Türkiye televizyonlarını açıp akşam saatlerinde yayınlanan dizilere şöyle bir göz gezdirdiğimizde hep aynı şeyleri görüyoruz: Kötü oyunculuklar (öyle kötü ki oyuncunun yeteneksizliğinin ötesinde bir durum var sanki, sanki özellikle kötü oynamaya özel bir çaba harcanıyor), karikatür olacak derecede abartılı şiveler, kötü kötü şakalar, sürekli zoom in – zoom out tekniğiyle (böyle bir tekniğin literatürde yer aldığını sanmıyorum) öğrenci filmlerini aratan çekim kalitesi ve pek tabii ki gerçek dışı diyaloglar ve yüzde doksan sekizi aşk, geri kalanı da analık/babalık, en büyük çelişkisi çok zenginlik ve çok fakirlik üzerine kurulu olan akıllara zarar hikâyelerle örülmüş inanılmaz kurgular.
Öyle çok dizi çekiliyor ve giderek öyle kötüleşiyor ki bu diziler, sanki her geçen sene biraz daha kötüye gidiyor yerli dizi sektörü. (Uyarayım: Gerçek Kesit’e güldüğümüz günler geride kalmak üzere.) Yerli dizilerin bu kadar kötü olmasının en büyük sebebi hepimizin malumu: “Yerli dizi yersiz uzun!” Üç mevsim devam eden ve her hafta yayınlanan 120’şer dakikalık dizilerin nasıl yazıldığını, nasıl çekildiğini ve yayına nasıl yetiştirildiğini tahmin etmek zor değil. Eloğlu aynı işi 13 bölümlük (maksimum 24) sezonlar ve 45’er dakikalık (maksimum 60) bölümler halinde olarak yapıyor biliyorsunuz. Fakat tüm bunların ötesinde, İsveçli bilim adamlarının bile çözemediği bir muamma var; arada kazara o kadar da kötü olmayan bir dizi çıkıyor, bazen gerçekten iyi dizi çıkıyor, hayret diyorsunuz nasıl oldu bu iş! Siz tam havaya girmiş “iyi yerli dizi buldum vay be” diye gerine gerine izlerken bir bakıyorsunuz dizi yayından kaldırılmış bile. Türkiye adeta vasatın üzerindeki her diziyi yiyen bir şeytan üçgeni. İşte bilimin cevap bulamadığı hadisenin doğruluğunu kanıtlayan 13 erken bitirilmiş yerli dizi… (Dikkat! Bu yazıda aşağıdaki dizilerin hepsinin çok iyi diziler olduğu savunulmuyor; şeytan üçgeninden kurtulamayacak kadar iyi oldukları savunuluyor.)
1. Göndermelerinden sıkılıp kendine gönderme yapan dizi: Beş Kardeş
Gerçekten komik bir komedi dizisinin ömrü pek uzun olmuyor elbette. Sen öyle ana karakterlerin isimlerini şair isimlerinden seçip bol göndermeli diyaloglara girersen, arada siyasi konulara, sansüre falan da selam çakarsan, sonra kendinden sıkılıp çok gönderme yaptığın için arada kendinle dalga geçersen, kurgu da çoğunlukla öyle zoraki değil de su gibi akarsa o iş yürümez, izleyiciye isyan bayrağı gibi final sahnesi çekersin tabii. Öte yandan sanki Nadir Sarıbacak hangi projeye dahil olsa proje çöker gibi geliyor, o kadar iyi!
2. 12 Eylül’ü anlatmayan bir dönem dizisi mümkün mü? Değil! – Mor Menekşeler
Türkiye’de dönem dizisi senaryosu yazmak isteyenlere uyarı: 12 Eylül’den şaşmayın! 1950’lerin Ankarası’nda geçen, üstelik gerçek hikâyelerden ilham almış şahane bir kabadayı hikâyesi yazarsanız sonu belli çünkü. Dizinin açılış sahnesi bile bir sezonu bile deviremeden yayından kalkacağını işaret ediyordu zaten. Oyuncu kadrosundan falan bahsetmiyorum bile. Ha bir de, senaryoda Levent Cantek imzası var; taşlar yerine iyice otursun diye diyorum.
3. İyi oyunculuk, iyi müzik, gerçekçi hikâye gördün mü kaç! – Urfalıyam Ezelden
İsmine bakıp aldanmayın, öyle bildiğimiz abuk ağa dizilerinden değildi Urfalıyam Ezelden. Başladıktan birkaç bölüm sonra kanal değiştirmesinden ve ikinci kanalında da tutunamayıp 11. bölümde final yapmasından az çok tahmin edebilirsiniz zaten. Aslında yerli dizi izleyicisine hitap edebilecek her şey vardı: Kan davası, ölüm, yas, zoraki evlilik, yasak aşk, aile hikayesi, iyi taraflar, kötü taraflar, zoraki kötü edilmiş taraflar, aralara serpiştirilmiş mizahlı komik anlar… Gelgelelim başta Settar Tanrıöğen olmak üzere tüm ekibin muhteşem oyunculukları, abartısız ve gerçekçi şiveleri, tüm bu ilgi çekici konuların sündürülmeden gerçekçi bir kurguyla işlenmesi, iyi müzik vs… derken, diziyi tarihin iyi dizi çöplüğüne gönderecek tüm koşullar hazırlanmış oldu.
4. O son kentsel dönüşüm mesajını vermeyecektin! – Sultan Makamı
Şiirsel diyalogları Sıcak Saatler’i aratmayacak kadar gerçek dışı olsa da ve galiba böylece hatırı sayılır bir izleyici kitlesi edinse de, o kentsel dönüşüm meselesine hiç girmeyecektiniz! Ana konunun o olması pek yakışık almadı çünkü. O güzel aşk ve yoksulluk edebiyatıyla sezonlar boyunca izlenebilirdi zira.
5. Klişe lise dizisinin bir boy büyüğü – Boynu Bükükler
Her türlü liseli dizisinin çılgınlar gibi tuttuğu bir ortamda tutmayan liseli dizisi yapmak çok büyük başarı gerçekten; buradan senaristleri ve yapım ekibini kutluyoruz. Zengin çocuklar vardı, fakir çocuklar vardı, yetimler vardı, yer yer ince, zaman zaman düz espiriler vardı… Biraz daha özensiz çalışılsa tutabilirdi.
6. Liselilerin gerçekten ne yaşadığı gerçek hayatta ne işimize yarayacak ki? – Sınıf
Tutmayan bir liseli dizisi daha. Çünkü komedi değil, dram. Çünkü liseli “delikanlıları” kafakola alıp ellerine silah veren “reis”ler, “abi”ler var. Hamile kalan liseliler, ailesinden şiddet görenler falan var. Bunlar elbette bir liseli dizisinde görmek isteyeceğimiz şeyler değil! Zengin öğrenci-fakir öğrenci ayrımı bile yoktu doğru dürüst, çünkü hepsi aynı okula gidiyorlar ve bir şekilde devlet okuluna düşmüş aşırı zengin öğrenci eksikliği çekiyordu dizi. Evet. 2008’de yayınlandı ve sadece 6 bölüm sürdü dolayısıyla.
7. Kadın cinayetleri falan… – Güldünya
Kadın dedin mi orada duracaksın! Kadına şiddet üzerine dizi çekmek, üstüne de adını “Güldünya” koymak neymiş? Kim izler bunu?! Sonuçta ne iş yaptığı sezonlar boyunca pek belli olmayan birtakım holding sahibi zenginlerin saçma sapan hayatlarını ve bu zenginlerin arasında kalmış fakir ama gururlu ana karakterin adım adım yükselişini izlemek çok daha mantıklı!
8. Kocalarından kaçan kadınlar mı? Yok artık! – Tek Başımıza
Al işte! Bir kadın hikayesi daha! Hem de kendilerine şiddet uygulayan kocalarından kaçmalı ve şehir şehir gezmeli bir hikaye. Kadın dediğin evinde oturur ve evinin erkeğinden gelen şiddeti sineye çekerek yuvasını korur! Dolayısıyla hiç gerçekçi değil!
9. “N’olur dağılmayın lan!” derken dağılmak – Ben de Özledim
Leyla ile Mecnun’un Gezi eylemlerinde görülen oyuncular faciasından sonra pat diye yayından kaldırılmasıyla oluşan boşluğu doldurmak için yaratılan, bir nevi “devam dizisi”ydi Ben de Özledim. Nitekim çok sevilen bir dizinin boşluğunu doldurma misyonunu üstlenmenin verdiği kendine özgü problemleri bünyesinde barındırsa da yine de bu kadar hızlı harcanacak kadar problemli olması namümkündü tabii ki.
10. Karikatür kafasıyla dizi yaparsın eyvallah da tutmazsa sıkıntı var – Mutlu Ol Yeter
Başta da söyledik ya, bir dizinin yayından kaldırılması için onun öyle çok yenilikçi, ezber bozan, daha önce görülmemiş bir tür, çok nefis kurgu falan olmasına gerek yok; tatlı oyunculuklarla birazcık kalıpların dışında bir iş yapmaya çalışması yeter. Bakınız: Mutlu Ol Yeter. Başrollerinde Aslı Enver, Ertan Saban, Ali Atay; senaryo ekibinde de Yiğit Özgür… Sonuç: 7. bölümde erken final!
11. Buna da polisiye diyorlar Rıza Baba! – Gece-Gündüz
Polisiyede de bir marka olduğumuz Arka Sokaklar’dan belli. Arka Sokaklar çizgisinin dışında bir işin rağbet görmesini beklemek akıl dışı bir kere! Çok değil, birazcık eğlenceli diyaloglar, Hollywood polisiyelerindeki tüm klişelerin yerli yerlinde kullanılması bile diziyi yayından kaldırmaya yetebilir, yetti.
12. Aslında pek özgün değil ama kendine kadar özgünlük yayından kaldırmaya yeter – Ulan İstanbul
Listedeki en uzun soluklu dizi aslında Ulan İstanbul. Bu açıdan listenin diğer dizileriyle tam olarak aynı kaderi paylaşmıyor çünkü 39 bölüm sürmüş. İyi kalpli hırsızlar ve dolandırıcıların ana karakterleri oluşturduğu dizi pek tabii ki aynı konulu bir iki yabancı diziyi anımsatıyor bize fakat zaten çok özgün bir iş olduğu iddiasında da değildi. Ama yine de ana fikir çağrışımlara açık olsa da, yarattığı kendine has karakterlerle Türkiye koşullarında bir hayli özgün olmalı ki senelerce sürebilecek bir konu 36 bölümde ekrandan kalktı ve internete taşındı, 39. bölümle de internette de final yaptı. Bu arada da tabii ki internet diziciliğinin şu koşullarda pek mümkün olmadığının da göstergesi oldu bu.
13. En derine gömün bunu, kimse çıkaramasın! – Cesur Kuşku
Rating kurbanı iyi dizilerin listedeki en eski üyesi Cesur Kuşku. 2001 yapımı dizi şeytan üçgenine öyle bir gömülmüş ki, artık olmayanın olmadığı internet aleminde üç saniyelik bir videosunu, tek bir kare düzgün fotoğrafını bulmak mümkün değil. İnanılmaz, ama gerçek! Dizinin ne kadar iyi olduğunu buradan çıkarabilirsiniz. Konu yerel bir futbol hikayesiydi; Haluk Bilginer, Zafer Algöz, Burak Sergen falan vardı. Bir daha eşi benzeri gelmez herhalde.