Biliyoruz ki her sektörün, her alanın bir amiral gemisi vardır; ürün niteliklerinin marka isminden sonra geldiği, logosu göründüğünde insanın içini rahatlatan bir his yaratan markalardır bunlar… Misal otomobilde farklı klasmanlarda olsun olmasın; Mercedes, BMW ya da Ferrari ismi duyuldu mu akan sular durur. Dedim ya; her alanda vardır bir amiral gemisi, tıpkı futbolumuzdaki Beşiktaş (Beşiktaş’lıyım, bu konuda taraflıyım) gibi.
İşte müzik dünyasının entrüman özelinde piyanodaki amiral gemisi de dünyadaki klasik müziğin notalarının duyulduğu konser salonlarının büyük çoğunluğunda kullanılan Steinway&Sons piyanoları alanının en iyileri arasında yer alır ve bir anlamda okulun popüler çocuğudur.
Yaklaşık 250 yıldır vazgeçilmez olan enstrüman
Tarihte “piyanoda bestelenmiş ilk eser” 1771 yılında Muzio Clementin tarafından yaratıldı ve bu enstrüman o günlerden başlayarak karizmanın, şıklığın, zarafetin simgesi haline geldi.
Steinway&Sons ise 166 yaşında
Piyanonun müzisyenler arasında popülerlik kazanması 1800’lü yıllara denk geliyor. Bu dönem, romantik klasik müziğinin oldukça etkin olduğu yıllar. Steinway&Sons ise Almanya doğumlu Henry Engelhard Steinway tarafından 1853 yılında Manhattan’daki bir binanın çatı katında kuruldu.
Üstelik o yıllarda civardaki tek piyano üreticisi Steinway değildi ancak idealler büyük, hayaller yarınları şekillendirecek kadar köklü olunca rekabet, büyümeye ivme kazandırıyor.
Üretim yeri 148 yıldır aynı yerde
Üretimin başlamasının üzerinden 18 yıl kadar kısa sayılabilecek bir süre geçmişti ki; işleri büyüten Steinway çatı katına sığmaz ve New York’taki bir fabrikada daha çok el emeği, göz nuru piyanolar üretmeye başlar.
Marka, 1871 yılından bu güne aynı fabrikada üretim yapıyor. Ancak tek üretim yerinin bu fabrika olduğu düşünülmesin çünkü farklı sınıflardaki üretimler için Çin gibi farklı coğrafyalarda etkin olan üretim alanlarının da mevcut olduğu biliniyor.
Kalitenin kontrolü önemli
Adını fiyasko üretimle özdeşleştirmek veya kirletmek istemeyen marka, her bir piyanonun üretimini en az 11 aylık süre ile kısıtlıyor. Sözün özü bir Steinway&Sons kolay yetişmiyor.
Ayrıca üretilen tüm piyanolar sunum aşamasından önce 5 kez akort ediliyor. Akort işlemi sırasında, bir makine de, 88 tuşu bulunan piyanonun tüm tuşlarının üstüne aynı anda basıyor.
Steinway piyanoları dayanıklılık özelliğiyle de tanınıyor. Bugün, Astoria fabrikasında 300 piyano yapımcısı yılda 1500 piyano üretiyor. Bir Steinway&Sons piyanosu 12,000 parçadan oluşuyor ve her parçası özenle üretilip bir araya getiriliyor.
Steinway&Sons dünyaca ünlü birçok ismin tercihi olan marka olarak rakiplerini zor durumda bırakıyor
Alanında söz sahibi olan bu piyano üretici, Sergei Rachmaninoff, George Gershwin, Billy Joel, Diana Krall, Ludovico Einaudi, Regina Spektor, Dream Theater üyesi Jordan Rudess gibi saygı duyulan isimlerin vazgeçilmez tercihi.
Yine 1927 yılında Türkiye’ye gelip konser veren ve Atatürk tarafından Çankaya’ya davet edilen ünlü Alman piyanist Wilhelm Kempff hangi marka piyano kullanıyor olabilir? Evet, o da bu markanın kullanıcılarından oldu.
Steinway&Sons markasını zevkle kullanarak sanatını icra eden bir başka efsanevi isim de Amerika Vladimir Horowitz.
O tuşlara sanatçılarımız da dokundu
Ülkemizdeki “Harika Çocuk”lardan biri olan İdil Biret de Steinway&Sons’un sanat yüzlerinden biri oldu. Ancak buraya not düşmekte fayda var; Biret’in bazı resitallerinde Yamaha markasını da tercih ettiği biliniyor.
Ayrıca Kadıköy’ün nezih bölgesi olarak geçen Moda’daki Barış Manço Müzesi, sanatçının hayattayken kullandığı bir Steinway & Sons B210’a ev sahipliği yapıyor ve zarif duruşuyla önünden geçenlere bir selam çakıyor.
Bu kadarla sınırlı değil
80’li yıllarda müziğiyle dünyayı kasıp kavuran ve bugün de küresel bir sembol olan The Beatles’ın unutulmayan üyelerinden John Lennon’ın “Imagine”i bestelediği piyanosu oldukça konuşulmuştu. Çünkü Lennon’ın bu eserini bestelediği piyanosu tahmin edileceği üzere Steinway & Sons Model Z piyanoydu ve George Michael tarafından 2 milyon 370 bin Dolar karşılığında satın alınmıştı.
Rus piyanist Gerstein’e göre Steinway dinleyici ile özdeşleşiyor
Rus piyanist Kirill Gerstein’in New York Filarmoni Orkestrası’yla sahne almak için uğradığı New York’ta markayı yücelttii şu cümleleri tazeliğini koruyor.
Gerstein “Piyanistlerin kas ve sinir sistemi konser sırasında piyanodan çıkardıkları sese göre şekilleniyor. Dinleyiciler içinse piyano sesi, Steinway’den çıkan sesle özdeşleşir” diyor.
Sinemanın da çokça kullandığı marka
Farklı tarihlerde gösterime giren ancak kült haline gelen birçok filmde de rol alan önemli “karakter” oyuncularından biridir Steinway&Sons.
Ünlü yönetmen Jaes Cameron’un filmlerinden 1997 yapımı Titanik’ten tutun da Roman Polanski’nin 2002 yapımı Piyanist eserine kadar farklı türdeki filmlerde görülen piyanolar bu markaya mensup.
Dedektifin parçalayıp yazık ettiği piyano da Steinway&Sons
Komedi türündeki 1983 yapımı Pink Strikes Again’in “gerilim” sahnesinde Dedektif Clouseau’un çekiçle vurup dağıttığı güzelim Steinway’in son hali unutulmadığı gibi kesitte geçen diyalog hala hafızalarda:
– But that’s a priceless Steinway!
– Not anymore.
Hammadde sadece iki bölgede yetişiyor
Markanın üretim sağlaması için gereken hammadde dünya üzerinde sadece iki bölgede mevcut; Alaska ve Britanya Columbiyası…
İşin mutfağında bulunan ustalardan Robert Berger konuşuyor
Şirketin Müşteri Memnuniyeti Bölüm Müdürü Robert Berger, “Firmanın kuruluşundan beri hedef orta kalitede piyanolar değil, dünyadaki diğer piyanolar için standardı belirleyen piyanolar üretmekti” diyerek Steinway&Sons markasının kurulduğu ilk yıllardan bu yana dünya liderliğine oynamasının altında yatan nedenleri sıralıyor.
2013 yılında ABD’li özel yatırım fonuna satıldı
Statü göstergesi olarak farklı bir misyon yüklenen Steinway&Sons markası ABD ve Avrupa’yı da etkileyen küresel ekonomik krizden etkilenen devler arasına girmişti. Ancak konuyla ilgilenen ekonomistlerin ve analizlerin öngörüleri sonrası kendine yatırım yolu açan markayı, 2013 yılında ABD’li yatırım fonu Kohberg tarafından satın alındı. Markanın kazandığı bu yatırımın karşılığı 438 milyon dolar.
Belgesele konu oldu
Ben Niles’in yönettiği 2007 yapımı Note by Note: The Making of Steinway L1037 isimli belgesel markanın hanesine yazılan artı anlamına geliyor çünkü yapım bağımsız ve herhangi bir ekonomik gelir kaygısından yoksun. Hal böyle olunca da belgesel marka için bir tanıtım projesi gibi oldu.
Son olarak, masumiyet ile estetiğin bir aradaki uyumunu en tatlı ve bir o kadar ciddiyetle sunan küçük dostumuzun mini resitalini izleyebilirsiniz
İfadenin ciddiyeti ve tatlılığı… Piyanosu da Steinway & Sons, dünyanın en iyi 4 piano üreticisinden. Manhattan’da 1853’te Alman bir göçmen tarafından kurulan şirket bugün halen dünya devi… https://t.co/oVErWEBunQ
— Dr. Işıl Acehan (@IsilAcehan) April 29, 2019