Sumo, Japonya’da yüzyıllar öncesine dayanan, birçok adete ve töreye uygun şekilde yapılan geleneksel bir güreş sporudur. Japonya dışındaki izleyiciler için sumo, birbirlerini dışarı itmek için mücadele eden iki devasa sporcunun yaptığı komik ve ilginç bir spordur. Ancak sumo, bundan çok daha fazlasıdır. Çünkü çok geniş bir tarihe sahiptir ve Japonya’nın milli sporu konumundadır. Ayrıca Japonya’da çok saygı duyulan sumo güreşçilerine “sumōtori” veya “rikişi” denir. İşte sumo güreşi hakkında bilmeniz gereken her şey.
Japoncadaki sumō, sumafu sözcüğünden gelmektedir ve bu “kendini savunma” anlamına gelmektedir. Sumo güreşi, yaklaşık 1500 yıl önce yapılmaya başlanan bir spordur. İlk başladığı zamanlarda sumo, iyi bir hasat için dualarla yapılan ve tanrılara adanan seremonilerden oluşuyordu. 710-794 yıllarını kapsayan Nara Dönemi’nde sumo, imparatorluk sarayındaki seremonilerde yer almaya başladı. Ancak o zamanki sumo müsabakaları, oldukça sertti ve boks ve güreş karışımından oluşuyordu. İlerleyen yıllarda kurallar oluşturulduktan sonra sumo güreşi günümüzdekine yakın bir hale geldi.
1185-1333 yıllarını kapsayan Kamakura Dönemi’nde ülkeye samuraylar hükmetmeye başladı ve böylece sumo onların boyunduruğu altına girdi. Bu dönemde sumo öğretisi, askerlerin fiziksel gücünü arttırmak için önem kazandı. 1603-1868 yıllarını kapsayan Edo Dönemi’nde ülkede varlıklı sınıflar söz sahibi oldu. Bunun üzerine sumo, halkı eğlendirmek için düzenlenmeye başlandı. Ayrıca Japon Sumo Federasyonu’nun temelleri bu dönemde atılmıştır.
Günümüzde Sumo Federasyonu, yılda 6 tane turnuva düzenlemektedir ve bu turnuvaların her biri 15 gün sürmektedir. Ayrıca düzenlenen turnuvalar ülke genelindeki televizyonlarda yayınlanmaktadır.
Sumo güreşinin kuralları
Sumo güreşindeki amaç, rakibi Japoncada “dohyo” denilen rengin dışına itmek veya rakibin dengesini kaybettirerek vücudunun herhangi bir kısmının yere değmesini sağlamaktır. Vücudunun herhangi bir kısmı ringin dışına çıkan güreşçi müsabakayı kaybeder. Elbette daha farklı bir şekilde de mağlup olmak mümkündür. Vücudunun herhangi bir kısmı yere değen güreşçi de müsabakayı kaybeder. Genellikle sumo güreşi müsabakaları saniyeler sürer. Sumo basit bir kazan kaybet formatına sahiptir ve berabere kalmak yoktur.
Çok güçlü bir fiziğe sahip olan sumo güreşçilerini sınırlayan kurallar vardır. Sumoda saç çekmek, yumruk atmak, karna ve gövdeye tekme atmak, kasık bölgesine saldırmak, kulaklara vurmak ve rakibini boğmaya çalışmak yasaktır. Maç başlamadan önce ringe çıkan güreşçi, eline aldığı tuzu ringin ortasına serpmektedir. Bunun amacı hem kötü ruhlardan arınmak hem de sahayı kayganlaştırmaktır. Sumo güreşinde herhangi bir kilo sınırlaması yoktur. Yani bir güreşçi, kendinden hafif veya ağır olan bir rakip ile mücadele edebilmektedir. Bu nedenle de sumo güreşinin kendine has teknikleri vardır. İyi bir strateji uygulayan ve doğru teknikleri kullanan kişi müsabakayı kazanır. Ağırlık sumo güreşinde çok büyük bir avantajdır, ancak kendinden daha ağır rakipleri yenen sumo güreşçileri de vardır. Sumo güreşçileri çok ağır olmalarına rağmen oldukça esnektirler. Ayrıca sumo güreşçisi olabilmek için Japon olma şartı yoktur.
Sumo güreşçileri kaç kilo?
Sumo güreşçilerinin kilosu ortalama olarak 200 kg civarındadır. Ancak bu ortalamadan daha hafif ve daha ağır olan sumo güreşçileri de mevcuttur. Ōrora Satoshi, 292.6 kilogramlık ağırlığıyla dünyanın en ağır sumo güreşçisi unvanına sahiptir.
Sumo güreşi hakemi
Sumo güreşinde hakemlere büyük bir görev düşmektedir, çünkü bu sporda adil ve objektif kararların verilmesi çok önemlidir. Gyoji denilen ring hakemi Kamakura Dönemi’ne ait olan bir samuray kimonosu giyer ve başına Şinto rahiplerinin şapkasını takar. Maç başlamadan önce hakem ringe çıkar ve özel bir ses tonuyla güreşçilerin isimlerini söyler. Daha sonra sumo güreşçileri ringe çıkar ve hakemin elindeki tahta yelpazeyi çırpmasıyla müsabaka başlar. Müsabaka başladıktan sonra hakem, güreşçileri dikkatli bir şekilde izler ve onları cesaretlendirecek şeyler söyler. Ayrıca ringdeki hakemin haricinde ring dışında dört hakem daha bulunmaktadır.
Adım Caner Cem Martı, 1996 yılında Bartın'da doğdum. 2010 yılında geçirdiğim kaza sonucunda vücudumun %99'u felç kaldı. 2015'ten bu yana bazı cihazlar yardımıyla internet ortamında çalışabiliyorum. İçerik editörlüğü ve sosyal medya uzmanlığı gibi alanlarda tecrübe sahibiyim, ancak asıl uzmanlık alanım SEO uyumlu makale yazmak. Ayrıca front-end tasarımlar yapıyorum. Sinema, spor ve tarih gibi konular çok dikkatimi çekiyor. Özellikle sinema tutkunuyum.
