Aşk, tartışmaya çok açık bir kavram. Kimine göre böyle bir şey yokken kimine göre aşksız yaşamak imkansız. Varlığına inansak da inanmasak da tarih, ilişkileriyle tüm dünyaya meydan okuyan sıra dışı çiftlerle dolu. Bazıları uzun süren aşklarıyla bazıları ise trajik ayrılıklarıyla hatırlanıyor. Peki bu çiftler arasından en unutulmaz olanları kimlerdi? İşte tarihteki unutulmaz çiftler…
1. Antonius ve Kleopatra
Tarihteki unutulmaz çiftler dediğimizde muhtemelen herkesin aklına ilk Antonius ve Kleopatra gelir. Onların aşk hikayesi 2000 yıldan beri dünyanın her yanında anlatılıyor. Shakespeare tarafından popüler hale getirilen aşıklar, daha sonra Elizabeth Taylor ve Richard Burton tarafından canlandırılınca popüler kültürün bir parçası haline geldi.
Antonius ve Kleopatra, büyük bir güç mücadelesinin tam ortasında birbirlerine aşık oldular. M.Ö. 41’de Ceasar’ın öldürülmesinin ardından Roma liderliğinin halefiyeti konusunda Julius Ceasar’ın evlatlık oğlu Octavianus ile Antonius arasında anlaşmazlık yaşanmaya başlamıştı. Tam bu sırada Antonius, Mısır kraliçesi Kleopatra ile yakınlaşmıştı. Antonius Mısır’dayken rakibi Octavianus’a rahatlıkla meydan okuyabiliyordu. Öte yandan Kleopatra ile de büyük bir aşk yaşıyorlardı. Daha sonra ikilinin 3 tane çocuğu oldu.
M.Ö. 31’de Antonius ve Kleopatra, Yunanistan’ın Actium kentinde büyük bir deniz savaşına katıldılar. Ancak Octavianus’un ordusu oldukça güçlüydü. Octavianus’un güçlerine daha fazla dayanamayan çift, doğrudan Mısır’a kaçtı. Fakat bir sene sonra Octavianus, Mısır’ın başkenti İskenderiye’yi ele geçirdi. Askerlerin hepsi onu terk ederken Antonius canına kıydı. Onun ölümüne dayanamayan Kleopatra ise haberi alır almaz intihar etti.
2. Churchill ve Clementine
Tarihteki unutulmaz çiftler listemizde sıra Churchill ve Clementine’de. Winston Churchill, 1904 yılında bir baloda Clementine ile karşılaştığında şaşırmış ve dili tutulmuştu. Clementine ilk başlarda Churchill’den hoşlanmamıştı. Bu nedenle ikili dört sene boyunca bir daha hiç görüşmedi. Ancak Churchill, Clementine’i aklından bir türlü çıkaramıyordu. Ağustos 1908’de, ikinci kez görüşmelerinin ardından Churchill, Clementine’i doğum yeri olan Blenheim Sarayı’na davet etti. Öğleden sonra yürüyüşe çıktıklarında sağanak yağmur başlamıştı. Bu sırada ikili, Yunan tapınağını andıran bir yapıya sığınmak zorunda kaldılar. Saatler çok hızlı ilerliyordu, Churchill daha fazla dayanamadı ve Clementine’e o an evlenme teklifi etti.
Churchill bugüne kadar dünyaya gelen en karizmatik liderlerden biri. Yaşadığı dönemde öyle bir itibara sahipti ki karısı Clementine dışında ona karşı koyabilecek çok az insan vardı. Ayrı olduklarında sürekli birbirlerine yazıyorlardı. Bazen aynı çatı altında bile olsalar önemli duygularını mektuplarla iletiyorlardı. Onlarınki harika bir aşktı. Fakat hepsinden önemlisi Clementine, gündemin tüm meselelerinde kocasına akıllıca tavsiyelerde bulunuyordu. Churchill, desteği ve bilgece tavsiyeleri konusunda Clementine’e çok güveniyordu. Hayatı boyunca karısına şunları söyleyecekti: “Dünyada senden başka hiçbir kadını sevmiyorum ve asla sevmeyeceğim.”
3. Victoria ve Albert
Kraliçe Victoria, Alman kuzeni Saxe-Coburg ve Gotha Prensi Albert ile 10 Şubat 1840 tarihinde evlendi. 17 yıl boyunca tam dokuz çocukları oldu. Çift, aile içi mutluluğun somut kanıtı gibi görünüyordu. Ancak onları unutulmaz yapan mutlulukları değil aralarındaki güç savaşıydı. Albert ve Victoria evlendikten hemen sonra Albert güç arayışına başlamıştı. Bu evlilik sanki “eşitler” arasında gerçekleşmemişti.
Victoria, İngiliz tahtında oturan çok güçlü bir kadındı. Kocasından rütbe olarak üstün olmasını Albert hiçbir zaman kabul edemedi. Bu sorunu çözmenin tek yolu, Victoria’nın Albert’e ondan daha aşağıda olduğunu hissettirmesiydi. Öyle de yaptı. Ancak bu hile her ikisine de dayanılmaz baskılar yükledi. Yine de Albert’in zamansız ölümü Victoria’yı derinden etkilemişti. Victoria, kocasını kaybettikten sonra hayatının geri kalanında yas tuttu. Kamu hayatından çekildi ve yaklaşık 20 sene kamusal alanda görünmedi.
4. VIII. Henry ve Anne Boleyn
VIII. Henry ve Anne Boleyn çiftinden bahsetmeden tarihteki unutulmaz çiftler listesi tamamlanamazdı. Anne, 1522 yılında Henry’nin ilk karısı Aragonlu Catherine’in nedimesi olarak saraya adım attı. Bu sırada Henry, Catherine ile evleniyordu ancak gözünde başka bir Boleyn kızı olan Mary vardı. Anne’in ablası olan Mary, kralı adeta büyülemişti. Ancak sadece dört sene sonra Henry’nin dikkati Anne Boleyn’e çevrildi. Anne’in karakteri, zekâsı ve çekiciliğini tüm İngiltere konuşuyordu. Henry’nin Anne’den etkilenmesi kaçınılmaz bir durumdu. Henry’nin karısı Aragonlu Catherine olup biten her şeyin farkındaydı. Kraliçe olduğu için halkına sorumluluğu vardı bu nedenle Henry ile ayrılamıyordu. Zaten istese dahi Katolik kilisesi buna izin vermezdi. Gerçekten de Henry’nin çapkınlığı nedeniyle Papa ile kral arasında inanılmaz bir savaş başladı.
En sonunda Henry tüm Hıristiyan dünyasına rest çekerek koca ülkeyi Katolik kilisesinden ayırdı ve böylece İngiliz kilisesi kurulmuş oldu. İşte gerçek bir aşk insanı! Henry ve Anne arasındaki engeller kalktıktan sonra Catherine ile Henry ayrıldı. Kısa bir süre sonra Westminster Abbey’de görkemli bir tören eşliğinde Anne İngiliz kraliçesi olarak taç giydi. Çiftin ilişkisi ilk başlarda sorunsuz devam ediyordu. Fakat Anne, “erkek” bir varis doğramamıştı. Sadece bu nedenden dolayı ikilinin arası açıldı. Gerçi Anne varis doğursa bile Henry gönlünü çoktan Jane Seymour’a kaptırmıştı. Henry bu sefer de Anne’den boşanmak için planlar yapmaya başladı. Mark Smeaton isimli bir müzisyene işkence edildi ve Anne ile ilişki yaşadıklarını itiraf etmesi istendi. Gerçekte böyle bir şey tabi ki yoktu. Fakat kralın Anne’den boşanması gerekiyordu. Kısa bir süre sonra kraliçe zina suçundan tutuklandı ve Londra kulesine gönderildi. Aynı gün kraliyet evliliği iptal edildi. 19 Mayıs 1536 tarihinde ise Anne Boleyn idam edildi.
5. Napolyon ve Josephine
Napolyon ve Josephine, 1795 yılında Paris’teki bir akşam yemeğinde tanıştılar. Josephine Beauharnais 32 yaşında, oldukça güzel bir kadındı. Napolyon Bonaparte ise kendisinden altı yaş küçük, marjinal Korsikalı bir askerdi. Napolyon, Josephine’i ilk gördüğü an aşık olmuştu. Fransa imparatoru ilan edildiğinde ülkesindeki birçok kişi ikilinin evliliğine karşı çıktı. Çünkü Josephine soylu bir aileden gelmiyordu. Bu durum yasalara da aykırıydı. Fransa imparatoriçesi olabilmek için imparatorla evli olmak kadar soylu bir aileden gelmek gerekiyordu. Ancak Napolyon ne yasalara ne de insanlara kulak astı. Taç giyme töreni esnasında Josephine kocasının önünde diz çöküp onu selamlamak istemişti. Napolyon ise tacı önce kendi başına ardından Josephine’in başına koyarak karısını Fransa’nın imparatoriçesi ilan etti.
Evliliklerinin ardından Napolyon, yeni ülkeler fethetmek için Fransa’dan ayrılmak zorunda kaldı. Bu sırada Josephine sürekli balolar düzenliyor, Napolyon’un aşk mektuplarına cevap veriyor, lüks hayatın tadını çıkarıyordu. Aralarında sorunlar devam ederken Napolyon’un aklında başka bir şey daha vardı: Tahta erkek bir varis bırakmak. Ancak ikilinin 13 yıllık evlilikleri boyunca hiç çocukları olmadı. Napolyon’un bir karar vermesi gerekiyordu. Sonuç olarak Josephine’den ayrılmaya karar verdi. Josephine böyle bir kararı hiç beklemiyordu. Çünkü Napolyon onun uğruna tüm dünyayı karşısına almıştı. Haberi aldıktan sonra Josephine bir süre kendine gelemedi. Ancak yapabileceği hiçbir şey yoktu. Çift ayrıldıktan sonra Napolyon, Avusturya arşidüşesi Marie-Louis ile evlendi. Ardından erkek bir çocukları oldu. Artık Napolyon’un tahtını bırakabileceği bir varisi vardı. Ancak 29 Mayıs 1814 tarihinde hayata veda ettiğinde hala Josephine’in ismini sayıklıyordu.
6. John ve Jacqueline Kennedy
Jacqueline, Amerika Birleşik Devletleri’nin First Lady’si olmadan önce Washington Times-Herald’da gazetecilik yapıyordu. Bu sırada John F. Kennedy ise siyasi hayatında yükselmeye çalışan genç bir kongre üyesiydi. İkiliyi bir akşam yemeğinde Jacqueline’ın gazeteci arkadaşı tanıştırmıştı. O gün birbirlerinden hoşlandılar ve ilişkileri kısa sürede evlilikle sonuçlandı. Jacqueline güçlü bir siyasi figür olan John F. Kennedy’nin eşi olduğu için mesleğine devam edemezdi. Bu nedenle gazeteciliği bırakmak zorunda kaldı. Amerikan halkı, yeni First Lady’ye hayranlık duyuyordu. Gerçekten de Jacqueline insanlar üzerinde muhteşem bir imaj çizmişti.
John ve Jacqueline Kennedy, karizmatik duruşları nedeniyle 1950 ve 60’lı yılların dünyasında en çok konuşulan çiftler arasına girmişti. Dış dünyada, ilişkileri mükemmel olarak adlandırılıyordu. Ancak gerçekte, John Kennedy’nin en ünlüsü Marilyn Monroe olmak üzere sayısız ilişkisi vardı. Jacqueline, kocasının bütün ilişkilerinden haberdardı. Mutsuz olmasına rağmen kendini First Lady rolüne adamıştı. Başkanı yakından tanıyanlar onu cinselliğe doyamayan kadın düşkünü olarak tanımlıyordu. John ve Jacqueline aynı yerde yaşasalar dahi hiç konuşmuyorlardı. Sadece kamusal alanda yan yana geliyor, insanlara gülümsemek zorunda kalıyorlardı. Öyle ki 1963 yılında John Kennedy öldürüldüğünde ikili boşanmak üzereydi.
7. Frida Kahlo ve Diego Rivera
Tarihteki unutulmaz çiftler dediğimizde Frida ve Diego’dan bahsetmeden olmaz. Çünkü bu çift, yaptıkları resimlerin yanı sıra çalkantılı aşk hayatlarıyla da tanınıyor. İkili ilk defa Frida 15, Diego 37 yaşındayken karşılaşmıştı. Bu karşılaşmadan üç yıl sonra Frida bir otobüs kazasında ağır yaralandı ve uzun bir süre yatağa bağlı yaşadı. Bu sırada resimle tanışan Frida, kendini sürekli geliştirmeye başladı. İyileştikten ve sosyalleşmeye başladıktan sonra Diego’yla tekrar bir araya geldiler. Diego, Meksika’nın Michelangelo’su olarak biliniyordu. Bu nedenle ona çalışmalarını göstermek istedi. Diego, Frida’nın resimlerini gördükten sonra hemen ondaki yeteneği fark etti. Resim sayesinde daha sık görüşmeye başlamışlardı. Birbirlerine aşık olduklarında Frida’nın ailesi bu ilişkiye onay vermedi. Hatta Diego’ya fil, Frida’ya ise güvencin lakabını takmışlardı. Onlar yine de kimseyi dinlemeyerek evlendi.
Diego çok yakışıklı bir adam değildi. Ancak mesleği onu oldukça çekici biri yapıyordu. Çiftin evliliği büyük bir aşkla başlasa da Diego hiçbir zaman iyi bir eş olamadı. Frida, Diego’nun sürekli onu aldattığının farkındaydı. Onun dönüp dolaşıp yanına geleceğini bildiği için sesini çıkarmıyordu. Ancak 10 yıl sonra kendisini öz kardeşi Christina ile aldattı. Bunun üzerine boşanmaya karar verdi. 1940’lı yıllarda Frida çok ciddi sağlık sorunları yaşamaya başladı ve uzun bir süre hastanede yatmak zorunda kaldı. Diego, Frida’yı ziyaret ettiğinde ona tekrar evlenme teklifi etti. İkili tekrar birleşmişti ancak Diego hiç değişmedi. Bir gün Frida şöyle söyleyecekti: “Hayatımda iki kaza oldu: Biri otobüs tramvaya çarptığında, ikincisi ise Diego ile tanıştığımda.”