Asıl adı Mehmet Nâzım Özgünay olan Florinalı Nâzım (1883 – 1939) yirminci yüzyılın ilk yarısına kadar pek çok fıkra, karikatür ve espriye konu olacak bir hayat yaşar. Onun hayatının önemli bir bölümü, kendisinin dahi, bilge bir şair olduğunu ispat etmeye çalışmasıyla geçer. Kendine yönelik bu övgüleri sağlamak için giriştiği yollarsa onun türlü şakalara konu olmasının önünü açar.
1. Erken yıllar
1883 Florina doğumlu olan Türk şair ilk ve ortaöğrenimini babasının görev yaptığı Manastır’da görür. Ardından 1901’de İstanbul Hukuk Mektebi’ne girerek 1906’da mezun olur. Mezun olduktan sonra da memurluk, şube müdürlüğü, Polis dergisi müdürlüğü gibi görevlerde bulunur.
2. Erişilmez bir dâhi
Florinalı Nâzım’ın hayattaki en büyük hedefi; erişilmeyen, sırları çözülememiş, deha sahibi bir şair olduğunu kanıtlamaktır. Bunun için türlü yollara başvurur. En acayipleri arasında; yazı ve şiirlerini yayımlayacak bir mecra bulamadığı için ücretini ödeyerek gazetelerin ilan sayfalarında yayımlatması yer alır. Yine bir diğer metodu da yazar ve şairlerin dostluklarını kazanıp onlara zor günlerinde yardım ederek bundan kendisine bir pay çıkarmaya çalışmasıdır. Florinalı Nâzım bu sayede onlara kendi şiirlerini gönderir ve imzalı fotoğraflarını ister.
3. Tevfik Fikret merasimi
Büyük şairlerimizden Tevfik Fikret için bir tören düzenler. Bu sayede basında kendisinden bahsedilmesini sağlar. Florinalı Nâzım’ın ayrıca Peyami Safa, Abdülhak Hamit gibi şairlerle de ilişkileri vardır. Özellikle Hamit’e büyük saygı ve sempati duyar. Şairin “Florinalı’ın Türk Şiir Krallığı Neden ve Nasıl Doğmuştur” adlı bir de kitabı vardır.
4. Abdülhak Hamit hayranlığı
Florinalı Nâzım, büyük ve erişilmez bir dâhi olma yolunda kendine Hamit’i örnek alır. Tıpkı onun gibi devasa bir şair olmayı arzular. Onun yakınında yamacında bulunmayı da eksik etmez. Öyle ki Hamit’in eşini kaybedince yazdığı “Makber”inden hareketle kendisi de karısının vefatı üzerine “Zeyl-i Makber”i yazar. Florinalı Nâzım kendisini Hamit’in edebi veliahdı olarak görür.
5. Kendisine takılan alaycı sıfatlar
Abdülhak Hamit, kendisini veliahdı olarak gören Florinalı Nâzım’a “Büyük Şair” sıfatını verir. Devrin şiir konusundaki diğer otoritelerinden Tevfik Fikret ve Samipaşazade Sezai de onu rütbe ile onurlandırırlar. Peyami Safa da Florinalı Nâzım’a “Şiir Kralı” lakabını verir. İşin komik yanı şu ki bu vasıf ve rütbelerin hepsi de ironi ve biraz alay içerir. Ancak o kendisine devrin önde gelen şairleri tarafından verilen bu vasıfları gururla taşır.
6. Selahaddin Enis’ten hoş bir anı
Dönemin Şebab dergisinde çalışan Selahaddin Enis, dergide toplanıp yapılan sanat sohbetlerinden birine bir gün Florinalı’nın da geldiğini söyler ve akabinde şunları aktarır: Florinalı Nâzım, müthiş konuşan bir adamdı. Bir beyan talâkatı ki kolunuza girdiği zaman eğer söz dinlemeye tahammülünüz ve ayaklarında onunla yürümek kabiliyeti varsa yirmi dört saat yürür ve yirmi dört saat onun devamlı ve inkıtasız sözlerini işitebilirsiniz. İşte bundan dolayı idi ki Florinalı’nın gelmesiyle değişen muhitimizde susmaya ve sadece onu dinlemeye mecbur olurduk. Çünkü Florinalı aman zaman dinlemez, kendisinden başka kimseye konuşmak hakkı vermezdi.
7. Bilinmeyen bir şiiri
Şiir Kralı Florinalı Nâzım’ın şiirlerinden biri:
Gecenin karanlık, derin semasında
Peri alayları, eb‘adı kucaklar
Ay çıkınca hepsi bulut gibi kaçar
Gizlenir kamerin altın ziyasında
Hüsün ilahesinin gölgesi midir?
Gümüş bir tül gibi yayılan mehtab
Yıldızlar, ruhuma ederken hitab
Nur dalgalarıyla zulmetler erir
Saf köpükler gibi envarı akar
Cihanı kaplayan mavi denizin
O parlak aleme, yükselmek için
Ruhum, şevk içinde göklere bakar
8. Kâinatça tanınmış Türk şiir kralı: Florinalı Nâzım ve şaşaalı edebi hayatı (Beşir Ayvazoğlu)
Beşir Ayvazoğlu’nun bizim de yer yer kaynak olarak kullandığımız kitabı unutulmaya yüz tutan bu nevi şahsına münhasır şairimizi tekrar hatırlamaya yardımcı olabilir. Sanat hayatı, şairlerle olan münasebeti, kendini övmek adına verdiği reklam ve ilanları kitapta bulabilirsiniz.