İngiliz kraliyet ailesi, tüm dünyada onlarca insan tarafından merak ve takip edilen bir aile. Ailenin görkemli fakat skandallarla dolu yaşamı, gelenekleri, şatoları ve sarayları milyonlarca insan için son derece ilginç. Bu nedenle İngiliz kraliyet ailesinin yaşamını konu alan Netflix dizisi The Crown da platformun en çok izlenen yapımları arasında.
The Crown, önümüzdeki günlerde 5. sezonuyla izleyici karşısına çıkmaya hazırlanıyor. Ancak The Crown herhangi bir dizinin aksine yapım kalitesiyle veya oyunculuklarıyla değil, kraliyet ailesi hakkındaki gerçeklere sadık kalıp kalmadığıyla tartışılıyor. Dizi, pek çok insan tarafından tarihi olayları ve gerçekleri çarpıttığı gerekçesiyle eleştiriliyor. Peki ama gerçekten öyle mi? Detaylara birlikte bakalım…
The Crown’da gerçek ile kurguyu birbirinden ayırmak kolay değil
Özellikle hikâye günümüze doğru yaklaştıkça, neyin kurgu neyin gerçek olduğuna karar vermek izleyici için giderek zorlaşıyor. Örneğin kraliyet ailesinin 90’lı yıllardaki yaşamını konu alan bölümlerde kraliyet ailesindeki skandallara yer veriliyor. Özellikle Kraliçe II. Elizabeth’in çocuklarının dağılan evlilikleri tarihsel gerçeklere uygun şekilde ekrana yansıtılıyor.
Ancak dizide, kraliçenin eşi Prens Philip ile kendisinden 32 yaş küçük olan Lady Romsey arasında bir ilişki olduğu da izleyiciye aktarılıyor… İşte bu gibi gerçek dışı unsurlarla karşılaşan izleyicinin gerçek ile kurgunun sınırlarını ayırması zorlaşıyor…
The Crown’un akla yatkın ve başarılı senaryosu da gerçeğin peşindeki izleyicinin işini zorlaştırıyor
Bununla birlikte kraliyet ailesinin yaşamı her ne kadar tüm dünya tarafından ilgiyle takip edilse de, sırlarla dolu. Bu nedenle The Crown, ailenin yaşamındaki bazı boşlukları doldurmak, bazı bilinmezleri aydınlatmak durumunda kalıyor. Örneğin kraliyet ailesinin en bilinen figürlerinden Prenses Diana, yıllar önce BBC’ye bir mülakat vermişti. BBC ise mülakatı bir daha asla yayınlamayacağını duyurmuştu. Ancak dizi, bu meşhur mülakatı yeniden yaratmış ve ekrana taşımıştı…
İşte bu gibi boşlukları bir şekilde doldurma mecburiyetinin gerçekçi bir senaryo ile birleşmesi, dizideki kurgu unsurlarının da izleyiciler tarafından gerçekmiş gibi kabul edilmesine neden oluyor…
Gerçek ile kurgunun birbirine karışması diziyi sert eleştirilerin odağına yerleştiriyor
Hatta diziyi tarihsel gerçekleri “çarpıtmakla” suçlayanlar da var. Yapılan eleştirilere ve suçlamalara karşı Netflix, dizinin kurgusal bir drama olduğunu savunarak yanıt veriyor…
The Crown, bazı karakterleri ekrana yansıtma biçimiyle de eleştiriliyor
Örneğin 1990-1997 yılları arasında başbakan olarak görev yapan John Major diziyi, bazı sahneleri nedeniyle hedef almıştı. Dizinin bir bölümünde Prens Charles, kraliçeden tahttan feragat etmesini talep ediyor. Eski başbakan, bu bölümü “kötü niyetli bir saçmalık” olarak değerlendirmişti.
Öte yandan gerçek hayatta oldukça sıkıcı bir insan olarak bilinen Major, Netflix ekranlarında tam tersi bir kişilikle izleyici karşısına çıkıyor. Bu durum ise tarihsel gerçeklere hâkim kişiler tarafından dizinin eleştirilmesine neden oluyor.
Bazılarına göre The Crown abartılı metaforlarla dolu
Örneğin dizide kraliyet ailesine ait tarihi yat Britannia ile Kraliçe II. Elizabeth arasında sembolik bir bağ olduğu anlatılıyor. Böylece kraliçenin “eski dönemin insanı” olduğu izlenimi oluşturuluyor. Ancak bu anlatı, bazılarına göre son derece abartılı ve gerçeklikten uzak…
The Crown, bütün tartışmalara rağmen Netflix’in en çok izlenen yapımlarından biri
İnsan doğasının karmaşıklığını başarılı bir şekilde yansıtan senaryosu ve yüksek prodüksiyon kalitesiyle dizi, bütün tartışmalara rağmen milyonlarca insan tarafından takip ediliyor. The Crown’un yeni sezonu ise önümüzdeki çarşamba günü izleyicisi ile buluşacak…
Kaynak: 1