Dünya birkaç jeolojik döngüden geçti. Bugün gördüğümüz hayvanlar ve bitkiler, yüz milyonlarca yıl önce yaşamış eski canlıların torunları kabul ediliyor. Bu sayısız jeolojik döngülerden sadece birinde dinozorların nesli tükendi. Ancak dünyada milyarlarca yıldır yaşam var ve bu canlılardan önceki jeolojik dönemler de yaşamla dolu. Hatta Karbonifer ve Permiyen dönemleri o kadar çok biyoçeşitliliğe sahipti ki günümüzde enerji için kullandığımız kömür ve petrolün neredeyse tamamı, bu dönemlerde var olan bitki ve hayvanların yaşamından geliyor. O dönemde dünyada dolaşan canlılar şimdiye kadar karşılaştığımız hiçbir şeye benzemiyordu ve bunlardan bazıları gerçekten ürkütücüydü! Gelin tarih öncesi yaratıklar listesinde hangi canlılar varmış birlikte bakalım.
1. Gorgonopsid: Kılıç dişli kertenkele
Adını mitolojik karakterden alan bu canlı, 265 ile 252 milyon yıl önce Permiyen’in sonlarında yaşadı. Gorgonlar, kılıç diş olarak bilinen keskin ve uzun dişlere sahipti. Gorgonopsid hedefini bu kılıç dişleriyle ısırır, ardından avı tüketene kadar onu takip eder, en sonunda da öldürücü darbeyi indirirdi! Memelilerin modern atası olmasına rağmen, yaratık sürüngen benzeri bir beyne ve dürbün görüşüne sahipti. Bilim insanları bu canlıların memeli ve sürüngen özelliklerinin her ikisini birden taşıdığını belirtiyor. Gorgonopsid kalıntılarının çoğu Afrika’da Tanzanya, Zambiya ve Malavi gibi ülkelerde bulundu. Bu canlıların yaşadıkları yerden yola çıkan bilim insanları; onların aslanlar gibi belirli bir bölgede yaşayan yırtıcılar olabileceğini iddia ediyor. Gorgonopsidinler ortalama bir kaplanla aynı büyüklükteydiler. Ancak sürü halinde avlanmaları onları gerçekten ürkütücü yapıyordu. Dinozorlar kadar büyük olmasa da Gorgonopsidinlere ait bazı kafatasları yardım metre uzunluğunda!
2. Pterygot: Dev deniz akrebi
Tarih öncesi yaratıklar listesinin belki de en ilginç canlısı olan Pterygotlar, yaklaşık iki metre uzunluğunda deniz akrepleriydi. Pterygotlar şimdiye kadar denizlerde yaşayan en yırtıcı canlılarından biriydi. Büyüklüğü nedeniyle fazla hareket edemiyordu. Ancak kurbanlarını yutması onun için çok zor değildi! Pterygot fosilleri Avustralya, Avrupa, Kuzey Amerika ve Güney Amerika olmak üzere 4 ayrı bölgeden çıkarıldı. Bu nedenle bilim insanları bu dev deniz akreplerinin dünya çapında bir dağılıma sahip olduğunu belirtiyorlar. Pterygotların bacakları küçük ve inceydi, dikenleri yoktu ve bu nedenle karada yürüyemezlerdi.
3. Athropleura: En büyük kara Arthropode’u
Kırkayaklar bugün olduğu boyutlarında oldukça korkutucu. Bir de bu canlıların ortalama bir araba büyüklüğünde olduğunu hayal edin. Bu dev ‘mini canavarlar”, 359 milyon ile 299 milyon yıl önce Karbonifer dönemde Kuzey Amerika ve İngiltere’nin ormanlarında yaşadılar. Yeryüzündeki ormanların bolluğu nedeniyle, atmosfer çok daha yüksek oksijen seviyelerine sahipti ve bu da athropleura gibi böceklerin bu kadar büyük boyutlara evrimleşmesine yol açtı.
Boyutlarına ve korkutucu özelliklerine rağmen Athropleuralar otçuldu. Muhtemelen bitki yiyen ilk hayvanlar arasındaydılar. Çeneleri oldukça güçlüydü ancak bu gücü diğer hayvanları öldürmek için değil kalın bitkileri parçalamak için kullanıyorlardı. Öte yandan belki de en korkutucu özellikleri, dik durabilme ve yaklaşan yırtıcılara bir tür asit püskürtme yetenekleriydi. Boyutlarından dolayı, bunlardan birini kızdıracak olsaydınız, yukarı doğru kalkabilir ve doğrudan sizinle göz teması kurabilirlerdi! Bu canlılar çok kalın bir zırha sahipti. Bu nedenle avcıları olması pek olası değildi. Ancak döneminde yaşayan tüm büyük böceklerde olduğu gibi, iklim değişikliği ve çölleşme nedeniyle Karbonifer’in sonunda Athropleuraların nesli tükendi.
4. Meganeura: Şimdiye kadar var olan en büyük uçan böcek
Meganeura, Karbonifer dönemde soyu tükenmiş, günümüz yusufçuklarına benzeyen ve onlarla akraba olan bir böcek cinsi. 65 cm’den 70 cm’ye kadar kanat açıklığı olan Meganeura, bilinen en büyük uçan böcek türlerinden biri. Modern böcek ve kuşlar üzerinde yapılan son analizler hem oksijen seviyesinin hem de hava yoğunluğunun, canlıların boyutları üzerinde bir üst sınır sağladığını gösteriyor. Onların yaşadıkları dönemde atmosfer, günümüzden daha fazla oksijen sağlıyordu. Fazla oksijen ise böceğin bedenine trakeal solunum sistemi yoluyla yayılıyordu. Bu durum dev uçan böceklerin evrimleşmesine olanak sağladı. Ancak Karbonifer dönemin sonlarına doğru yaşanan iklim krizi Meganeuraları savunmasız bıraktı. Bu nedenle nesilleri tükendi. Meganeuraların fosil örnekleri ilk kez 1880 yılında Fransa’da bulundu. 1885 yılında Fransız paleontolog Charles Brongniart, böceğin kanatlarındaki damar ağına atıfta bulunmak için fosile “Meganeura” (geniş sinirli) ismini verdi. Bir başka fosil örneği 1979’da Derbyshire’daki Bolsover’da bulundu. Fosil, Paris’teki Ulusal Doğa Tarihi Müzesi’nde sergilenmektedir.
Bu içeriğimiz ilginizi çektiyse; Toplumlara Korku Salan Farklı Kültürlerdeki 9 Efsanevi Yaratık başlıklı listemize de göz atabilirsiniz!?