Edebiyat bir sanat, hem de sanatların en yücelerinden biri. Bir başka deyişle “söz cambazlığı”.
Tevriye sözü kulaklara yabancı gelse de, aslında lise edebiyat derslerinde belki de “Nedir bu yahu?” diye öfkelenerek öğrendiğimiz güzel bir söz sanatı. Birden çok gerçek anlamı olan bir sözü herkesçe bilinen (yakın) anlamında değil de uzak anlamını kastederek kullanma sanatı yani…
Örnekleri okuduğunuzda belki de hatırlayıp “Aaa ben bunu biliyordum zaten.” diyeceğiniz bir sanat. Huzurlarınızda birbirinden dev tevriye sanatı kullanımı örnekleri.
Ben
“Bu kadar letâfet çünkü sende var
Beyaz gerdanında bir de ben gerek”
Bu kadar güzellik sende varken beyaz gerdanında da bir ben olmalı diyor. İkinci dizede “ben” tevriyeli kullanılmıştır. Yakın anlamı, vücuttaki siyah kabartı; uzak anlamı ise, 1. tekil kişidir.
Bâki
“Âvâzeyi bu âleme Dâvud gibi sal
Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş”
Sesini bu dünyaya Davud peygamber gibi duyur, haykır; çünkü gelip geçici olan bu dünyada kalıcı olan tek şey güzel bir sestir. Şair, “Bâkî” sözünü tevriyeli kullanmıştır. Yakın anlamı, şairin kendi adı; uzak anlamı ise, ebedî yani sonsuzdur.
Gül
“Gül gülse dâim, ağlasa bülbül aceb değül
Zira kimine ağla demişler, kimine gül”
Gül hep gülse, bülbül de hep ağlasa buna şaşmamalıdır; çünkü kimine gül kimine de ağla denmiştir. Burada “gül” sözcüğünün yakın anlamı, gülme eylemi; uzak (amaçlanan) anlamı ise gül çiçeğidir.
Asma
“Bir delikanlı haramîdir deyü afv ettiler
Asmadan kurtuldu ammâ çok sıkılmıştır şarâb”
Eşkiyalık yapan delikanlı affa uğrayıp asılmaktan kurtuldu, üzüm ise asmadan kurtuldu ama sıkılıp şarap olmaktan kurtulamadı. Asma, söylenen anlamıyla asmak eylemi; amaçlanan anlamıyla da üzümdür.
Ocak
“Koyup kaldırmadan ikide birde
Kazan devrildi, söndürdü ocağı”
Osmanlı Devleti’nin ordusu olan Yeniçeri ocağı, son dönemlerinde sürekli kazan kaldırdığı (isyan ettiği) için 1826 yılında kaldırılmış, şair Keçecizâde İzzet Molla da bu beyiti yazmıştır. “Ocak” ateş yakılan yer ve Yeniçeri Ocağı anlamlarında kullanılmıştır.
Tâhir
“Bana Tâhir Efendi kelp demiş
İltifatı bu sözde zâhirdir
Mâlikî mezhebim benim zirâ
İtikatımca kelp tâhirdir.”
Şair Nefî kendisine “kelp” yani köpek diyerek hakaret eden Tahir Efendi’ye inancı gereği köpeğin temiz olduğunu söylerken bir yandan da aynı hakareti söz sahibine geri göndermektedir. Kelp köpek demektir. Tâhirin ise söylenen anlamı “temiz”, amaçlanan anlamı ise Tâhir Efendi’dir.
Rüzgâr
“Bâkî çemende hayli perîşan imiş varak
Benzer ki bir şikâyeti var rûzgârdan”
Şair, yaprakların savrulmaları nedeniyle rüzgardan şikayetçi olmaları gibi kendisinin de geçen zamandan şikayetçi olduğunu dile getiriyor. Burada da “rüzgâr” sözcüğü hem yel hem de zaman anlamıyla tevriyeli kullanılmıştır.
Gülüverdi
“Bir buse mi bir gül mü verirsin dedi gönlüm
Bir nim tebessümle o afet gülüverdi.”
Gönlüm sevgiliye, bir öpücük mü yoksa gül mü verirsin diye sorunca o afet sevgili utanarak bana gülüverdi. Gülüvermek eylemi ve “gül”ü verdi anlamlarında.
Koyun
“Sert oldu hava çıkma koyundan kuzucağım”
Ey sevgili hava soğudu, rüzgar sertleşti… Koyundan yani sığındığın yerden çıkma. “Koyun” burada kuzunun anası, kucak, ve denizdeki koy anlamlarına gelebilir.
Dişi
“Sarımsak da acı amma evde lazım bir dişi”
Her ne kadar acı olsa da kadınlar olmadan hayat çekilmez! “Dişi hem sarımsağın her bir parçası hem de kadın anlamında kullanılmıştır.
Eller
“Senden bilirim yok bana bir fâide ey gül
Gül yağını eller sürünür, çatlasa bülbül…”
Bülbül kıskançlığından çatlasa da gül yağını hep yabancılar sürünür. “El” hem organ hem de yabancı anlamıyla kullanılmıştır.
Dil Yaresi
“Dedim: Dilber, niçin sararıp soldun
Dedi: Çekdiceğim dil yâresidir”
Şair, dilindeki yaranın kendisinin sararıp solmasına yol açtığını söylerken, aslında bir güzele olan aşkı nedeniyle böyle sararıp solduğunu anlatmak istemiştir. Bu dizelerde “dil” sözcüğü ile tevriye yapılmıştır. Dil sözcüğü hem “tat alma organı” hem de “gönül, yürek” anlamındadır.
Kemâl
“Şahsında tam Kemalini bulmuştu şiirimiz
Her mısrasında benliğimiz vardı, tertemiz”
Onun şahsında şiirimiz olgunluğa erişmişti; çünkü onun şiirlerinin her satırında benliğimiz vardı. Beyitteki “Kemal” sözcüğü tevriyeli olarak kullanılmıştır. Sözcüğün gerçek anlamı olgunlaşmaktır; fakat bu dizelerde asıl kastedilen şair Yahya Kemâl’dir.
Sicim
“Sana geç kalmışlığım yatak değiştirdi, yüzüne sızdı
sicim sana yağmurdu, bana darağacı…”
Bu dizelerdeki “sicim” sözcüğü de hem darağacının ipi hem de yağmurun bir türü olarak kullanılmıştır.
Modern zamanlardan müzikli bonus: Yüz
“Hiçbir yüz güzel değil senin yüzünden.”
Yüksek Sadakat’in Belki Üstümüzden Bir Kuş Geçer şarkısında da bu satırı görmekteyiz. Burada yüz hem surat anlamıyla kullanılmış hem de senin yüzünden yani senin sebebinle anlamında kullanılmıştır.