Tesadüfi kavramının bilimdeki rolü nadiren kabul edilir. Ancak öngörülemeyen durumlar ve tahmin edilemeyen sonuçlar tesadüfen de olsa bilimsel keşif yapılmasına yardımcı olabilir. Tarihte bunun birçok örneği bulunuyor. Tıpkı Viagra üretimi ve Big Bang teorisinin doğrulanması gibi. Bu listemizde sizin için tesadüfen bulunan ya da doğrulanan 5 bilimsel keşfi derledik. Keyifli okumalar!
1. Coelacanth
Coelacanth, uzuv benzeri yüzgeçlere sahip olan oldukça büyük bir balık. Bu balığın boyu iki metreye kadar uzun olabilir. Aynı zamanda ağırlığı 90 kilograma kadar ulaşabilir. Coelacanth, 1938 yılında Marjorie Courtenay-Latimer tarafından keşfedilene kadar nesli tükenmiş canlılar sınıfında kabul ediliyordu. Latimer, Güney Afrika’daki Doğu Londra Müzesi için numune toplamaktan sorumlu bir çalışandı. 1938 yılında bölgedeki bir limandan, garip ve mavi bir balık bulunduğunu söyleyen bir telefon aldı. Bunun üzerine Latimer limana gitti ve nesli tükendi denen balığın gerçekte var olduğunu gördü. Ancak bu balığın tekrar görülmesi için 15 yıl beklemek gerekecekti. Coelacanth, Latimer’in keşfinden 15 yıl sonra 1953’te Comoro Adaları yakınlarında bulundu.
2. Viagra
Küçük mavi hap olarak da bilinen viagra, ereksiyon bozukluğu için en etkili tedavi yöntemlerinden biri. Ereksiyon sorunu, viagra keşfedilene kadar birçok erkeği etkiliyordu ancak bu durum konuşulmuyordu. Bu hap, penise giden kan akışını artırarak ereksiyon sorununu çözmesiyle biliniyor.
İlaç şirketi Pfizer, bir kalp ilacı üzerinde çalışıyordu. Bu sırada düz kasları gevşetmek için döngüsel GMP’ye odaklanılmıştı. Ancak şirketin ilk bulguları oldukça zayıftı ve çalışma neredeyse durma noktasına geldi. Son denemede bazı hemşireler katılımcıların ereksiyonunu fark etti. Bilim insanları bunu görmezden gelmek yerine araştırmaya devam ettiler. Bunun üzerine Viagra’nın keşfine giden yolda 21 deneme daha yapıldı. Katılımcılar beklenmedik şekilde ilaca meraklıydılar. Öyle ki deneme sonunda hapları geri vermeyen ve başka mavi haplardan olup olmadığını soran birçok katılımcı vardı.
3. Jet akımı
Jet akımı, Kuzey ve Güney Yarımkürelerde orta enlemlerin yüksek troposfer seviyesinde ve çoğu zaman dar şerit halinde esen rüzgar alanına verilen bir isim. Jet akıntısı, kutuplardan ekvatora ya da tam tersi ekvatordan kutuplara esmesi durumunda hava sıcaklığı değişimine neden oluyor. Bu akıntıların uzunluğu birkaç bin kilometreyi, kalınlığı ise birkaç kilometreyi buluyor. Jet akımının keşfedilmesi bir yanardağ patlaması sırasında tesadüfen keşfedildi. 1883 yılında Endonezya’daki Krakatoa Yanardağı’nın patlaması, küresel düzeyde bildirilen ilk volkanik patlama olarak tarihe geçti. Olayda 40 bin kişi ölürken kül ve toz bulutları 80 kilometreye kadar yükseldi. Bunun üzerine meteorolog Francis Rollo Russell 800’ün üzerinde gözlemi inceledi. Sonrasında ise jet akıntılarını keşfetti. Bu bilimsel keşfe ilk başta “ekvatoral toz akıntısı” ismi verilmişti.
4. CRISPR
CRISPR, düzenli aralıklı kısa palindromik tekrar kümeleri anlamına geliyor. Bu kümeler çift sarmallı DNA’yı kesmeye yönelik “genetik makas” işlevi görüyor ve hızlı gen düzenlemesi sağlıyor. Dr. Barrangou, süt endüstrisi için virüslerin fermantasyona saldırılarını incelerken sürpriz bir şekilde CRISPR’ı keşfetti. O tarihten sonra herhangi bir DNA parçasını kesmek için CRISPR’nin moleküler mekanizmasını kullanıldı.
5. Big Bang
Big Bang teorisi temelde, evrenin başlangıçta tek bir yer olduğunu, patlama ve sürekli genişlemenin ardından şimdiki halini aldığını savunuyor. Bu teorinin 1960’lı yıllara kadar geçerli olduğuna dair bir kanıt yoktu. Fakat 1965 yılında tesadüf eseri bir olay yaşandı. O yıl Robert Wilson ve Arno Penzias, New Jerdes’de Samanyolu Galaksisi’nden gelen belirsiz radyo dalgalarını inceliyorlardı. Bilim insanları güvercin gübresi üzerine bir çanak yerleştirmiş ve buradan gelen sinyalleri incelemeye başlamıştı. Ancak bir süre sonra gelen bir radyasyonda beklenenden daha fazla sıcaklık tespit edildi.
Önce bu sıcaklığa sebep olan şeyin gübre olduğu düşünüldü. Ancak gübre temizlendikten sonra da yüksek sıcaklık devam ediyordu. Öte yandan Princeton’da çalışan bir başka ekip de kozmik mikro dalga alan ışınımına dair deliller toplama çalışıyordu. Bu nedenle iki grup arasında telefon trafiği başladı ve Princeton’dakiler Penzias ve Wilson’un yüksek sıcaklığı tesadüfen ölçtüğünü fark etti. İki ekip de konuyla ilgili makalelerini 1965 yılında yayımladı.
İki bilim insanı bu sıcaklığın, ateş topu aşamasında oluşan kozmik mikrodalga radyasyonuyla tutarlı olduğunu ispatlamıştı. Bu tesadüfi keşif, Wilson ve Penzias’a 1978 yılında Nobel Fizik Ödülü’nü getirdi.
Kaynak: 1