Artık hemen hepimiz bir yerlere gitmek için dijital haritaları tercih ediyoruz. Telefonlarımızda açtığımız bu haritalar, gideceğimiz yeri kolayca bulmamızı sağlasa da haritacılık sanatı aslında uzun bir tarihsel gelişime sahip ve kağıt sınırlarının çok ötesine geçmiş durumda. Yüzyıllar boyunca kartograflar, dünyayı ve yaşadıkları bölgeleri haritalandırırken yaratıcılıklarını kullanarak ortaya oldukça ilginç ve kalıcı eserler koymuşlar. Bu eserlerin bazıları günümüze kadar ulaşarak bizlere geçmişte haritacılığın nasıl yapıldığını ve kartografların bakış açısını gösteriyor. İşte kağıdın ötesine geçen ünlü haritalar.
1. Madaba mozaik haritası
Kağıdın ötesine geçen ünlü haritalar yazımıza başlıyoruz. Ürdün’ün Madaba şehrinde, Aziz George Kilisesi’nde yer alan Madaba Mozaik Haritası, İncil zamanlarındaki Orta Doğu’yu gösteren en eski harita. Bizans döneminin zirvesinde yapılan bu mozaik, hem tarihi hem de sanatsal açıdan oldukça değerli.
6. yüzyılın sonlarına doğru oluşturulmuş olan bu mozaikte, Mısır’dan Lübnan’a uzanan topraklar, şehirler ve coğrafi özellikler detaylı şekilde gösterildi. Haritanın en dikkat çekici bölümü Kudüs’tür; burada Şam Kapısı, Kutsal Kabir Kilisesi ve Davut Kulesi gibi yapılar net bir şekilde görülebilir. Zamanla bazı parçaları kaybolsa da haritanın önemli bir kısmı günümüze kadar ulaştı.
Bu antik mozaik dünya çapında taklit edildi. Bonn’da bir okulun zemininde ve Kudüs’teki YMCA’nın girişinde orijinaline uygun yeniden yapılmış örnekleri bulunur. Madaba Mozaik Haritası, tamamlanmamış olmasına rağmen İncil dönemine ait coğrafyanın en kapsamlı temsilidir.
2. Harita galerisi – Galleria delle Carte Geografiche
Vatikan’da yer alan Harita Galerisi, İtalya’nın 16. yüzyıldaki uzunluğunu ve genişliğini detaylı bir şekilde gösteren fresklerden oluşur. Papa XIII. Gregory, haritaları yetenekli rahip Ignazio Danti’ye yaptırdı. O dönem, coğrafya biliminin altın çağını yaşadığı bir dönemdi; keşiflerle beraber dünya hakkında yeni bilgiler ortaya çıkıyordu.
1580 yılında başlanan bu dev proje sadece 18 ayda tamamlandı. 120 metre uzunluğundaki koridorda yer alan freskler, Malta Kuşatması ve Lepanto Muharebesi gibi tarihsel olayları ve İtalya’nın çeşitli bölgelerini gösterir. Her bölgesel haritaya, o bölgenin en önemli şehrinin ayrıntılı bir tasviri eşlik ederken, tavan freskleri bu toprakların hikayelerini anlatır.
Bu görkemli koridor, Vatikan’ın en popüler gezinti noktalarından biridir. Günümüzde Vatikan Müzeleri’ni ziyaret eden çoğu kişi, Sistine Şapeli’ne giden yol üzerinde galeriden geçer ve bu muhteşem sanatı görme fırsatı bulur.
3. Mapparium küresi
1930’larda Boston’da inşa edilen Mapparium Küresi, Christian Science Publishing Society’nin görkemli merkezinin parçası. Bu üç katlı küre, vitray panellerle kaplı olup ortasından geçen cam bir yürüyüş yolu ile ziyaretçilere Dünya’yı eşsiz bir açıdan gösterir.
Küredeki vitraylar 1935 yılı dünya haritasını gösterir ve ziyaretçilere dönemin siyasi sınırlarını sunar. Küreyi bu açıdan ilginç kılan, kıtaları ve ülkeleri bozuma uğratmadan, olduğu gibi görmenize izin vermesidir. Ancak, bu eski haritada İsrail veya Endonezya gibi ülkeler yoktur; örneğin SSCB büyük bir alan kaplar ve Afrika, Avrupa’nın kolonileriyle doludur.
Küredeki en ilginç detaylardan biri ise akustiğidir. Kürenin tam merkezinde durduğunuzda sesiniz mükemmel bir yankı yapar. Bu yankı sayesinde köprünün bir ucundaki fısıltıyı diğer uçtan net bir şekilde duyabilirsiniz; bu etkiye “fısıltı galerisi” adı verilir. Mapparium, yalnızca tarihi değil, aynı zamanda bilimsel ve sanatsal olarak da ilgi çekici bir eserdir.
4. Bosco İtalya
İtalya’nın Umbria bölgesinde sıra dışı bir manzara var: Tamamen çam ağaçlarıyla yapılmış devasa bir İtalya haritası. Bu harita, sıradan bir ağaç ormanı değil. Umbria’nın tepelerinde, özellikle de Monti Sibillini Milli Parkı’nda bulunan Castelluccio kasabasının hemen yakınında yer alan bu ağaçlar, İtalya’nın şeklini oluşturacak şekilde dikildi. 1961 yılında dikilen çam fidanları, bugün İtalya haritası şeklini alacak kadar büyüdü. Bu harita, dünyadaki benzerlerinden biri değil, çünkü tam olarak başka bir yerleşim alanına benzer şekilde şekillendirilen “Minnesota Ormanı” gibi örnekler olsa da, Bosco Italia kadar bilinen bir örnek yoktur.
Bosco Italia, Umbria’nın en göz alıcı cazibe merkezlerinden biri haline gelmiş durumda. Bu bölgedeki çam ormanları, tıpkı bir harita gibi yerleştirilmiş ve tam olarak büyüdüğünde İtalya haritasını oluşturacak şekilde şekillendirilmiştir. En ünlü haritalar arasında bulunan Umbria’daki bu orman, bölgenin doğal güzellikleriyle birleşerek, her yıl binlerce turisti cezbediyor.
İlginizi çekebilir:
Navigasyon İcat Edilmeden Önce Eski Çağlarda Yapılmış 12 Sıra Dışı Harita
5. Hereford dünya haritası
Kağıdın ötesine geçen ünlü haritalar yazımıza devam ediyoruz. Hereford Mappa Mundi, 13. yüzyılda, bir dana derisi üzerine çizilmiş devasa bir harita olup, günümüze kadar varlığını sürdüren en önemli tarihi haritalardan biri olarak kabul ediliyor. Bu harita, bilinen dünyayı, Orta Çağ’ın sanatsal bakış açısıyla tasvir ediyor. Harita, navigasyon amacıyla yapılmamış, daha çok sanatsal bir eser ve ilham verici bir simge olarak oluşturmuş. Merkezi olarak Kudüs yer alırken, haritanın geri kalan kısmı, dönemin mitolojik ve İncil’den alınan figürleriyle doludur.
Harita, Avrupa ve Afrika gibi coğrafi bölgelerin yanlış yerlerde gösterilmesiyle dikkat çeker. Yerler zaman zaman şaşırtıcı derecede doğru, bazen ise şaşkınlık verici şekilde yanlıştır. Harita, 500’den fazla kişi, yer, hayvan ve şehir figürünü içeriyor. Bu figürler, Orta Çağ’ın mitolojisiyle harmanlanmış bir şekilde, bilinmeyen topraklardan ve halklardan gelen fantastik tasvirlerle süslenmiştir.
6. Harita kayası
Bu devasa bazalt kaya, yaklaşık 12.000 yıl önce, antik insanlar tarafından Snake Nehri’nin çevresini haritalamak amacıyla oyulmuş. Ancak bu harita, Avrupalılarla temasa geçmeden çok önce, Shoshone-Bannock yerlileri tarafından yapılmış. Harita, Snake ve Salmon Nehirleri’ni gösteriyor ve ayrıca bu nehirlerin çevresindeki topraklarda yaşayan hayvanları ve kabileleri de tasvir ediyor. Fakat, bu oymanın tam olarak ne amaçla yapıldığı hakkında kesin bir bilgi yok. İşte bu da, bu haritanın sırrını daha da büyütüyor.
Bazı teorilere göre, bu kaya oyması, bölgedeki gezginler ve avcılar için bir referans noktası sağlamış olabilir. Yani, bu haritaya bakarak bölgede gezinmek ya da av yapmak mümkündü. Başka bir görüş ise, bu oymanın takımyıldızlarla ilişkilendirilmiş olabileceği yönünde. Ayrıca, hayvanların göç yollarını izlemek için de kullanılmış olabilir. Ancak bazı tarihçiler, Shoshone halkının, bu kadar değerli av bilgilerini herkesin kolayca görebileceği bir yere yerleştirmelerinin pek olası olmadığını savunuyor. Bu yüzden, haritanın daha kozmik bir anlam taşıdığı, belki de nehir vadisinde yaşayan tüm canlıları bir arada gösterdiği düşünülüyor.
Bu devasa kaya oyması, bölgedeki herkesin ilgisini çekmiş olsa da, 2012’ye kadar Ulusal Tarihi Alan olarak tescillenmemişti. Snake ve Salmon nehirleri boyunca pek çok diğer kaya petroglifi ve piktografi de bulunabiliyor. Bunlar, o dönemde yaşamış toplumların kültürüne ve dünyayı nasıl algıladıklarına dair ipuçları veriyor.
7. Britanya muharebesi sığınağı
Uxbridge’deki Kraliyet Hava Kuvvetleri (RAF) üssünde yer alan Britanya Muharebesi Sığınağı, 1940 yazında gerçekleşen Britanya Muharebesi’nin kalbi gibiydi. Temmuz-Ekim 1940 arasında, bu sığınakta, İngiliz RAF ile Alman Luftwaffe arasındaki büyük hava çatışmasının yönetildiği odalar vardı. Bu çatışma, İngiltere’nin hava sahasını savunmada zafer kazanarak savaşın seyrini değiştirmişti.
RAF’ın 11. Grubu, bu sığınaktan kontrol edilen operasyonlar sayesinde, Alman Luftwaffe’nin 1.733 uçağından 1.300’ünden fazlasını düşürmeyi başardı. Radarlardan alınan bilgilerle, düşman uçaklarının konumu hızlıca tespit edilir, ardından RAF uçakları bu bilgilere dayanarak yönlendirilirdi.
Başbakan Winston Churchill, 16 Ağustos 1940’ta bu sığınağı ziyaret ettiğinde, meşhur sözünü söyledi: “İnsanlık tarihinde hiçbir zaman bu kadar çok kişi, bu kadar az kişiye bu kadar çok şey borçlu olmamıştır.” Bu söz, sığınağın girişine yakın bir yerde arabasına binerken söylenmiş ve ardından 20 Ağustos’ta Avam Kamarası’nda tekrarlanmıştır. 15 Eylül 1940, Britanya Muharebesi’nin en kritik günüydü ve bu gün, Britanya için zaferin simgesi haline geldi.
Sığınakta, Britanya Muharebesi ve RAF hakkında pek çok eser sergileniyor. Bu eserler arasında uçak parçaları, silahlar, madalyalar ve fotoğraflar gibi savaşın izlerini taşıyan nesneler bulunmaktadır.
8. Spotlight on Broadway Map
Broadway’de gösteriye geç kalırsanız ya da tiyatro adresini unutursanız, paniğe gerek yok! New York’un 46. Caddesi üzerindeki George M. Cohan heykelinin hemen kuzeyindeki Duffy Meydanı’na gidin. Burada, dev bir harita göreceksiniz. En ünlü haritalar arasında bulunan Spotlight on Broadway Map, Broadway tiyatrolarının yerlerini gösteriyor.
2013 yılında yapılmış olan “Spotlight on Broadway” Haritası, 853 cm uzunluğunda ve Broadway’deki 40 tiyatronun konumlarını gösteriyor. Granit ve paslanmaz çelikten yapılan bu harita, Broadway tiyatro dünyasının simgelerinden biri haline gelmiş. Harita, tiyatro salonlarının yerleri dışında, tiyatro dünyasında önemli isimlerin de anısına hizmet ediyor. Örneğin, besteci Richard Rodgers, söz yazarı Stephen Sondheim ve oyuncu Vivian Beaumont gibi önemli isimlerin adları, harita üzerinde onurlandırılmıştır.
Ayrıca, bu harita bir etkileşimli proje olan Spotlight on Broadway’in bir parçası. Proje, zamanla kapanan ya da açılan tiyatrolarla ilgili bilgileri içeriyor ve ayrıca tiyatroların tarihine dair hikayeler anlatan videolar da mevcut. Harita, Broadway bölgesinin şekli hakkında da bilgi veriyor. Yer seviyesinden bakıldığında oldukça geniş ve dağınık gibi görünse de, aslında yoğun bir şekilde doludur. Tiyatroların çoğu Broadway ile 8. Caddedeki 40. Sokak ile 54. Sokak arasında yer alıyor. Bu harita, Broadway’in kültürel zenginliğini ve tarihini hem görsel hem de işlevsel olarak yansıtıyor.
İlginizi çekebilir:
İnsanlık Tarihine Işık Tutan Dünyanın En Eski 11 Haritası
9. Verdenskortet (Dünya Haritası)
Kağıdın ötesine geçen ünlü haritalar yazımızın sonuna geldik. Dünyayı yürüyerek gezmek, kulağa oldukça zor bir iş gibi gelebilir. Düşünsenize, yıllarca sürecek bir yolculuk, ciddi planlamalar ve her adımda kararlılık gerektiriyor. Ancak, bu fikre ilgi duyan ama uzun vadeli bir yolculuk yapmak istemeyenler için Danimarka’da bir seçenek var: Verdenskortet, yani Dünya Haritası.
Bu harita, ziyaretçilere birkaç dakika içinde dünyayı keşfetme fırsatı sunuyor. Hem de yürüyerek! Yürüyüp bitirdikten sonra ise hemen yanındaki kafede bir fincan kahve ve tatlı bir pasta ile rahatlayabilirsiniz. İlginç olan ise, bu açık hava haritasının tamamen taş ve toprak kullanılarak inşa edilmiş olması. Dahası, tüm bu harita tek bir adamın eseri!
Søren Poulsen, 1888 yılında Danimarka’da doğmuş ve genç yaşlarda Amerika’ya göç etmiş. 20 yıl boyunca orada yaşadıktan sonra, ülkesine geri dönüp, Klejtrub Gölü kıyısındaki aile çiftliğine yerleşmiş. 1944’te başladığı bu projede, tüm dünyayı bir araya getirmek istedi. Gölün kenarındaki küçük bir yarımadayı kullanarak, dünyayı minyatür biçimde inşa etti. Bunu yaparken yalnızca birkaç basit el aleti ve bolca yaratıcılık kullandı. Taşların bazılarının bir tondan daha ağır olduğunu düşününce, ne kadar büyük bir çaba harcadığını anlayabilirsiniz.
Gerçekten etkileyici olan, bu haritanın tam ölçekli olması. Yani, her 27 santimetre, gerçek dünyadaki 111 kilometreye karşılık geliyor. Ziyaretçiler, haritanın etrafında dolaşırken mini golf oynayabiliyor ya da minyatür Pasifik Okyanusu’nda kürek çekebiliyor. Bugün, Viborg bölgesinde popüler bir aile aktivitesi haline gelmiş olan bu yer, kesinlikle görülmesi gereken ilginç bir cazibe merkezi.
Kaynak: 1