Tarih boyunca, insanlar çeşitli nedenlerden ötürü lanetlere inandılar. Dilden dile yayılan, kulaktan kulağa dolaşan bu lanetler efsaneleşti ve hatta filmlere, kitaplara, dizilere konu oldu. Özellikle Antik Mısır gibi gizemli uygarlıklara dair pek çok hikaye bulunuyor. Peki bu lanet efsaneleri nasıl oldu da ortaya çıktı? Birilerinin uydurması mıydı, yoksa gerçekler miydi? Tüm soruların yanıtları içeriğimizde!
1. Kral Tut’un Laneti (ve Diğer ‘Mumya’nın Lanetleri’)
Şubat 1923’te bir İngiliz arkeoloji ekibi, MÖ 14. yüzyılda Mısırlı firavun Tutankhamun’un ya da diğer adıyla “Kral Tut” un mezarını açtı. İki ay sonra, ekibin sponsoru bakteriyel bir enfeksiyondan öldü. Bunun üzerine ise İngiliz basını kanıt olmadığı halde olayı “Kral Tut’un laneti yüzünden öldü” başlığıyla manşete taşıdı. Bir süre sonra İngiliz arkeoloji ekibinin diğer üyeleri de öldü. Bu noktada ise basın laneti etraflıca araştırmaya başladı.
Kral Tut’un laneti ve diğer ünlü “mumya lanetleri” Avrupalılar ve Amerikalılar tarafından icat edilen bir asparagastan ibareti. Hatta Titanik 1912’de battıktan sonra, bazı gazeteler geminin “mumyanın laneti” yüzünden battığı şeklindeki bir komplo teorisini bile öne sürdü.
Bu “lanetleri” kaç kişinin gerçekten ciddiye aldığı belli olmasa da, hikayeler The Mummy (1932) gibi korku filmleri ve Mummy’s Boys (1936), Abbott ve Costello Meet gibi komediler için son derece popüler konular haline geldi.
2. Polonya Kral Mezarının Laneti
1973’te bir grup arkeolog, Polonya’nın Kraków kentinde 15. yüzyıl Polonya kralı Casimir IV Jagiellon’un mezarını açtı. 50 yıl önce Kral Tut’un mezarının açılışında olduğu gibi, Avrupa medyası olayı heyecanlı bir hale getirmeye çalıştı. Konuya dahil olan araştırmacılar ise, mezarı açarak bir lanet olasılığını göze aldıkları hakkında şaka yaptılar.
Ekip üyelerinden bazıları kısa bir süre sonra ölmeye başladığında, bazı medya kuruluşları bunun bir lanetten kaynaklandığını iddia etti. Daha sonra uzmanlar, mezarın içinde solunduğunda akciğer hastalıklarına neden olabilecek ölümcül mantara rastladılar, ölümlerinin nedeni buydu.
3. Umut Elmas Laneti
1660’larda, Fransız mücevher satıcısı Jean-Baptiste Tavernier, Hindistan’a yaptığı bir gezi sırasında kökeni bilinmeyen büyük bir elmas satın aldı. 20. yüzyılda ise Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa’da Tavernier’in bir Hindu tanrıçası heykelinden elması çaldığına dair bir efsane ortaya çıktı. Bu haberi yayan gazeteler ve kuyumcular, elmasın lanetlendiğini ve sahiplerine kötü şans getirdiğini iddia ettiler.
1839’a gelindiğinde elmas Londra merkezli Hollandalı bir koleksiyoncu ve taşın modern adının kaynağı olan Henry Philip Hope tarafından alındı. Bundan bir süre sonra, Avrupa ve Amerika gazeteleri Hope Diamond’ın bir lanet taşıdığını iddia etmeye başladı. Fransız kuyumcu Pierre Cartier ise elması 1910’ların başında Amerikalı varis Evelyn Walsh McLean’a sattığında bu hikayelerin elmasın değerini artırmak için kullandığını bildirildi.
5. Tippecanoe’nin Laneti (veya Tecumseh’in Laneti)
20. yüzyılın ortalarında, ABD medyası başkanlık ölümlerinde bir gizem aramaya çalıştı. Her 20 yılda bir seçilen bir başkanın görevde öleceği gibi bir kehanet üzerinde duruldu.
Görevde ölen ilk başkan Harrison’dı ve 1840’ta seçilmişti. Görevde ölen diğer başkanlar arasında Abraham Lincoln bulunuyordu ve ilk olarak 1860’ta seçilmişti. James A. Garfield 1880’de, William McKinley ise 1900’de seçildi. Görevi başında ölen bir diğer başkan Warren G. Harding 1920’de seçildi. Franklin D. Roosevelt, 1940’ta seçildi ve John F. Kenney ise 1960’da seçildi. Harrison ve JFK arasında bu kalıbın dışında kalan tek başkan, 1848’de seçilen ve 1850’de ölen Zachary Taylor’dı.
1930’larda ise Ripley’s Believe It or Not! şirketi bu lanetin, 7 Kasım 1811 tarihinde Indiana Toprakları Valisi William Henry Harrison kumandasındaki Birleşik Devletler kuvvetleri ve Shawnee kabilesinin lideri Tecumseh ile bağlantılı Kızılderili savaşçılar arasında yapılan bir muharebe nedeniyle olduğunu söyledi.
6. Macbeth’in Laneti
Tiyatro dünyasında pek çok batıl inanç vardır. Oyunculara iyi şanslar dilemek şanssızlıktır, bu yüzden insanlar onlara “break a leg” (iyi şanslar anlamına gelen İngilizce bir deyim) gibi söylemlerle şans diler. Ayrıca Shakespeare oyununun performansı dışında tiyatroda “Macbeth” kelimesini söylemenin de kötü şans getirdiğine inanılır. Bunun nedeni ise tarihsel olarak oyunun prodüksiyonlarında hep bir trajedi yaşanmış olmasıdır. Gerçekte ise bu hikayeler aslında kulaktan kulağa dolaşan ve gittikçe daha farklı bir hal alan fısıltılardan ibaret.
Oyunla ilgili efsane, Macbeth’in ilk performansından yaklaşık üç yüzyıl sonra, 1870’lerde doğan İngiliz karikatürist ve eleştirmen Max Beerbohm ile başladı. Beerbohm – muhtemelen Macbeth’in bu kadar popüler bir oyun olmasından rahatsız olmuştu – Lady Macbeth’i oynayacak ilk aktörün oyunun açılış gecesinden hemen önce öldüğü bir hikaye uydurdu.
O zamandan beri bu hikaye, oyunun lanetli olduğu ve onunla ilgilenenlere kötü şans getirdiği efsanesinin bir parçası haline geldi. Macbeth’in 400 yılı aşkın tarihi boyunca gerçek kazalar yaşansa da, sözde “lanet” nedeniyle bu kazalar diğer oyunlardaki kazalardan daha fazla dikkat çekiyor.
Kaynak: 1