“Tek bir hayal, binlerce gerçeklikten daha güçlüdür.” diyen John Ronald Reuel Tolkien, eserleriyle okuyucularının gerçekliklerinde, onlarca hayal kapısı aralamış bir isim. Fantastik edebiyat türünün yüksek ustası olarak kabul edilen Tolkien, bizlere hayal edilebilenin ötesinde bir dünya sundu. Kimimiz büyülenerek, kimimiz de kendi gerçekliğimizden kaçarcasına kaybolduk onun evreninde.
League of Legends, Word of Warcraft gibi milyonların müptelası olduğu oyunların ilham kaynağı, Ursula K. Guin, Robert Jordan ve G.R.R. Martin gibi ustaların ustası, internet rumuzlarının neredeyse %20’sinin sahibi, fantastik kurgunun mucidi, edebiyat tarihinin en büyük kırılmalarından birine sebep olan bir isimden bahsediyoruz.
Fantastik edebiyat elbette Tolkien’den önce de vardı. Ancak hiçbir rüzgar onun yarattığı fırtınanın yanına yaklaşamadı. Fantastik edebiyat, kendisine bugün popüler kültür içerisinde bu kadar alan yaratabildiyse bunun 1 numaralı sebebi Tolkien’dir. Onu bu kadar özel kılan biraz da bu öncülüğüdür. Onun açtığı kapıdan onlarca isim girdi ve o kapı hala açık…
Gelin anlattığı diyarlar, karakterler ve öyküler için kendisine ebediyen minnet duyacağımız bu edebi dehanın hayatına birlikte göz atalım.
1. Evden Uzakta Başlayan Bir Eve Dönüş Hikayesi
Tolkien için hikaye ailesinin 1892’de banka müdürü babası Arthur Tolkien’in terfisi dolayısıyla gittiği, o dönemde İngiliz sömürgesi olan Güney Afrika’da başladı. 3 yaşındayken, babasının yakalandığı romatizmal ateş sonucu gelişen ani ölümünün ardından anne çocukları kendi ailesinin yanına, İngiltere’ye götürdü.
Bu “Beklenmedik Yolculuk” sonrası Tolkien’ler uzunca bir süre Birmingham’da hayata tutunmaya çalıştı. Dile ilişkin heyecanını ve yeteneğini hemen fark eden annesi işten arta kalan zamanlarında Ronald’a Fransızca ve Almanca dersleri verdi. 1904’te, 35 yaşında diyabet yüzünden hayata veda ettiğinde, Mabel’in vasiyeti gereği çocuklar Katolik kilisesi pederi, Francis Morgan’a emanet edildi.
2. Tanrıdan Gelen
Tolkien dile olan yeteneğiyle herkesin ilgisini çekmeyi başarıyordu. Peder Francis annesine eğitimi için gereken her şeyin yapılacağına dair söz vermişti. Peder Francis onun rehberi, koruyucusu, annesi ve babası oldu. Çevresinde “Dil de neymiş. Matematik, Fizik, Kimya yok mu evladım, onlara çalış.” diyen birileri de olmadığı için Ronald tamamen sevdiği şeye, yani dile yoğunlaştı.
Almanca ve Fransızca’nın yanına akıl almaz bir hızda Yunanca ve Latince’yi ekledikten sonra, ertesi yıl heybesine Gotik ve Fince’yi de koydu. Öğrendiği dillerin mitolojilerini araştırdı, araştırdıkça büyülendi. Trollerin, cücelerin, görkemli savaşçıların ve türlü maceraların yaşamındaki en güzel renklere dönüşmesi çok uzun sürmedi.
3. Bu Filme Sıkı Bir Aşk Hikayesi Lazım
Sözcüklerin, öykülerin ve maceraların gölgesinde geçen yılların ardından 16 yaşına geldiğinde alışık olmadığı türden bir macera onu bekliyordu. Hayatın kişiye öğrettiği belki de en güzel dil aşktı ve aşkın Ronald’ın dilindeki karşılığı komşu kızı Edith Bratt idi. Kalp atışlarını hızlandıran Edith’le kısa bir süre sonra arkadaş oldu ve bu arkadaşlık giderek daha derin bir hal almaya başladı. Durumu fark eden Peder Francis, Ronald’ın derslerindeki başarısına engel olacağını düşünerek Edith’le görüşmesini yasakladı. Ona mektup yazmasını bile yasaklamıştı. Annesinin ölümünden bu yana her şeyiyle kendisini iyi bir eğitim alması için adayan, onu büyüten bu adamın kararına saygı duydu ve geçen yıllar boyunca Edith’e tek kelime dahi yazmadı. Kariyeri sürecince yarım bırakıp, sonradan tamamlayacağı çok hikaye olacaktı ve Edith bu hikayelerin ilkiydi.
4. İngiltere’de Oxford vardı da Biz mi Okumadık?
1911’de bütünüyle derslerine yoğunlaşan Ronald’ın emekleri karşılıksız kalmadı ve Oxford Üniversite’sine girmeyi başardı. Klasik dil üzerine başlayan eğitimi sonradan İngiliz Dili ve Edebiyatı çevresinde şekillendi ve buradan başarıyla mezun oldu. Eğitimi sırasında yolun bir bölümünde yeniden Edith ile karşılaştı. Artık hiçbir şey birlikte olmaları için engel teşkil etmiyordu. Ancak evlilik kararı alan çiftimizi yine bir sorun bekliyordu. Mutlu sona izin vermeyen bu kez Peder Francis değildi…
5. En Verimli Çağımızda Askere Alıyorlar Abi
Tarihler 1915’i gösterdiğinde, 1. Dünya Savaşı’nda yer alması için İngiliz ordusundan bir mektup aldı. Acele etmedi. Öncelikli olarak, bir süredir hazırlıklarını sürdürdüğü yeni dil çalışmalarının taslağını hazırlamaya başladı. Dilin adı Quenya idi ve yarattığı bu dilin sağlıklı işlemesi ve çalışması için hikayelere ihtiyacı vardı.
Doğum tarihi 1892 ya da civarında olan herkes gibi, kader meselesinde onun payına düşen sözcükler de savaş, ölüm ve yıkım oldu. İngiliz ordusunda birçok cephede rütbeli olarak görev alan Ronald’ın bu yılları, yanına düşen bombalar, cesetler arasında, savaş meydanlarında geçti. Yanı başında ölen arkadaşları ve savaşın yarattığı kaos onda onulması güç yaralar açtı. “Hendek Ateşi” verilen ve 1. Dünya Savaşı döneminin en yaygın hastalığına yakalanınca, ordudaki görevinden ayrılıp, İngiltere’ye dönen Tolkien, hayatını büyük ölçekte değiştirecek olan eserin temelleri üzerinde çalışmaya başladı:
Silmarillion.
1917-1918 yılları arasında hastalığı sürekli tekrar etti. Sağlık sorunlarına karşın bu süre zarfında ordudaki görevine devam etti ve teğmenliğe kadar yükseldi. Edith o dönemde onun her şeyiydi ve ona verdiği bu güç, Luthien ile Beren’in hikayesini (Silmarillion) kurgulamada ilham kaynağı oldu.
Dünya, savaşın karanlığında henüz bir çıkış yolu bulamamışken, Edith onun en değerli ışıltısıydı.
6. Profesöre Merhaba deyin
Dillere olan tutkusu onu bir akademik kariyere doğru sürükledi ve 33 yaşında Oxford’da İngiliz Dili ve Edebiyatı profesörü oldu.
7. Inklings
Burada çağdaşı birkaç ünlü edebiyatçı ile Inklings adı verilen bir bir oluşuma imza attı. C. S. Lewis başta olmak üzere pek çok ünlü yazar ile bu çatı altında ahbaplık edildi. Inklings üyeleri geç saatlere kadar birbirlerine öyküler anlatıyor, birbirlerinin eserlerine yardım ediyordu.
8. Hikaye Bazen Bir Başkasının Başlaması için Biter
J.R.R. Tolkien saygın bir profesör, yayımlanan irili, ufaklı eserleri okuyucular tarafından takdir gören bir edebiyatçıydı artık. Bu dönemde Mr. Bliss, Roverandom olarak yayımlanacak olan çocuk öykülerini yazdı.
Okulda sınav kağıtlarını incelediği bir akşam, bir öğrencisinin boş bıraktığı bir cevap kağıdını gördü. Eli istemsizce kalemliğine gitti ve yıllar sonra kendisinin bile açıklamakta güçlük çektiğini söylediği, uhrevi, belki de şeytani bir dürtü ona şu cümleleri yazdırdı:
“Küçük bir mağarada bir Hobbit yaşardı.”
9. Beklenmedik Yolculuk
Cümlenin devamı elbette gelecekti. The Hobbit’i oldukça kısa bir sürede tamamladı.
“Koskoca Oxford Profesörü yaza yaza çocuk kitabı mı yazdı canım?” şeklinde eleştirilerle karşılaşsa da The Hobbit 1937 yılında buluştuğu okuyucudan büyük ilgi gördü.
Yayınevi öykünün devamını istiyordu. Tolkien ise yayınevine yıllar öncesinde kurguladığı, Beren ile Luthien’in hikayesinin anlatıldığı Silmarillion’un daha rafine bir versiyonunu önerdi. Teklife pek sıcak bakmayan yayınevi, The Hobbit’in devamında ısrarcıydı. Bunun üzerine Tolkien yeni Hobbit kitabı için çalışmalarına başladı. Bu yeni yolculuğunda Hobbit çocuk kitabı kimliğinden iyice sıyrıldı ve bir efsanenin başlangıcı oldu.
Yüzüklerin Efendisi Edebiyat dünyasının tam ortası bırakılmış, parça tesirli bir bombaydı ve patlamaya hazırdı.
10. Hepsine Hükmedecek Tek Bir Kitap
Yüzüklerin Efendisi yayımlandığı andan itibaren en çok konuşulan eser oldu. BBC’den gelen radyo serisi teklifi, ortalığı kasıp, kavuran satış rakamları derken Yüzüklerin Efendisi 60’lı yılların en çok konuşulan edebiyat olaylarından biriydi. Tolkien bu ilgi karşısında şaşkındı ve ilk tepkisi “Keşke daha önce emekli olsaydım” oldu.
Yüzüklerin Efendisi’nin başarısı serinin devam eden kitaplarında katlanarak arttı ve diğer eserlerinin basımı 1973’teki ölümüne dek hızla devam etti.
11. Luthien ve Beren
1971’de Edith’in Beren’e vedasının ardından J.R.R. Tolkien 2 yıl sonra 2 Eylül 1973’te Luthien’ine kavuşur…
Mirası hala çok canlı ve peşinden milyonları sürüklemeye devam ediyor. Şüphesiz ki, Tolkien edebiyat tarihinde yepyeni bir çağ açtı. Fantastik edebiyat artık popüler kültürün merkez unsurlarından biri ve her geçen gün denizine yeni hayalperestler ekleyerek büyümekte.
John Ronald Reuel Tolkien ise, okuduğumuz her sayfada, izlediğimiz her karede, hayal ettiğimiz her zerrede Ayrık Vadi’nin hakim tepesinde bizleri seyre devam ediyor.
Şükran ve saygıyla…