Akıl almaz paraların harcandığı futbol sektörü, 21. yüzyılda artık bir gösteriden çok daha fazlasını vaat ediyor. Her kulüp kendi popülaritesini arttırarak baş döndürücü gelirler elde etmenin peşinde ve rekabet inanılmaz seviyelerde. Bu popülariteyi artırmanın türlü yolları var. Kimi takımlar en iyi ve en popüler futbolcuları transfer ederken, bu yarışın galibi genelde en iyi teknik direktöre sahip takımlar oluyor.
Futbol giderek hızlanıyor. Futbolcular gelişen teknoloji sayesinde kondisyon olarak çok daha üst seviyelere çıkıyor. Bu rekabet düzeyinde ayakta kalmak oldukça güç. Her zaman bir savaş halindesiniz. Zirvede kalmak eskisi gibi kolay değil.
Bir zamanların “Special One’ı Jose Mourinho, artık çağdışı futbol oynamakla suçlanıyor. Çünkü futbol değişiyor. Değişime ayak uyduramayanlar bir bir eleniyor.
Günümüz futboluna yön veren en iyi teknik direktörleri ve onların oyun felsefelerini inceleyelim.
1. Julian Nagelsmann
Henüz 28 yaşında Bundesliga’da takım çalıştırmaya başlayan Nagelsmann artık bir seviye daha atlayarak büyük yatırımlar yapan RB Liepzig’in başına geçti. Real Madrid ve Bayern Münih gibi takımların tekliflerine ise daha henüz hazır değilim diyerek reddetti.
“Rakibe göre gardını alırsan sonuca gidersin.”
Onun için dizilişin futboldaki önemi sanıldığı kadar yok. İlk düdük çaldığı andan itibaren esnek futbol görüşüyle taktiğini 7-8 kez değiştirebiliyor. Oyun felsefesinin en güçlü yanı ise pres. Rakibe kolay pas imkanı vermemeyi amaçlıyor. Bazen 3-5-2, bazen 3-4-3, bazen 4-5-1 oynatabiliyor. Bu değişikliklerin temel sebebi rakibin sahada aldığı pozisyon.
2. Mauricio Pochettino
Bir Arjantinli olmasına rağmen İspanya’da başlayan teknik direktörlük kariyerine sırasıyla Southampton ve Tottenham ile devam eden Pochettino, futbolculuk döneminde Marcelo Bielsa’nın öğrencisiydi.
“Hızlı kanat organizasyonlarına önlem alınamaz.”
Adam adama markajı ve alan savunmasını kusursuz şekilde oynatıyor. Presle birlikte kapılan topları hızlı kanat oyuncularıyla birlikte doğrudan rakip kaleye yönlendiriyor. Orta sahada dinamik ve güçlü oyuncuları tercih ederken, beklerine ve kanatlarına hızlı oyuncuları yerleştiriyor. Çalıştırdığı takımlara seviye atlatması onun bu hızlı ve çalışılmış oyun felsefesinden kaynaklanıyor.
3. Diego Simeone
Racing Club ile başladığı teknik direktörlük kariyerine Arjantin’de olmasına rağmen öylesine başarılı oluyor ki Atletico Madrid onu hiç düşünmeden takımın başına getiriyor.
“Topun olduğu yerde rakipten bir kişi fazla olmalıyız.”
Diego Simeone’nin lakabı olan “El Cholo” onun tam karakterini yansıtıyor. Güçlü çete liderlerine takılan lakap gibi düşünebilirsiniz. İnanılmaz hırslı tarzını takımına aşılıyor. Gol yememek için takımı mükemmel bir ahenk içinde kaleyi savunuyor. Yeni nesil futbolun defansif yönünü sevdiren en başarılı teknik direktörlerin başında geliyor. Onun için duran toplar çok önemli bir silah.
4. Maurizio Sarri
Bir İtalyan olmasına rağmen ofansif futbolun en iyi icracılarından olan Sarri’nin, Chelsea’nin yolunu tutması tesadüf değil. Takımındaki her oyuncunun topla iyi ilişki kurmasını isteyen Sarri 4-3-3 dizilişinin sınırlarını sonuna kadar zorluyor.
“Orta saha takımın kalbidir.”
Napoli’deki önlenemez yükselişinde en büyük katkılardan birini veren Jorginho’nun kolundan tutup Chelsea’ye getirmesinden bunu anlayabiliyorsunuz. 90 dakika boyunca Jorginho’nun topla buluşma sayısı neredeyse 200’e ulaşıyor. Geçmişte bir bankacı olan Sarri’nin futbolun matematiğiyle ilgili herkesten bir kademe fazla bilgiye sahip olduğu bir gerçek.
5. Jürgen Klopp
Mainz ile başladığı teknik direktörlük kariyerinde basamakları güçlü adımlarla çıkan Alman teknik direktör için söylenecek ilk kelime hırs. Saha kenarındaki davranışlarıyla oyuncularına sürekli savaşmaları gerektiğini gösteriyor. Bu onun oyun felsefesine de işlemiş.
“Topu hızlıca kazan ve direk kaleye git.”
Gegenpressing’i en iyi uygulayan teknik direktörlerin başında geliyor. Rakip oyuncu topu sırtı dönük alınca, kendi futbolcularının hemen pres yapmasını ve rakibini hataya zorlamasını istiyor. Kapılan topla birlikte hızlı forvet oyuncularıyla kaleye gitmeyi amaçlıyor. Liverpool’u Şampiyonlar Ligi finaline çıkaran sır, Klopp’un oyun felsefesinde gizli.
6. Pep Guardiola
Barcelona B takımıyla başladığı teknik direktörlük macerasına sırasıyla Barcelona, Bayern Münih ve Manchester City ile devam eden İspanyol teknik direktör için topa sahip olmak her şey demek.
“Eğer bir oyuncu pas hatası yapıyorsa, takım arkadaşlarının suçudur.”
Pep Guardiola bir futbol dahisi. Futbol sahasını geometrik şekilde ele alan Pep, oyunu rakip sahaya yıkıyor ve topu olabildiğince kendi kalesinden uzakta tutmayı amaçlıyor. İleri üçlüdeki futbolcularını rakip defansla bire bir bırakmayı amaçladığı futbol felsefesi şu ana kadar kusursuz şekilde oynadı ve birçok teknik direktöre ilham oldu. Topu kaptırdıkları an kazanmak için futbolcularının sadece 5 saniyeleri var. Eğer topu kazanamazlarsa faul yapmalarını istiyor. Pas oyununu kusursuz oynatıyor. Önümüzdeki yıllarda futbolun evrilmesi ile ilgili belgesel yaparlarken Pep’in takımlarına özel yer ayıracaklardır.