem gün doğuşu ve gün batışının seyredilebildiği yer olmasıyla da ilgi çeken Nemrut Dağı, üzerinde barındırdığı dev heykeller ve anıt mezarlar ile Doğu ve Batı Medeniyetlerinin, 2150 metre yüksekte, muhteşem bir piramitteki kesişme noktasıdır. Dünyanın sekizinci harikası sayılan Nemrut, Yüksekliği on metreyi bulan büyüleyici heykelleri, metrelerce uzunluktaki kitabeleriyle, UNESCO Dünya Kültür Mirasında yer almaktadır.
5. Likyalı Xanthos ve Letoon
Fethiye’ye 46 km. uzaklıkta, Kınık köyü yakınlarında bulunan Xanthos, Antik Çağda Likya’nın en büyük idari merkezi idi. Xanthos’a 4 km. uzaklıkta bulunan Letoon ise Antik Çağda Likya’nın dini merkezi konumundaydı. M.Ö.545’te Perslerin egemenliğine girene kadar bağımsız olan Xanthos kenti daha sonra Bizans egemenliğine girmiş ve 7.yüzyıldaki Arap akınlarına kadar Bizans egemenliğinde kalmıştır. Yerleşen her uygarlığın inşa ettirdiği yapılarda Likya gelenekleri, Helenistik ve Roma dönemi etkilerini gösteren bu merkez, tapınakları ile birlikte, manastır, çeşme ve Roma Tiyatrosu kalıntıları bulunan Letoon kentiyle birlikte 1988 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alınmıştır.
6. Hierapolis ve Beyaz Cennet Pamukkale
Çaldağı’nın güney eteklerinden gelen, kalsiyum oksit içeren suların oluşturduğu görkemli beyaz travertenler ve geç Helenistik ve erken Hıristiyanlık dönemlerine ait kalıntılar içeren Hierapolis arkeolojik kenti, antik çağlardan bugüne kadar ulaşan en çarpıcı merkezlerden biridir. Denizli’ye 2 km. uzaklıkta bulunan bu alan, ayrıca çok çeşitli rahatsızlıklara iyi geldiğine inanılan şifalı suları ile de ünlüdür. Hierapolis antik kentinin MÖ II. yüzyılda Bergama krallarından II. Eumenes tarafından kurulduğu, adını ise Bergama’nın kurucusu Telephos’un eşi Heira’dan aldığı sanılmaktadır. Eski kaynaklara göre metal ve taş işlemeciliği, dokuma kumaşları ile ünlü olan kent, Büyük Konstantin döneminde Frigya bölgesinin başkentliğini yapmış, Bizans döneminde ise Piskoposluk merkezi olmuştur. Bu özellikleri ile alan UNESCO Dünya Miras Listesinde yer almaktadır.
7. Güzel Ahşap Evler Şehri Safranbolu
Tarihi değerleri, kent kültürü, yaşam tarzı, gelenek ve görenekleri, konak ve evleri, doğal güzellikleri ile Safranbolu Şehri, coğrafi konumu nedeniyle yüzyıllardır en gözde yerleşim merkezi olmuş ve 14. yüzyılın başlarında Türklerin hakimiyetine girmiştir. Türk kentsel tarihinin bozulmamış bir örneği olan bu şehir, geleneksel dokusu, ahşap yığma evleri ve anıtsal yapılarıyla tamamı sit alanı ilan edilmiş ender kentlerden biri olarak 1994 yılından beri UNESCO Dünya Mirası Listesindedir.
8. Troya Antik Kenti
Kaz Dağı eteklerinde, Çanakkale il sınırları içinde yer alan, Homeros’un ünlü destanı İlyada’da bahsi geçen Truva Savaşı’nın gerçekleştiği antik kenttir. Kesintisiz olarak üç bin yıldan fazla bir zamanı gösteren Troya antik kenti, Anadolu, Ege ve Balkanların buluştuğu benzersiz coğrafyada yerleşmiş olan uygarlıkları izlememizi sağlamaktadır. 1870’lerde Alman arkeolog Heinrich Schliemann tarafından Tevfikiye Köyü civarında keşfedilen Antik kent, 1998 yılından beri Dünya Mirası Listesinde, 1996 yılından beri de Milli Park statüsündedir.
9. Edirne Selimiye Cami ve Külliyesi
Osmanlı İmparatorluğunun İstanbul’un fethinden önceki başkenti olan Edirne’nin en önemli anıtsal eseri olan ve şehrin siluetini süsleyen Selimiye Camii ve Külliyesi, 16.yüzyılda Sultan II. Selim adına mimar Koca Sinan tarafından yapılmıştır. Teknik mükemmelliği, boyutları ve estetik değerleriyle döneminin ve sonraki zamanların en muhteşem eseri olan Camii ve Külliye, Mimar Sinan’ın Ustalık Dönemi eseri, mimarlık sanatının ise en görkemli örneklerinden biridir. İnsanın yaratıcı dehasının bir başyapıtı olarak kabul edilen Selimiye Cami ve Külliyesi 2011 yılında listeye alınmıştır.
10. Çatalhöyük
Orta Anadolu’da, günümüzden 9 bin yıl önce kurulmuş çok geniş bir yerleşim yeridir. Doğu ve batı yönlerinde yan yana iki höyükten oluşan bu yerleşim yeri Konya’nın Çumra ilçesi sınırları içindedir. Yaklaşık iki bin yıl kesintisiz iskan edilmiş olan höyükler; özellikle neolitik yerleşimin genişliği, barındırdığı nüfusu, oluşturduğu güçlü sanat ve kültür geleneği ile son derece dikkat çekicidir. 2012 yılından beri Dünya Kültür Mirası listesindedir.
11. Bergama Çok Katmanlı Kültürel Peyzaj Alanı
Günümüzde İzmir’in Bergama ilçesinin merkezinin yerinde kurulu antik kent Pergamon, eski çağlarda Misya bölgesinin önemli merkezlerinden biriydi.
Kale Dağı’nın tepesindeki antik Pergamon yerleşimi anıtsal mimarisiyle Helenistik dönem şehir planlamacılığının en iyi örneğini temsil etmektedir. Helenistik Bergama Krallığının başkenti olan kent aynı zamanda önemli bir eğitim merkeziydi. Çevresindeki kültürel peyzaj ile birlikte Helenistik ve Roma Dönemlerine ait pek çok farklı örneği içerisinde barındıran kent, özellikle Roma ve Doğu Roma dönemlerine ait katmanlar üzerinde yayılmış olan Osmanlı dönemi mimarisine ait pek çok cami, han, hamam ve ticari merkez ile de önemini korumuştur. 2014 yılında “Kültürel Peyzaj” dalında listeye dahil edilmiştir.
12. Bursa ve Cumalıkızık
Osmanlının erken dönemlerinden bugüne ulaşan en güzel kırsal kesim sivil mimari örneklerinden biri olan Cumalıkızık, 1300’lü yıllarda bir vakıf köyü olarak kurulmuş. Bursa ve Cumalıkızık bugün hala yaşayan ticari kültürü ve kente oldukça yakın kırsal yaşamın devamlılığı ile birlikte, erken dönem Osmanlı yaşam şekli ve vizyonuna iyi bir örnek teşkil ettiği için “Bursa ve Cumalıkızık: Osmanlı İmparatorluğunun Doğuşu” dosyası ile 2014 yılında Dünya Mirası asıl listesine girmeye layık görüldü.
13. Göreme Milli Parkı ve Kapadokya
Kalkolitik Dönemden beri devamlı yerleşim alanı olan Kapadokya’nın en önemli özelliği, Erciyes Dağı ve Hasan Dağı tüflerinin, rüzgar ve su aşındırması etkisiyle oluşan olağanüstü kaya şekilleri (peri bacaları) ve kışın ılık, yazın serin olan ve bu nedenle her mevsim için uygun iç iklim koşulları taşıyan kayaya oyma mekanlarıdır. Göreme, özellikle 7-13. yüzyıllar arasında baskılardan kaçan Hıristiyanların yerleşmesiyle Hıristiyanlığın önemli bir merkezi haline gelmiştir. 1985 yılından beri UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alan alanlar içinde, Göreme Milli Parkı, Derinkuyu ve Kaymaklı Yeraltı Şehirleri, Karain Güvercinlikleri, Karlık Kilisesi, Yeşilöz Theodoro Kilisesi ve Soğanlı Arkeolojik Alanı yer almaktadır.
14. Diyarbakır Surları ve Hevsel Bahçeleri
Özgünlüğünü ve yedi bin yıllık tarihsel varlığını, bölgede hüküm süren medeniyetlerin, kültürlerin ve dönemin ihtiyaçları doğrultusunda şekillenerek sürdüren Diyarbakır Kalesi Surları ve Burçları hala orijinal ve özgün kültür varlıkları olarak yaşamakta, Dünya tarihi için önemli bir evrensel miras özelliğini korumaktadır. Bahçe kültürünün çok önemli olduğu bir coğrafyada yer alan, tarihi boyunca halkın kullanımına açık sivil bir bahçe olarak özgün bir değer ortaya koyan, otuzdan fazla uygarlığın izlerini taşıyan bir bölgede, sekiz bin yıl gibi çok uzun süredir bahçe olarak var olmasıyla; tarımsal değerinin dışında, kültürel ve tarihi olarak da özgün bir yere sahip olan Hevsel Bahçeleri geçtiğimiz günlerde Diyarbakır Surlarıyla birlikte listeye dahil edilmiştir.
15. Son Sevincimiz Efes Antik Kenti
Son olarak UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alınan Efes, Antik dönemin en önemli merkezlerinden biridir. Tarih öncesi dönemden başlayarak Helenistik, Roma, Doğu Roma, Beylikler ve Osmanlı dönemleri boyunca yaklaşık 9000 yıl kesintisiz yerleşim görmüş ve tarihinin tüm aşamalarında çok önemli bir liman kenti olmanın yanı sıra kültür ve ticaret merkezi olmuştur. Günümüzde Hristiyanlar tarafından hac mekanı olarak kabul edilen Meryem Ana Evi ve Beylikler döneminde inşa edilen İslam yapıları ile Efes aynı zamanda din tarihi açısından da bugün hala ayakta olan benzersiz örneklerden biridir.