Beyni ile yazıp kalbiyle düşünen özgür bir ruh; Simone de Beauvoir.
Sadık olmanın bir kağıt parçasına imza atmak olmadığını, sadakatin gerçeğinin, verilen ufak sözlerde gizli olduğunu savundu.
“Bir gün annemin bulaşıklarına yardım ediyordum. annem tabakları yıkıyor, ben kuruluyordum. mutfağın penceresinden, itfaiye barakaları ile başka evlerin mutfakları görünüyordu. bu mutfaklarda da başka kadınlar, tavalar ovuyor, tencereleri parlatıyor, tabakları yıkıyor, sebze ayıklıyorlardı. her gün öğle yemeği; akşam yemeği; her gün bulaşık; her gün temizlik; saatler boyu uzayan bir hiçlik; hiçlikten öte bir yere ulaşmayan bir sonsuzluk. ben böyle yaşayabilecek miydim? bir yandan tabakları dolaba yerleştirirken, ‘hayır’ dedim kendi kendime. benim yaşantım, bir yerlere ulaşacak mutlak.”
Hayatını tamamen doğruluklar ve açık olmak üzerine kurup, toplumsal tabuları yıktı. Hayatının en güzel başarısının ise Jean-Paul Sartre ile olan beraberliği olduğunu söyledi.
Varoşçuluğun getirisi olan melankolik halini, özgürlüğüne olan düşkünlüğünü, en iyi şekilde kaleme döken ismi kadar güzel Simone de Beauvoir’nın sözleriyle sizi baş başa bırakıyoruz.
1. “Güneşin parlaklığını yakıcı çıplak haliyle yüz yüze geldiğinizde değil, kapalı panjurlar arasından süzüldüğünde çok daha iyi hissedersiniz.”
2. “Günler benden dörtnala uzaklaşıyor, bense her birinde beklemekten tükeniyorum.”
3. “Bir başkası olabilirdim, ama o zaman da o başkası kendini sorgulayacaktı.”
4.”Asıl kötü olan, kendini tanımlanmış, çerçevelenmiş, olup bitmiş olarak bulmak, gelip geçici anların birbirine eklenmesiyle etrafınızda sizi kapana kıstıran bir kabuğun oluşması.”
5. “Ne bekliyoruz öyleyse, başka birini mi? Sonu gelmeyen bir oluşun içinden, bizi alıp uzaklara götürebilir mi başkası? Bunu ondan beklemek haksızlık olur doğrusu. ”
İnsanoğlunun hiçbir edimi sonsuza varamaz, sonsuza dek uzanamaz çünkü