Asla batmaz denen gemi Titanik, 1912 yılında batarak ardında pek çok hikaye bıraktı. Son ana dek birbirlerinden vazgeçmeyen Isidor ve Ida Straus’un hikayesi de buna dahil. 10 Nisan 1912 de bu efsanevi gemiyle yolculuğa aşk dolu çift, ünlü Titanik filminde de kendine yer buldu. Aşklarıyla yıllarca konuşulan çiftin hikayesini sizler için araştırdık ve yazdık. İşte Titanik batarken beraber ölüme giden Isidor ve Ida’nın hikayesi…
Isidor Straus kendi parasını kendisi kazanmış zengin bir adamdı
1845’te Bavyera’da doğan Isidor, Amerikalı-Yahudi bir işadamı, politikacı ve Macy’s mağazasının ortağıydı. Büyüleyici kariyerine babasının işinde katip olarak başladı. 1865’te genç ve hırslıydı. Erkek kardeşi Nathan ile birlikte New York’a taşındı ve burada kendisi işini büyüterek siyasete de atıldı.
New York aynı zamanda Isidor Straus ve Rosalie Ida Blun’un tanıştığı yerdi. Isidor, Ida’nın amcasının iş ortağıydı. Tanıştılar, arkadaş oldular ve kısa süre sonra da sevgili oldular. 1871’de evlenen çiftin 7 çocukları oldu. Her ikisi de hayırsever kişiler olarak bilinirlerdi.
Isidor ve Ida, Titanik’ten birinci sınıf bilet aldılar
Evlendikleri ilk günden beri birbirlerine karşı büyük bir sevgi ve şefkat besliyorlardı. Isidor iş için yalnız seyahat ederken mektuplaşıyor, genellikle de beraber seyahat etmeye çalışıyorlardı.
Çift, İngiltere’deki bir kömür grevi nedeniyle ABD’ye geri dönmek zorunda kaldıklarında Avrupa’yı ziyaret ediyordu. Kendileri ve hizmetçileri için yeterince büyük olan büyük oda ayarladılar.
Titanik’in büyüsüne kapılan Ida, gemi batmadan birkaç gün önce arkadaşına bir mektup yazdı
Çiftin konakladığı yer birinci sınıftı ve Ida Straus, geminin batmasından 4 gün önce arkadaşına gönderdiği bir mektupta “en iyi ve en lüks şekilde döşenmiş odalar”dan bahsediyordu.
Isidor, birinci sınıf bir yolcu olmasına rağmen büyük bir fedakarlık yaptı
Gemi, 15 Nisan 1912’de Kuzey Atlantik Okyanusu’nda bir buzdağına çarptı. Çarpmadan kısa bir süre sonra kaptan, cankurtaran botlarının yüklenmesini emretti ve mürettabat tahliyeye başladı.
Cankurtaran teknelerine önce kadın ve çocukların binmesine karar verildi. Pek çok kadın ve çocuk hala beklerken gemideki en zengin adamlardan biri olan Isador’a da bir koltuk teklif edildi. Isador ise bu teklifi şiddetle reddetti.
Ida’ya ise çoktan yer verilmişti, ancak o da kocasını geride bırakmayı reddetti
Hem kadın hem de birinci sınıf yolcu olan Ida’ya, batan gemiyi terk etmesi zaten öncelik verilmişti. Ancak 63 yaşındaki kadın, kocasının onunla gelmediğini anlayınca tekneden indi. Memurların ve eşinin tüm ısrarlarına rağmen gemiden ayrılmayı reddederek, “Yıllarca birlikte yaşadık. Sen nereye ben oraya!” dedi.
Ida hizmetçisinden cankurtaran sandalındaki yerini almasını istedi. “Buna benden daha çok ihtiyacın olacak” diyerek paltosunu da ona verdi. Ida’nın hizmetçisi bu faciadan güvenle kurtuldu ve daha sonra Ida’nın paltosunu çocuklarına verdi.
Yaşlı çift, son ana dek birlikte kaldı
Filmde soğuk okyanus suyu odalarına dolarken sarılan çifti hatırlıyor musunuz Aslında kimse onların son anlarını nerede geçirdiklerini bilmiyor. Torunlarının torunlarına göre en son güvertede durup birbirlerine sarılıyor ve sakince bekliyorlarmış. Tek bildiğimiz son ana dek birlikte oldukları. Bir süre sonra Isidor’un cesedi bulunsa da eşi Ida’nın cesedi hiçbir zaman bulunamadı.
Kaynak: 1