“Etrafınıza bir bakın… Dünyanın bu halde olmasının amaçlanmış olduğunu mu düşünüyorsunuz? Tarih, liderlerin dikkatli planlamalarının ürünü olmaktan çok, onların ve başkalarının yaptığı hatalardan meydana gelir. Ve tarihi yapan falsolar, tökezlemeler, hatalı adımlar, ister savaş alanında ister yatak odasında olsun, daima ilginç ve eğlencelidir…” diyor “Tarihi Değiştiren 100 Hata” kitabında Bill Fawcett. “Kusursuz insan yoktur” lafının birer timsali olarak hepimiz hata yaparız. Ama bu hatalar, kendimiz ve çevremizdeki sınırlı sayıda insanların hayatının akışını değiştirmek dışında, Dünya Tarihi’ne ne kadar etki edebilir? Sıradan insanlarız biz. Küçücük hatalarımızın devasa sonuçları olabilir mi? Tarihin akışını değiştiren kutsal kitapların peygamberlerinden, büyük icatlara, olağanüstü keşiflere imza atan bilim insanlarından, imparatorluklar yıkan, devletler kuran politik dehalardan, savaş alanlarındaki taktik ustası komutanlardan, cesaretleri, dirayetleri, farklılıkları ve ilkleriyle tarihe adını yazdırabilmiş o önemli kadınlardan değiliz…
Ya da aşağıdaki olayları okuyunca, öyle sanıyoruz ki, bu sıradanlığın içinde, yaptığımız küçücük hatalarla tarihin akışını olumlu veya olumsuz yönde değiştirmeye muktedir olduğumuzun farkında dahi olmayan “şapşik” varlıklarız… 🙂 Ya da belki, her şeyi, en az kendimiz kadar çoook abartıyoruzdur. Bu koooskocaman evrendeki birer toz zerresi olarak, tarih hepimizi bir gün unutacak mı? “Şu durmadan kurulup dağılan evrende alacağımız bir nefestir ve o da boştur boş” mu? Yaratılan, yaratandan ötürü seviliyorsa, tam tersi bir bakış açısıyla; bunca kusurlu, hatalı varlıklar olarak; yaratanı affeder miyiz “yaratılandan ötürü”?
1. Unutulan bir ondalık virgül, ıspanağı süper yiyecek yaptı
1870’de bir Alman kimyager Erich von Wolf, sebzelerdeki demir oranını araştırıyordu. Bulgularını kaydederken ıspanaktaki demir oranını yanlış yazdı. 100 gr ıspanaktaki demir oranını 3,5 mg iken, 35 mg şeklinde yazması sonucu, bilimsel toplulukların bu bilgiyi kontrol etmeden kayda almasıyla, Temel Reis’in yaratılmasına da ilham kaynağı olan ıspanaktaki demir oranının gülünç derecede yüksek olduğu bu efsane ortaya çıktı.
2. Anibal, bir baston yüzünden neredeyse ordusunun yarısını kaybetti
Bu olay, MÖ. 218’de İtalya’yı istila etmek için Alpleri geçtiği sırada cerayan etmiş. Anibal, yolun güvenli olduğunu göstermek için bastonunu kara vurana kadar 38 bin kişilik ordusu gerçekten de güvendeydi. Baston, 18 bin askerini, iki bin atını ve pek çok filini öldüren bir çığı tetikledi. Evet, sakar Anibal, fillerle Alpleri geçti. 🙂 Tüm zamanların en büyük askeri dehalarından biri olarak kabul edilen Anibal Barca, en büyük düşmanı Roma’nın dahi, onu kendi taktikleriyle yenmeyi başarabildiği “stratejinin babası” olarak kabul ediliyordu.
3. Berlin Duvarı, bir bürokratın yanlış beyanı sayesinde yıkıldı
1989’da Doğu Alman politikacılarından Günther Schabowski, Doğu Almanya’dan çıkmak isteyenlere Batı Almanya’ya vize verileceğini açıkladığı bir basın toplantısı düzenledi. Konuşması, yanlışlıkla seyahat kısıtlamalarının tamamen kaldırıldığını ima ediyordu. Bunu işiten bir gazeteci, bu kararın ne zamandan itibaren uygulanacağını sordu. Schabowski omuzlarını silkti ve “Şimdi, şu andan itibaren” cevabını verdi. Basın bu haberi yayınlar yayınlamaz, insanlar sınıra hücum etti ve geçiş izni istedi. Gafı nedeniyle infiale yol açan Schabowski, Almanya’nın birleşme tarihinde, kazara da olsa önemli bir yer elde etti. Bu gafı olmasaydı belki de geçişler partinin planladığı şekilde kontrollü yürüyecekti. Hükümet bir isyanla başa çıkmaktansa, duvarın kaldırılmasına böylelikle karar verdi. Şüphesiz duvarın çöküşünü hızlandıran Schabowski, 2015’te bir dönem Batı Berlin olan topraklarda 86 yaşındayken öldü. Bu olay nedeniyle Almanya’nın “kazara kahramanı” olarak anılıyor.
4. Titanik, eksik bir anahtar sebebiyle battı
Titanik denize açılmadan hemen önce, sahibi olan şirket, geminin ikinci kaptanlığı görevine, David Blair’in yerini almak üzere, daha deneyimli Charles Lightoller’ı getirdi. Blair görev teslimi sırasında, içinde dürbünlerin bulunduğu dolap anahtarını vermeyi ihmal etti. Gözcü Fred Fleed, eğer bir dürbünü olsaydı, buz dağını daha erken fark edeceğini söylemiştir.
5. Amerika kıtası, Kolomb’un Dünya’nın çevresini yanlış hesaplaması sayesinde keşfedildi
İtalyan ekonomi tarihçisi Carlo M. Cipolla’nın “Aptallığın Kitabı” adlı eserinde anlattığına göre; Kristof Kolomb, dünyanın çevresini 27.780 km olarak hesaplıyor. Bu yanlış hesap, ona sürekli batıya giderek, Avrupa’dan Hindistan’a varabileceği izlenimini veriyor. Ekvator çevresinde 40,75 km olan Dünya’nın “bu derece büyük olduğunu bilse korkar, yola çıkmazdı belki de” diyor Cipolla. “Çünkü yol çok uzun, o zamanki gemiler küçük, zayıf… Hırsları çok büyük ama hesabı yanlış. Yine hırsları çok büyük Kataolik İspanya krallarını, Portekiz’e karşı Baharat Yolu’nu ele geçirmek için kendi hırsına ortak ediyor. Çünkü Portekiz, Avrupa’nın güneyinden geçen yolu kapatmış; bu yolu açmak istiyorlar. Ama sarayın içinden büyük direnç var. Fakat sonunda İspanyol kral ve kraliçenin hırsları galip geliyor.Üç gemi ile birlikte 70 gün boyunca seyahat ediyorlar. Kolomb’un o küçük hesap hatası ile birlikte dünya yeni bir kıtaya kavuşuyor.” Asya kıtasına ulaşabilmek adına, Yeni Dünya’ya dört sefer düzenleyen Kolomb, Orta Amerika, Karayipler ve Honduras’taki tüm büyük adalara gitti. Kolomb, Hindistan’a geldiğini sanıyordu ve bundan dolayı Yeni Dünya’da karşılaştığı yerli halka Hintli (Indian) adını verdi. Hayatının sonuna kadar da yaptığı hatayı kabul etmeyerek ve doğuya ulaştığına inanarak yaşayacaktı. Amerika’nın yeni bir kıta olduğunu ortaya çıkaran ise İspanya ve Portekiz krallıkları yönetiminde Yeni Dünya’ya keşif gezileri yapan İtalyan denizci Amerigo Vespucci oldu. Kıtanın da onun isminden ötürü “Amerika” olarak adlandırıldığı ileri sürülür. Bununla beraber Gerardus Mercator adlı bir haritacının da 1538’de kıtanın haritasını çizdiği ve tüm kıta için bu adı kullandığı biliniyor.
6. Mars İklim Uydusu (Climate Orbiter), mühendisler İngiliz ölçü birimiyle çalıştıkları için kaybedildi
1997’de fırlatılan Mars İklim Uydusu 1999’da kayboldu. Jet iticileri inşa eden Lockheed Martin ekibi, metrik sistem yerine İngiliz ölçü birimini kullandı ve bunu NASA’ya bildirmedi. Uydu elbette NASA kendisinden de vazgeçtiği için Mars yörüngesine sabitlenmesi gerekirken gezegene olması gerekenden fazla yaklaştı. Uydunun Mars’ın yörüngesinde parçalandığı düşünülse de “kayıp kabul edilerek” listelendi. 125 milyon dolarlık uydunun kaybedilmesiyle ilgili soruşturmada, “kazanın ‘İngiliz ölçü birimlerinin metrik sisteme yanlış çevrilmesi’nden kaynaklandığı” belirtildi.
7. Domuzlar Körfezi Çıkarması, Pentagon’un zaman kuşağını (time zone) unutmuş olması nedeniyle başarısız oldu
1961 Küba işgali için planlanan, iki yönlü bir saldırıydı: Denizden gerçekleşecek askeri işgale havadan destek verilecekti. Fakat Pentagon ve CIA yetkilileri, Amerikan üssünün bulunduğu Nikaragua ile Küba arasındaki iki saatlik zaman farkını dikkate almayı ihmal ettiklerinden bilgileri yanlış paylaştılar ve Nikaragua’dan havalanan savaş uçakları olay yerine erken gelerek kendi deniz kuvvetlerini işlevsiz hale getirdi. Böylelikle Fidel Castro önderliğindeki sosyalist rejimi yıkma girişimi başarısız oldu.
8. Unutulan bir elektrik düğmesi, New York’ta büyük bir kaosa yol açtı
Temmuz 1977’de New York’a elektrik sağlayan bir tesis olan Con Edison’a yıldırım düştü. Gücün geri gelmesi için, operatörün belirli bir sırayla çeşitli düğmeleri çevirmesi gerekiyordu. Operatör bu düğmelerden birini çevirmeyi atladı ve ConEd tamamen kullanılamaz hale geldi… Tam 25 saat boyunca… 10 yıl öncesine kadar hala elektriği olmayan Anadolu’nun ücra bir köyünden bahsetmiyoruz. Hiçbir işini elektrik olmadan halledemeyen, şımarık ve bir o kadar da mükemmeliyetçi insanların ülkesi ABD’nin metropolü New York… Yüksek binaların asansörlerinde mahsur kalanların olduğu, jeneratörlerin yeterli gelmediği hastanelerde acil müdahale bekleyen hastaların ameliyat edilemediği, bankaların, süper marketlerin, büyük mağazaların güvenlik sistemlerinin çalışmadığı bir ortam getirin gözünüzün önüne… Şehirde kundaklama, yağma ve vandalizm sonucu oluşan zararın o devirde 300 milyon doları bulduğu yapılan bir araştırmanın sonucu.
9. Paralı Askerler, bir notu okumadıkları için Trenton’daki savaşı kaybetti
Amerikan Devrimi ve Bağımsızlık Savaşı sırasında gerçekleşen bu olayda George Washington, Trenton’u ellerinde tutan Paralı Askerleri yenmek amacıyla kışı Delaware’de geçirmeye karar verir. Bunu Paralı Askerler ordusuna bildirmek isteyen bir köylü, ordu komutanı Johann Gotlieb Rall’a bir uyarı notu gönderir. Rall notu hiçbir zaman okumamış. Savaş meydanında ölümünden sonra, not hiç açılmamış olarak cebinde bulundu. 1776 yılı Aralık ayının 25’ini 26’sına bağlayan gece, Delaware nehrini geçerek Paralı Askerler ordusuna ani bir baskın düzenleyen Washington’un bu sürpriz harekatı Amerikan Bağımsızlık Savaşı’nın seyrini belirlemiş.
10. Kare biçiminde pencereleri olduğu için, iki uçak havada parçalandı
İngiliz De Havilland şirketi tarafından “dünyanın ilk jet motorlu yolcu uçağı” olarak tanıtılan De Havilland Comet 1950’lerde teknoloji harikası sayılıyordu. 1954’te bu uçaklardan ikisi havada infilak ederek 54 insanın ölümüne sebep oldu. Kalkıştan hemen sonra meydana gelen bu iki gizemli kaza, İngiliz otoritelerini Comet’i soruşturmaya yöneltti. Uzmanlar uçakların köşelerindeki kare pencerelerin basınç altındaki kırılabilen zayıf noktalar olduklarını tespit ettiler. Bu yüzden şimdiki modern uçaklarda yuvarlatılmış pencereler bulunuyor.
11. 12 milyon kişi, “6” yüzünden telefon hizmetlerini kaybetti
1991’de Baltimore, Washington, Pittsburgh, San Francisco ve Los Angeles’daki müşteriler, sahip oldukları telefon hizmetini kaybettiler. Görünüşe göre; Bell Telephone Company’nin bir çalışanı, telefon trafiğini düzenleyen sinyalleri kontrol eden yazılımın bir yerine “d” yerine yanlışlıkla “6” koymuştu. Bu da şirketin kendi ağları üzerinde tüm kontrolü yitirmesine sebep olmuştu.
12. Bir tek sensör, hayalet bombardıman uçağının düşmesine sebep oldu
2008’de Guam’da konuşlanmış hayalet bombardıman uçağı teknisyenleri, bir bina üzerindeki rutubetlenmiş hava basıncı sensörünü fark edemediler. Bu sensörler hayalet bombardıman uçaklarının uçuş kontrol sistemine veri gönderirler. Arızalı sensör, uçağın zamanından önce kalkış yapmasına ve bu yüzden düşmesine sebep oldu. Pilot sağ salim kurtuldu. Bu arada, bir hayalet bombardıman uçağının maaliyeti 1,4 milyar dolar.
13. Tek bir gevşek civata, Sovyet N1 Ay Roketi’nin patlamasına yol açtı
Tarih 1969’u gösteriyordu ve Sovyetler, N1 roketiyle Ay’a gitmeyi hedefliyordu. Sadece bir tek gevşemiş cıvata (ya da belki tam sıkılmamıştı), yakıt tankının içine çekiliyor ve fırlatmaya 20 saniye kala, roketin patlamasına ve fırlatma kulesinin imha olmasına neden oluyor. Ortaya çıkan ateş topu öylesine büyük ki, insanlık tarihinin nükleer olmayan, en büyük yapay patlamalarından biri olarak kayıtlara geçmiş.
14. 1631’de, bir tek baskı hatası, zinayı zorunlu hale getirdi
Matbaacı Robert Barker ve Martin Lucas, Kral James İncili’nin yedinci emrine, İngilizce’de olumsuzluk belirten “not” (yok-asla-değil) ekini koymadıkları için yanlışlıkla zinayı kutsamış oldular. Şöyle ki; “Thou shalt not commit adultery-Zina etmeyeceksin” olması gereken cümle, “Thou shalt commit adultery-Zina edeceksin” şeklinde basıldı. Bunun üzerine Kral Charles, matbaacıların elinden iş lisanslarını aldı, bir yıllık kazançlarını para ceza olarak ödemelerine karar verdi ve İncil’in tüm kopyalarının yakılması emrini verdi. Bu “Hınzır İncil”in sadece 11 kopyası yakılmaktan kurtuldu.
15. Tek bir kelime, Harry Truman’ı Japonya’yı bombalamaya sevk etti
1945’te Müttefikler, Japonya’nın koşulsuz olarak teslim olmasını talep ettikleri Potsdam Deklerasyonu’nu hazırladılar. Japon Başbakanı Kantaro Suzuki’nin bu ültimatoma cevap verirken kullandığı kelime tam olarak “mokusatsu suru”. Japonların günlük yaşamında kullandıkları sıradan bir kelime olarak; “mesajını aldım, bu konu hakkında düşüneceğim”anlamına geldiği gibi; “mokusatsu” sözlük anlamıyla “sessizlik öldürür” demek. Aldırmamak, görmezden gelmek, sessiz bir aldırmazlıkla karşılık vermek gibi anlamları var. Müttefiklerin yayınladıkları deklarasyonda sundukları tek seçeneğin, “kayıtsız şartsız teslimiyet” olması nedeniyle bunun dışındaki herhangi bir cevabın hızlı ve mutlak bir imhaya yol açacağının Başbakan Suzuki tarafından anlaşıldığı ve “kayıtsız şartsız teslimiyeti reddetmek” bakımından iletişime geçmenin gerekmediği “niyeti” belirtilmek isteniyordu. Başbakan Suzuki’nin kullandığı kelimenin içerik bakımından “belirsiz” olmasının yanısıra, peşinden “tek alternatiflerinin sonuna kadar mücadelelerini sürdürmek” olduğunu söylemesi; çevirmenin “mokusatsu” kelimesini “cevap vermeye değmez” şeklinde yorumlayarak, Başkan Truman’a iletmesine yol açtı. Başbakan Suzuki, bunun yerine, henüz bir karara varmadıkları ya da kabine toplantısından sonra bir karara varacakları gibi herhangi daha net bir cevap vermiş olsaydı; belki de atom bombası hiç atılmayacaktı, ama elbette bilemiyoruz. Fakat Truman’a, Suzuki’nin beyanatından 9 gün sonra Hiroşima üzerine atom bombası atılması kararını verdiren, Amerikan Ulusal Güvenlik Ajansı’nın teknik bir makalesinde belirtildiği üzere bu “meşum” çeviri olmuş.
16. Eksik bir “tire”nin NASA’ya maliyeti: 80 milyon dolar
1962’de NASA, Hedefi Venüs olan, ABD’nin ilk gezegenler arası sondası, Mariner 1’i fırlattı. Ama bilgisayar yazılımındaki tek bir denklem hatası uzay aracının yönünün sapmasına neden oldu. Bu bir harf ya da sayı üzerindeki bir üst çizgiydi. NASA, kalkıştan 5 dakika sonra Mariner 1’i patlatmak zorunda kaldı. Arthur C. Clarke; bu durumu, “tarihin en pahalı tiresi tarafından ziyan edilen” görev olarak tanımladı.
17. Marslılar mitosu, tek bir harf yüzünden ortaya çıktı
1877’de İtalyan gök bilimci Giovanni Schiaparelli, Mars üzerinde farklı pek çok yüzey şekli gözlemledi. Su yoluna benzeyen bu yüzey şekillerini tanımlamak için “kanallar” anlamına gelen “canali” kelimesini kullandı. 1895’te Amerikan gök bilimci Parcival Lowell, bir yanlış anlama sonucu bu sözcüğün “insan yapımı su yolları” manasına genel “canals” kelimesi anlamına geldiğini düşündüğü için bunları Marslıların yaptığına kanaat getirdi. Lowell’in Mars’ta hayat olduğuna dair bu spekülasyonu “War of The Worlds” gibi eserlere ilham olduğu için sonrasında daha da yaygınlaştı.
18. Almanlar, Normandiya’yı bir doğum günü partisi yüzünden kaybetmiş olabilirler
Alman komutanların en kıdemlisi Mareşal Erwin Rommel ortalıklarda yoktu. Hitler tarafından, Fransız sahillerini olası bir düşman saldırısına karşı korumakla görevlendirilen lakabı “Çöl Tilkisi” Rommel, o gün karısının doğum gününü kutlamak için Berlin’deydi. Kötü hava koşulları, Rommel’in gözünde olası bir çıkarmayı imkansız kılıyordu. Müttefiklerin haftalardır süregelen durgunluğundan ötürü Rommel, gönül rahatlığıyla 5 Haziran’da karargahından ayrılarak, hava kuvvetlerinin uçağıyla Almanya’ya hareket etti. Ertesi gün, Müttefikler, Normandiya’ya çıkarma yaptılar. Komutansız kalan Alman ordusu kaosa sürüklenmiş, Rommel apar topar geri gelene kadar Müttefikler, Alman hatlarını yarmışlardı. Bu II. Dünya Savaşı sırasında Almanlar’ın yaşadığı en büyük yenilgi ve savaşın sonunu getiren diğer yenilgilerinin de başlangıcı. Alman istihbaratını, çıkarmanın yeri ve zamanı konusunda kandırmak için çok sayıda maket gemi, asker, tank hazırlayarak farklı yerlere yerleştiren Müttefikler, kod adı “Operasyon Neptün” olan çıkarmanın gününü de, “D-Day” olarak isimlendirmiş.
BONUS 1: İstanbul’un Türkler tarafından fethedilmesinde kilitlenmeyen bir kapı etkili oldu
Yaklaşık bin yıl boyunca pek çok kuşatmaya kolaylıkla dayanan Doğu Roma İmparatorluğu’nun başkentinin, Osmanlı Sultanı II. Mehmet’in 1453’teki son kuşatmasında düşmesi, Dünya Tarihi açısından da bir milat kabul ediliyor. Osmanlı orduları sayı olarak fazla olsa da, Bizanslıların önemli bir üstünlüğü bulunuyordu: İstanbul’u çevreleyen kalın, yüksek ve iki hattan oluşan yıkılmaz surlar. Bugün Edirnekapı civarında bulunan ve bir gün önce İmparator Kostantin’in emriyle, karşı taarruz için açılan o yıkılmaz surlardaki boyutça daha küçük Kerkoporta Kapısı’nın kilitlenmesinin unutulması, 50 kadar Osmanlı askerinin içeri girmesine olanak sağladı. Ardından gelen yeniçerilere geçit açan Ulubatlı Hasan’ın Osmanlı bayrağını diktiği kuleye buradan giriş yaptığı rivayet olunur. Dalgalanan bayrak, Osmanlı ordusunu motive etmiş, Bizanslıların o güne kadar aşılmaz sandıkları surların aşıldığını görmeleri ise, onlar için korkutucu ve yıkıcı olmuştu.
BONUS 2: İtilaf Devletleri’nin 7 dakikalık duraksaması, Çanakkale Savaşı’nın kaderini değiştirmiş olabilir
I. Dünya Savaşı’nda, Osmanlı’yı mağlup edip boğazların kontrolünü ele geçirmek suretiyle, Rusya’ya yol açmayı hedefleyen İtilaf Devletleri, Çanakkale’de ağır bir yenilgiye uğramasalardı, ne olurdu? Çanakkale Savaşı’nı araştıran bir kısım tarihçiler tarafından, küçük detayların savaşın gidişatında belirleyici rol oynadığı belirtiliyor. İtilaf Devletleri’nin bu derece ağır kayıplar vermesinin sebebini ise iletişim eksikliği olarak gösteriyorlar. İtilaf Devletleri ordularının bir türlü senkronize olamaması, Osmanlı savunma hatlarını güçlendiriyordu. Anzak güçlerinin çıkarma yaptığı sırada, İtilaf Devletleri donanmasının top atışını yedi dakika erken kesmesi, bu duruma örnek olarak gösteriliyor. Bu sürede yeniden toparlanma fırsatı bulan Osmanlı savunma hattı, Anzak askerleri çıkarma yaptığı sırada, karşı taaruza geçerek, savaşın seyrini değiştirmiş. Deniz kuvvetleri topçu atışını kesmemiş olması halinde, Anzak güçlerinin tepelere ulaşmış olacağı ve Osmanlı savunma hatlarını devre dışı bırakacağı varsayılıyor. Bu da boğazların İtilaf Devletleri’nin kontrolüne geçmesine neden olacaktı.
Kaynak: 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19.