Genellikle iki kişilik (multiplayer) olan bu oyunlar, şipşak oynanabilen oyunlardır. Oynanması için fazla malzemeye gerek yoktur. Bazılarını günlük hayatta farkında olmadan oynarız, bazılarını ise çocukluktan beri.
Sadece kalabalık caddelerden geçerken oynanan oyun ‘güzel mi, çirkin mi?’
Arkadaşınızla İstiklal Caddesi misali kalabalık bir caddede yürüyorsanız, kalabalık içinde sizi ferahlatacak bir oyundur. Önce karşıdan gelen erkek ya da hatun göze kestirilir, güzel ya da çirkin olduğu üzerine bir tahmin yapılır. Siz, karşıdan gelen hatun ya da erkeğe ‘ok’ verirseniz, puan almanız için yanınızdaki arkadaşınızın da ‘valla iyiymiş’ demesi lazımdır. Oyun cadde bitince sona erer.
Futboldan sonraki en popüler oyun ‘çöp-ball’
En afili futbol toplarıyla değil, ya bir pet su şişesiyle ya da ezik büzük metal içecek kutusuyla oynanır. Oyun süresi 90 dk. değil, arkadaşınız ya da arkadaşlarınızla yapacağınız üç beş paslaşma kadardır. Genelde çöp bir arabanın altına kaçtığında son düdük çalar. Çöp-ball dünyada her gün milyonlarca kişi tarafından oynanmaktadır.
Kemik kıran, amansız ‘başparmak dövüşü’
Zil çalıp karşılaşma başladığında ilk birkaç saniye çok önemlidir. Eğer dev parmaklı bir arkadaşa karşı oynuyorsanız şansınız çok azdır. Sağa-sola yapılan bilek hamleleri de önemlidir. Oyunun en sinsi, ‘çoban-matı’ misali hamlelerinden biri de rakibin avuç içini tutarken baş parmağınızı indirmeniz, rakip dolma parmağıyla hamle yaptığında hızlıca parmağı kaldırıp onun dolma parmağını yakalayarak kilitlemenizdir. Bu uğurda çok parmaklar kırılmıştır.
Manikür bozan ‘açma halkası koparmacaları’
Manitanızla biranızı yudumluyorsanız onunla oynayabileceğiniz en hardcore oyunlardandır. Biranın açma halkası dikey olarak tutulur ve işaret parmağıyla en şiddetlisinden vurulmaya başlanır. Genelde açma halkasının açıldığı tarafın tersine vuranların kazanacağına inanılır. Manitanın manikürlerini bozsa da iddiasına oynamak çok eğlencelidir.
Dünyadaki bütün filmleri izlemiş olanların oyunu ‘sen şu filmi izledin mi? peki ya sen bu filmi izledin mi?’
Farkında olmadan oynanan bir oyundur. İçinde ego, entelektüellik, bolca yönetmen ve oyuncu vardır. Rakibin filmini bildikten sonra ona hiç izlenmemiş filmlerden birini sorup ikinci rauntta nakavt etmek hep akıldadır.
Evde oturduğun yerden TV programındaki soruları tahmin etmece
Bazen Google’dan destek alarak, bazen de soruyu kendimiz bilip yanımızdaki arkadaşımıza hava attığımız oyundur. TV’ye karşı oynanır. Sanki sunucunun karşısında siz varmışsınız gibi triplere sokar, bağımlılık yaratır. Kumandadaki ‘kapat’ tuşuna basınca oyun biter.
En nükleerinden ‘pipet patlatmaca’
Pipet, bir makara çevirir gibi üst ve alt tarafından hızlıca çevrilir. Tek görevi içecek içerken bizlere yardımcı olmak olan pipetcağızın bu efsane oyundaki tek rolü ”patlamaktır”. En kilit nokta ise pipeti tek hamlede işaret parmağıyla vurarak gümletmektir. Nice gençler bu uğurda bir pipeti patlatamayarak rezil rüsvan olmuştur. Çok tehlikeli bir oyundur, teklif edildiğinde gerilmemeli, sakin kalınmalıdır.
Her derde deva ‘taş-kağıt-makas’
”Bakkala kim gidecek?”, ”Faturayı kim yatıracak”, ”FIFA’da ikimiz de aynı takımı almamalıyız!” gibi ülkeleri savaşa sokacak inanılmaz kaos durumlarda ilaç gibi gelen oyundur. Çok kısa zamanda bazı ülkelerin seçimleri de ‘taş kağıt makas’ yöntemiyle yapılmalı ve gerçek demokrasiye ulaşılmalıdır.
Her sabah işe geç kalmamaya çalışmaca
Sabahları ilaç gibi gelir, bir nevi spordur. Genelde ‘iş’ kazanır, geç kalınır. 3 defa tekrarlanırsa patrondan ‘fırça kombosu’ yenir. Yoğun trafik, oyunun en zorlu bölümüdür. Vapur ya da otobüs kaçırıldığında da ‘taksi’ bonusu kullanılır.
Dünyanın en güçlü insanı gibi hissettiren ‘kapak bükmeceler’
‘O küçücük bir kapağı büktü de ben bükemez miyim?’ sorusunu kendinize sorarak başladığınız ve sonunda muhtemelen rezil olduğunuz oyun. Bu oyun da ‘pipet patlatmaca’ gibi yüksek riskli oyunlardandır. Kalabalık ortamlarda oynanmaması gereklidir. Rezil de edebilir vezir.
Ortamlarda beyin yakan oyun ‘adı neydi ya?’
Muhabbet ortasında spontane gelişen bir oyundur. Bir film ya da dizi hakkında konuşuluyorsa orada oynayan oyuncunun adı unutulur. Rakip hemen tahminlerde bulunur. Siz de üzerine tahminlerde bulunursunuz. Beyin yanar, error verilir. İsmi doğru tahmin eden büyük bir mutluluk yaşar ve oyun biter.
Olimpiyatlara bile alınması gereken spor dalı ‘bozuk para maçı’
Bir insan kendini nasıl 1 TL ile Messi gibi hissedebilir ki? Çocukluğumuzdan beri oynadığımız, bozuk paralarla okul sıralarına zımpara çektiğimiz maçları hepimiz hatırlarız. Sıradan bir dikdörtgen masa Nou Camp, kaledeki işaret parmağı Vakabayaşi, şutu çeken parmaklar ise Messi olur oyunda. Ofiste, tatilde hâlâ ara sıra oynar, büyük deneyimimizden gelen artistik şutları da çekmeyi ihmal etmeyiz.
Dünyanın en gıcık oyunu ‘hangi elimde?’
7’den 77’ye herkesin oynadığı oyun. Genelde arkadaşa küçük bir hediye alınmışsa, hediyeyi vermeden önce ‘bil bakalım hangi elimde?’ sorusu sorulur, eller arkadayken arkadaşın verdiği cevap doğruysa da şakacıktan hediye diğer ele geçirilir ve arkadaşın doğru tahminde bulunamaması sağlanır. Hain bir oyundur. Iyk.