ABD’nin küçük bir şehrinde geçen ve dram, suç-polisiye unsurları etrafında şekillenen hikayelerin anlatıldığı mutlaka izlemeniz gereken bir dizi var, dersek pek de heyecanlanmamanızı anlayışla karşılarız. Fakat söz konusu hikayeler Baltimore isimli şehirde geçiyorsa, eskiden polis muhbiri olan bir yazar tarafından yaratıldıysa ve HBO ekranlarında yayınlandıysa, şöyle bir kıpırdamanızda fayda var! Evet, HBO’nun unutulmaz yapımı, her bölümüyle hayranlık uyandıran suç draması The Wire’dan bahsediyoruz. Peki, The Wire dizisi neden tarihin en iyi yapımlarından biri? The Wire dizisi, gerçeği gerçek gibi anlatmaktan başka neyi iyi yapıyor? İşte The Wire’ı tarihin en iyi yapımlarından biri haline getiren 18 şey.
HBO faktörü
Hocam asıl sebeplere geçmeden önce, The Wire dizisi bir HBO yapımı. Adamların ekranlarımıza taşıdığı dizilerden pay biçin: Game Of Thrones, Boardwalk Empire, Six Feet Under, Oz, The Sopranos…
İyi-kötü / kötü-iyi karakterler
Dizide salt iyi ve salt kötü karakterler yok. Gündelik hayatın akışında kötü olan iyiler ve iyi olan kötüler var dizide. Filmdeki “kötü” bir karakteri hayranlık içinde izlerken bulabiliyorsunuz kendinizi.
Örseleyici gerçekçilik
Hocam sizin bu yazıyı okuduğunuz ne kadar gerçekse, bu dizi de o kadar gerçek. Bir bölümü izleyip bitirdikten sonra biliyorsunuz ki, Baltimore’daki köşelerde, sokaklarda az sonra birisi öldürülecek.
Başrol oyuncusu yok
Evet, yeminle yok. Siz bakmayın McNulty karakterinin başroldeymiş gibi olduğuna, alakası yok. IMDB’den cast’e bakarak “Hımm kim oynuyormuş acaba?” derseniz yanılırsınız.
Bildiğin sokak dili ile konuşuyorlar
Diziyi izlemeye başlamadan önce ve izleme sürecinde sürekli yorumları okudum. Yorumlarda gördüğüm başlıca cümlelerden biri “Abi zehir gibi İngilizcemle hiçbir .ok anlamadım” oldu. İngilizce bilen arkadaşlar eğer orijinal dilinden izleyeceklerse diziyi www.urbandictionary.com sitesine ihtiyaç duyabilirler.
Senarist etkisi
Senarist David Simon, Baltimore Sun gazetesinde 10 yıldan fazla çalışmış bir gazeteci. Senaryonun sağlamlığı da bundan ileri geliyor. Olanı biteni çok iyi bilen biri tarafından yaratılmış yani.
Cezasını bulmayan kötü karakterler
Evet, maalesef öyle. Eğer alışılmış Holivud kültüründen dışarı çıkmak istemiyorsanız uzak durmanızı öneririz.
Senaryoda kopukluk yok
Senaristin eski bir Baltimore gazetecisi olması yetmiyor tabii. Oluşturduğu senaryo o kadar sağlam ki “Abi şimdi ne alaka yaa” diyemiyorsunuz. Neden-sonuç ilişkisi tavan yapmış durumda.
Oyunculuklara şapka çıkartılır
Tek kelimeyle muhteşem. Hiçbir rol, oyunculardan hiçbirinin üzerinde kostüm gibi durmuyor. Ulan sanki herif gerçek hayatta da o işi yapıyormuş gibi ya, daha ne diyelim! (Bir sonraki maddede konuyu biraz daha net anlayacaksınız)
Zaten onun hayatı
Dedik ya, sanki gerçekten o işi yapıyor diye. Dizideki Snoop lakaplı lezbiyen arkadaş gerçekte ne ise onu oynamış. Daha doğrusu oynamamış. Snoop Baltimore’un arka sokaklarında uyuşturucu satarken, bizim ekip orada dizi çekmeye başlamış. Çünkü Snoop gerçekten uyuşturucu satıcısı ve cinayetten dolayı mahkûmiyeti olan bir arkadaşımız.
Gündelik hayat tadında bir akış
Hocam dizinin hiç acelesi yok. Olaylar öyle 15-20 dakika içinde gerçekleşmiyor. Adamların şebekeyi çökertmek için girişimde bulunmaya başlamaları sadece 8 bölüm sürüyor.
Kahramanlar ve kahramanlıklar yok
Dı Vayır’da hiç kimse kahraman değil. Hani başrol yok demiştik ya, kahraman da yok. Hiç kimseyi idealize etmiyor, baş tacı yapmıyor. Tamam, kabul, Omar Little’a herkes abayı yakmış durumda ama o kadar olur canım.
Kötüleri teker teker yok eden polisleri ya da asarım keserim tarzı mafya babalarını bekliyorsanız, beklentinizi hemen “sıfırlayalım”, çünkü yok.
Kimse vazgeçilmez değil
Evet, 8. Bölümü izleyip “Bu herif ölürse dizi biter abi” diyorsunuz, herif 9. Bölümde ölüyor. Herkesin vazgeçilebilitesi var yani.
Seyirciyi çıldırtmaya çalışmıyor
“Abi öyle bir yerde bitirelim ki bölümü önümüzdeki haftaya kadar intiharın eşiğine gelsinler” gibi bir derdi yok dizinin. Dizi 39. dakikaya gelmiş ekşın namına daha tık yok, 40. dakikada acımasızca bitiveriyor. Bir sonraki bölüm de aynı sıradanlıkla başlıyor, çünkü hayat böyle.
Artistik silah çekmeler falan yok
Yok hocam, bu da yok. Öyle silahı çekip, kurbanının gözlerinin içine anlamlı anlamlı bakıp, birisinin gelip o kurbanı kurtarması beklentisi yok bu dizide. Şu şekilde oluyor: TAK!
Bürokrasi her yerde
“Hocam Baltimore’da bürokrasi ne gezer” demeyin. Şebekeyi çökertmek için polisin aşması gereken bürokratik engelleri birebir önünüze seriyor dizi. Bütçe ayırmak, adam ayarlamak, fazla mesaiye kalan polislere paralarını ödemek, gerekli teçhizatın temin edilmesi gibi işler için bir yığın engelin aşılması gerekiyor.
Politikacılar bildiğiniz gibi
Ve elbette -sözüm ona her “modern” toplumda ve kültürde olduğu gibi- insanların hayatlarının, politikacıların çıkarlarına kurban edilmesi var. Hem de en sertinden, en acımasızından örneklerle. Evet, can sıkıcı…
IMDB puanı
Tamam, elbette IMDB puanı her şey demek değildir. Biz de zaten o yüzden listenin en sonuna ekledik. Ama yine de bilmenizde yarar var. 365 bin kullanıcının puanlamasıyla oluşan ortalaması 9.3 şu anda.
Kaynak: 1
İlginizi çekebilir:
The Crown’dan Stranger Things’e: Şimdiye Kadar Çekilmiş En Yüksek Bütçeli 10 Dizi