Onlar, klişenin kavanoz dibi olacak ama, resmen hayatımızın en önemli anlarına projektör tuttular. Siyasi gündemi en net onlardan öğrendik. Halk ne diyordu, kim ne durumdaydı onlar anlattılar bize. Hem de bunu o snob haberci diliyle değil, enflasyon canavarını sokakta mendil açan bir canavar olarak çizip çizip bizi bilinçlendirmeye çalıştılar. Evet klişenin içine düşüyoruz, onlar birer resimli Türkiye tarihi.
Kah metroda panik atak önlediler, kah ciltleriyle bize iyi geceler dediler. Buyrun efendim, belki de ülke sosyolojisinin en somut araştırma konularından olan, mizah dergiciliğini derledik. Yakalayın!
Her şeyin bir ilki vardır: Gırgır
Yayın hayatına 1972 yılında başlayan efsane, imtiyaz değişikliği, icra micra kıl yünden dolayı hala günümüzde de yayınlanıyor ama biz, eski GırGır’ı kaale alıyoruz şuan. Yayın hayatına, Oğuz Aral denilen mizah peygamberi önderliğinde başlayan GırGır o kadar köklü bir oluşumdu ki, bize “Okumayı babamın GırGır’larından söktüm.” lafını ezberletti. Vay be.
Bi’ fırtta bittiği için, ismi Fırt
Tekin Aral önderliğinde 76’da hayatına başlayan Fırt, kardeş dergisi GırGır’ın muhalif tavrından ziyade daha magazinel bir boyuttaydı. Altan Erbulak, Müjdat Gezen ve Halit Kıvanç gibi isimleri de bünyesinde bulunduran Fırt, bir çırpıda okunduğu ve boyu Gırgır’dan daha ufak olduğu için ismi Oğuz Aral tarafından koyulmuştur.
HıBıR gelir hoş gelir
Ergün Gündüz, Latif Demirci, Hasan Kaçan gibi yüksek isimlerin GırGır ile restleşip ayrılmasından sonra kurulan HıBıR, GırGır’ın sarı siyahına bir alternatif olarak rengarenk yayınlanıyordu.
Çizerlerin alt kültür bombalaması: Pişmiş Kelle!
Bünyesinde Kemal Aratan, Faruken Bayraktare, Behiç Pek, Oky, yakın zamanda kaybettiğimiz Metin Demirhan, Cengiz Üstün gibi varoğluvar bir sürü efsaneyi barındıran bir dergiydi Pişmiş Kelle. Kemal Aratan’ın oradaki sabahlamalarından kitaplaştırdığı “Bir Gece Daha” isimli kitap bizi Pişmiş Kelle’nin o pis dünyasına da çok güzel sokuyor. Milliyet yayın grubu, dergiyi yayınlamaktan vazgeçince de cavlağı çekiyor tabii. Bu arada, Ersin Karabulut’un amatörden yetişmeye başladığı dergi de Penguen değil, Pişmiş Kelle’dir.
Gelelim gesgelelim efsaneye. Le-Man
1985’te, dönemin tüm mizah dergileri öyle ya da böyle bir medya kuruluşunun alt yapısındayken Tuncay Akgün ve Mehmet Çağçağ bu oligarşiye bir posta koyarak Leman’ı kurdular. Aldıkları gazdan olacak, sonrasında da Leman memleketteki anarşist mizahın temelini oluşturdu. Bünyesinden Memçoş, Kaan Ertem, Behiç Pek, Bahadır Boysal, Metin Fidan ve bin beşyüz ayrı efsaneyi bulunduran dergi, hala hatırlayanın unutamadığı bir efsanedir.
Le-Man hızını alamaz ve L-Manyak’a evrilir!
Artık Bahadır Baruter önderliğinde LeMan’ın ayrlık yayını olarak yer alan bu gençler anarşist mizahın, pisliğin ve Beyoğlu gece hayatı temasının dibine vururlar ve bir devrim yaparlar. Robinson Crouseau ve Cuma olsun, Zikaçu olsun, Göxel’in efsane Kozmos’u olsun, Hilal olsun bir sürü anti kültür eleştirisiyle LeManyak, tam bir efsaneydi. Nasıl yazılıyordu yahu bu derginin adı?
Cnn Türk değil, alın teri! Penguen!
Baruter ve Selçuk Erdem’in, yanlarına Erdil Yaşaroğlu’nu da alıp kurdukları haftalık dergi, mizah dergileri içinde Steril Muhalefet denen şeyin de önünü açtı. Dergi uzun yıllar, Genco’nun Yalan Dünyası, Sandık İçi, Komikaze, Ruhaltı gibi çok kült arkadaşlara ev sahipliği etti.
Derken birden bire, Lombak!
Cihangir’de bir ev, Kunteper Canavarı, Kötü Kedi Şerafettin, Tübitak, Zavallı Polat, Lombak Şehitleri ve Yeraltı Öyküleri gibi unutulmaz serileri gol etmiş, Baruter önderliğinde ilerleyen, Penguen ekibinin aylık yayını.
Yakın mizah değil, temaslı mizah! Kemik
Kemik dergisi, Lombak dergisinin içinde, ”a’yı b’ye denk getirip işaretleri yerlerden kesiniz” kafasında ek olarak verilen 4 sayfalık ufak bir ek iken sonrasında kendi özerk dergiciliğine kavuşmuş, bünyesinde çok efsane ve resmen ”hatırlayanına ah çektirecek” köşelere yer vermiştir. Şuanda ”Naber” ile piyasada yepyeni bir şey deneyen Umut Sarıkaya, kendi kendisine dergi çıkartma ütopyasından ilk bu dergideki Göbek Deliğindeki Pamuk köşesinde bahsetmiştir. Ki zaten, Umut Sarıkaya’nın da profesyonel olduğu dergi Kemik’tir.
Bir ütopya olarak: Uykusuz
Bir şey dememize lüzum var mı bilmiyoruz. Vaktinde, çoğumuzun Penguen’deyken ilk onların köşelerine baktığımız tipler, kendi dergilerini kurup seslerini çıkartmak istediler. Ama bunu yaparken de, nasıl olduysa, eski dergileriyle araları açılmadı. Neredeyse ittifak halinde ilerlediler bile diyebiliriz. Uykusuz ile ilgili çok bir şey demeye lüzum görmüyoruz, zaten Uykusuz’u bilmeyen bu listeye düşmez diye düşünüyoruz 🙂