Sosyal medyanın gücü her geçen gün durdurulamaz bir şekilde büyürken, içinde bulunan bizler bundan nasıl etkileniyoruz? Bu yazımda sizlerle sosyal medyanın psikolojimizde, güzellik algımızda hatta dünyayı algılayışımızda bıraktığı etkiler hakkında yazmak ve bu konu hakkında yapılan son zamanlardaki en iyi girişimden bahsetmek istedim. Projenin adı We Do ve 19 yaşındaki üniversite öğrencisi Zeynep Karali tarafından yürütülüyor. Sosyal medya tarafından bizlere empoze edilen güzellik algısı, aşmakta zorlandığımız toplumsal yargılar, özgüven problemleri gibi aslında günümüzde birçok insanın problemi olan ama yeterince konuşulmayan, konuşulamayan konuları ele alıyor. Daha fazlasını öğrenmek için okumaya devam edin.
Sosyal medyada güzellik algısı
90’lı yıllarda hayatımıza yavaş yavaş giren sosyal medya şu günlerde bizden bağımsız düşünülemeyecek bir hale geldi. Kitle hareketlerine, moda akımlarına, savaş ilanlarına tanıklık eden sosyal medyanın güzelliği algılama biçimimizde bir sözü olmayacağını düşünmek delilik olurdu. Peki sosyal medyanın yarattığı bu güzellik algısı ne kadar gerçekçi? Özellikle kadınların görünüşlerini ciddi bir biçimde etkileyen ve insanları fabrikasyon üretim gibi göstermeye başlayan bu akımlara nasıl yaklaşılmalı?
32 bedenden Kardashian poposuna
Güzellik algısı o kadar hızlı değişiyor ki, zavallı bedenlerimiz ve zihinlerimiz genellikle takip etmekte bile zorlanıyor. Bir dönem Tumblr, Instagram, WeHeartIt gibi sitelerde birbirinden ince vücutlar güzel sayılıyordu. Bu öyle bir noktaya ilerlemişti ki yeme bozuklukları teşvik edilmeye başlanmıştı. İnternetin her yerinde, pro-anoreksiya siteleri açıldı, birçok insanın hayatı belki de geri döndürelemeyecek bir şekilde değişti. Bunun üzerinden daha çok geçmeden inanılmaz bir fitness akımı başladı ve bu sefer herkes ‘thigh gap’ ve ‘sixpack’ istemeye başladı. Kadınından erkeğine insanlar bu amaç uğruna ilaçlar aldı, hayatını kaybedenler oldu. Yine çok geçmeden Kardashianlar dünyamızı ele geçirdi ve kadın bedenine bir kum saati şekli şart koşuldu. Öyle bir noktaya geldi ki insanlar dünya çapında kabul görmeye başlayan bu güzellik standartına uymak için bıçak altına yatmaya başladılar. Her iki üç senede bir oldukça hızlı değişen bu güzellik algısına uymaya çalışmak gerek bedenlerimizi gerekse zihinlerimizi çok yordu. Bir noktadan sonra bu değişiklikleri kendimiz istediğimiz için değil, toplumun bize dayattığı standartlara uymak, bir nevi kabul görmek amacıyla yaptığımızı anladık belki de.
Her 1000 genç kızdan birinde yeme bozukluğu ortaya çıkıyor
Yeme bozukluğunun birçok sebebi olsa bile, içinde bulunduğumuz toplumun yarattığı standartlar bunun göz ardı edilemeyecek bir sebebi. Chicago’da bulunan bir yeme bozukluğu tedavi merkezinin yaptığı araştırmaya göre bünyelerinde bulunan genç hastaların yüzde 50’si sosyal medyanın hastalıklarını tetiklediğini ve etkilediğini belirtmiş. Florida State Üniversitesi’nin yaptığı bir diğer araştırmada ise Facebook ve Instagram kullanımıyla yeme bozuklukları arasında bir korelasyon bulunmuş. Sosyal medyadaki pro-anoreksiya, pro-bulimia gibi blog ve forumlar da birçok gencin hayatını bazı vakalarda değiştirilemez bir biçimde etkiliyor. Lütfen burada bahsedilen yeme bozukluğu problemlerini yaşıyorsanız hemen bir profesyonele başvurun ve yardım alın.
Kendimizi sevmeyi öğrenmek
Kendimizi sevmeyi öğrenmek birçoğumuz için zorlu bir süreç. Herkesin bu yolda kendi deneyimleri ve yöntemleri olacak. Hiçbiri daha iyi, daha kötü değil. Hepsi bizim kendi süreçlerimiz, kendi yolculuğumuz. Bu yolculukta anlamamızın önemli olduğu şeylerden birisi de sosyal medyanın artık hayatımızda kesin bir yeri olduğu ve bireylerden bağımsız olarak yol aldığı. Bununla savaşmak, farkındalık yaratmak en azından bir adım atmak bizim elimizde. Hepimiz bu gücü elimizde tutuyoruz, değişime ilk olarak kendimizden başlamalıyız: sahip olduğumuzu kabullenmek, sevmek ve bununla mutlu olup gurur duymak.
We Do nedir?
We Do “Birlikte daha güçlüyüz” diyen bir proje aslında. Projenin yapımcısı Zeynep Karali’nin sözlerinden tam olarak alıntılayacak olursam: “We Do aslında günümüz neslinin kendini içinde bulduğu medya araçları aracılığı ile onlara empoze edildiği düşünülen güzellik algısı ve toplumsal yargı gibi bir çok konuyu ele alan, birkaç oturumda birbirini hiç tanımayan 4 kişinin bir masada sorulan soruları baz alarak münakaşa edip paylaşım yaptıkları kolektif bir fotoğraf çalışması.”
We Do ekibinin ilk buluşması
Bu projenin fikir sahibi Zeynep ve birbirinden güzel 3 kadın geçtiğimiz günlerde bir araya gelerek We Do projesinin ilk aşamasını gerçekleştirdiler. Sanattan, özgüven problemlerinden ve Norveç hamamlarından konuştular. Zeynep de dinledi, kaydetti, yazdı ve bol bol fotoğraf çekti. Sonraki aşamalarda Zeynep projenin diğer katılımcılarıyla bir araya gelmeye devam edecek. Her seferinde yeni hikayeler duyacağız ve anlara tanık olacağız. Şimdilik sizi bu birbirinden farklı dört kadının sohbetini daha detaylı okumak için buraya alabiliriz.
”Değiştirilebilecek bir şeye iltifat edilmesi bana daha iyi geliyor. Birinin gözleri, saçları veya fiziğinden ziyade zevklerine dair övgü mesela. İçtiğim kahve veya okuduğum kitap olabilir, çünkü bunlar benim kendi şekillendirdiğim şeyler ve bu iltifatın sonrasında ‘teşekkür ederim’in de ilerisine gidebiliyoruz çünkü konu açılmış oluyor.”
Takipte kalın
Proje hakkında daha çok şey öğrenmek ve bundan sonraki süreçleri takip etmek istiyorum diyenleri, Zeynep’in projeyi yürüttüğü instagram hesabına ( @katiphoto ) ve internet sitelerine şuradan yönlendirebiliriz.