Ana sayfa » Yaşam » Suçlu Aramaktan Empati Eksikliğine: Toksik Bir İnsana Dönüştüğünüzü Gösteren 8 İşaret
Suçlu Aramaktan Empati Eksikliğine: Toksik Bir İnsana Dönüştüğünüzü Gösteren 8 İşaret
Kimse bir gecede toksik bir insana dönüşmez ama farkında olmadan geliştirdiğimiz bazı davranışlar, zamanla ilişkilerimizi zedeleyen, çevremizi yoran bir hale gelebilir.
Toksik olmak her zaman bağırıp çağırmak, insanları kırmak ya da açıkça zarar vermek anlamına gelmez. Bazen en zararsız görünen davranışlar, farkında olmadan toksik bir tavra dönüşebilir. Kimse sabah uyanıp “bugün toksik olayım” diye yola çıkmaz ama bazı alışkanlıklarımız, bakış açılarımız ve tepkilerimiz zamanla bizi o noktaya sürükleyebilir. Peki siz, fark etmeden o sınıra yaklaşmış olabilir misiniz? Gelin birlikte bakalım. Toksik bir insana dönüştüğünüzü gösteren işaretler nelermiş, hangileri size tanıdık geliyor görelim… İşte toksik bir insana dönüştüğünüzü gösteren işaretler.
1. Etrafınızdaki herkesi ve her şeyi eleştiriyorsunuz
Eleştiri nedir? Aslında kötü bir şey değildir! Hatta yapıcı olanı, ilişkileri bile güçlendirir. Ama bazı insanlar vardır, minik bir detay bile gözlerinden kaçmaz. Bir saç teli yanlış durduysa bile “bu senin tarzın mı şimdi?” der gibi bakarlar… İşte bu sürekli eleştiren profil, toksik davranış sinyallerinin en başında gelir!
Şimdi dürüst olalım…
Hiç kendinizi “Ben olsam böyle yapmazdım”, “Bu şekilde mi konuşulur canım?” gibi cümleleri içten içe kurarken yakaladınız mı? Hele bir de bunu sürekli yapıyorsanız… geçmiş olsun! Toksik alarmlar çalıyor olabilir!
Küçük hatalar karşısında devleşiyorsanız, insanlara pozitif yönlerinden çok eksikleriyle yaklaşıyorsanız, durup düşünmenin vakti gelmiş demektir. Çünkü sürekli eleştiren biriyle vakit geçirmek ne kadar yıpratıcıysa, o kişiyle yaşamak da bir o kadar zor olur.
Unutmayın: Kimse mükemmel değil. Siz de dahil! Bazen derin bir nefes alıp karşımızdakine “Eh, bu da onun minik cilvesi” demeyi öğrenmek gerekiyor. Yoksa bir bakmışsınız, hep şikâyet ettiğiniz o kişiye siz dönüşmüşsünüz… Aman dikkat!
2. Sürekli suçlayacak birilerini arıyorsunuz
Başımıza kötü bir şey geldiğinde hemen bir suçlu aramak… Tanıdık geldi mi? “Çünkü o yapmadı, çünkü onlar anlamadı, çünkü sistem şöyle…” derken bir bakmışsınız herkes suçlu, bir tek siz meleksiniz! Ama durun! Gerçekten öyle mi?
Kabul edelim: Hepimiz hata yaparız. Asıl mesele o hataları nasıl karşıladığımız. Eğer her terslikte parmaklarınız başka birini gösteriyorsa, kendi payınızı hiç sorgulamıyorsanız bu da toksik bir davranışın habercisi olabilir.
Bakın, bir iş yerinde büyük bir projenin başındasınız. İşler sarpa sardı. İlk refleksiniz ne olurdu? “Ben elimden geleni yaptım ama ekip beni sabote etti!” mi? Yoksa “Belki de ben planlamayı daha iyi yapmalıydım…” mı? İkincisini diyebiliyorsanız tebrikler: Sağlıklı öz farkındalık seviyesindesiniz! Ama ilk seçeneğe takılı kalıyorsanız… üzgünüz ama belki de bir aynaya bakma zamanı gelmiştir.
Diyelim ki bir sunum yaptınız. 10 kişi size “Harikaydın!” dedi. Ama biri çıktı “Sondaki grafik pek net değildi” dedi. Sonra ne oldu? 10 güzel yorum çöpe, o tek eleştiri ise beyninizde tekrarlama moduna geçti değil mi?
İşte bu, bilimsel adıyla negatif ön yargı (negativity bias). Beynimiz evrimsel olarak olumsuzu daha çok hatırlar. Eski çağlarda hayatta kalmak için önemliydi belki ama günümüzde sadece moral bozuyor!
Her şeyde kötü olanı ilk gören, güzel gelişmeleri küçümseyip sadece sıkıntıya odaklanan biriyle yaşamak zordur. Daha da kötüsü, siz de öyle biri olduysanız işler çığırından çıkabilir.
Bu yüzden, kendinize şu soruyu sormakta fayda var: “Bugün beni gülümseten bir şey oldu mu?” Olduysa onu unutmayın. Kötülük değil, güzellik çoğalmalı.
4. Egonuz tarafından yönetiliyorsunuz
Ego… ah şu ego! Bazılarımız için sadece öz güven değil, bir yaşam biçimi. “Ben bilirim”, “Ben dediysem doğrudur”, “O benim düşünceme karşı çıkamaz” cümleleri hayat mottosu olmuş olabilir.
Ama farkında olmadan egonuz sizi yönetmeye başlarsa, işte orada sıkıntı başlar.
Dürüst olun: Yanıldığınızda bunu kabul etmek zor mu? Kontrolü bırakmak sizi rahatsız ediyor mu? O zaman ego sizi ele geçirmiş olabilir!
Ama güzel haber şu ki: Bu değiştirilebilir. Ego ile savaşmak değil, onu tanımak ve dönüştürmek gerekir. O zaman hem siz hem çevreniz daha huzurlu olur.
5. Empati yapmakta zorlanıyorsunuz
Empati deyince akla ne geliyor? Böyle yumuşacık bir kelime… Ama içinde büyük bir sihir saklı. Karşınızdaki insanın duygularını gerçekten anlamak. Hani “Onun ayakkabılarıyla bir gün geçir” derler ya, işte tam o kafada. Ama gelin görün ki, bazen o ayakkabılar ortada ama bizim gözler başka yerde…
Hepimiz zaman zaman sadece kendi hayatımıza, kendi sıkıntımıza odaklanabiliyoruz. O kadar çok şey oluyor ki iç dünyamızda, çevremizde olup biteni fark edemiyoruz bile. Empati, sadece “seni anlıyorum” demek değil, “seninle birlikteyim” demektir.
Birine gerçekten alan tanımak; ona “duyguların burada, seninle beraber var” demektir. Ve bazen bu, söylenebilecek en güçlü şeydir. Şunu unutmayın: Eğer sürekli çevrenizdeki insanların acılarına kayıtsızsanız, “ben asla öyle biri olmam” dediğiniz kişi oluverirsiniz. Toksik olmak, bazen yüksek sesle bağırmak değil, bazen sadece duymazdan gelmektir.
6. Aşırı pozitifsiniz
Pozitif olmak kötü değil, ama her şeyin fazlası zarar diye boşuna dememişler. Aşırı pozitiflik, duygusal geçerliliği yok saymak demektir. Halbuki üzülmek de, sinirlenmek de, içimizin kararması da insan olmanın bir parçası.
Gerçek mutluluk, her an gülmekten değil; her duyguyu hissetmekten ve o duyguların içinden geçerken kendimizi kaybetmemekten geçiyor. Bazen iyi olmamak en sağlıklı olandır. Ve kendinize bunu yaşama izni vermezseniz, gülümsediğiniz o maskenin altındaki kötü duyguları görmezden gelmiş olursunuz.
Dedikodu… Ah o tatlı başlangıçlar! “Ne olmuş biliyor musun?” diye açılan cümlelerle başlar, “Aaa ciddi misin?!”lerle devam eder. Birinin yokluğunda onun hakkında konuşmak, sadece o kişiye değil, size de zarar verir. Çünkü siz aslında başkasının mahremiyetini bir eğlence malzemesine dönüştürmüş oluyorsunuz. Hem de onun haberi bile olmadan…
Ve en güzeli şu cümleyle özetlenebilir: Dedikodu, en çok sizi anlatır. Eğer sürekli başkalarının hayatına odaklanıyorsanız, belki de kendi hayatınıza dönüp bakma zamanınız gelmiştir. Kendi gelişiminizi kaçırıyorsunuz belki de.
8. Özür dileyemiyorsunuz
Toksik bir insana dönüştüğünüzü gösteren işaretler yazımızın sonuna geldik. Birinin karakterine dair ipucu mu arıyorsunuz? Nasıl özür dilediğine bakın. Hatta bazen özür dileyip dilemediğine… Çünkü özür dilemek bir erdemdir. Hatta öyle böyle değil, tam bir duygusal zeka göstergesidir. Ama bazı insanlar —ve bazen biz de— “özür” kelimesini ağzımıza alamayız. Savunmaya geçeriz, susarız, konuyu değiştiririz… ama o içten gelen “Üzgünüm” cümlesi gelmez bir türlü.
Neden mi? Çünkü ego ile gurur el ele tutuşmuş, bir savunma duvarı örmüştür. Ama gerçek cesaret, o duvarı yıkmaktan geçer. “Özür dilerim” demek, hem karşınızdakiyle hem de kendinizle yüzleşmektir.
Aynaya bakıp “evet, hata yaptım” demek; kendinize olan saygınızı gösterir. Çünkü hatalar insanın doğasında var. Asıl mesele, o hatalarla ne yaptığımızda gizli.