Ona boşuna “asil İngiliz” demedik; çünkü soyu gerçekten İngiliz asilzadelerine dayanıyor. Bu bilgiyi öğrenince hiç şaşırmıyorsunuz, adamın tüm hâlinden tavrından belli zaten. Kariyerine özellikle Shakespera tiyatro oyunları ile başlayan Cumberbatch, daha sonra film dünyasına ayak basmış, iyi ki basmış. Birçok biyografi filminde oynayan Cumberbatch, sesi ve aksanı çok beğenildiğinden birçok seslendirme yapmış, yapmaya da devam ediyor. Bu seslendirmeler arasında çok iyi bildiğimiz yapıtlar da mevcut.
Ülkemiz insanları da dahil olmak üzere Benedict Cumberbatch en çok Sherlock Holmes rolü ile sevildi. Hatta onu ilk kez bu rol sayesinde tanıyan kesim de çok fazla. Onun hakkında en çok yapılan yorumlardan biri de şu: “Bir insan çok yakışıklı olmayıp da nasıl bu kadar karizmatik olabilir?”
Oyunculuk hayatı boyunca 70 ödüle aday gösterilip 29’unu alan Benedict Cumberbatch’in biraz da özel yaşamı hakkında bilgi verecek olursak; ünlü oyuncu, film çekimleri sırasında tanıştığı Sophie Hunter ile Sevgililer Günü’nde evlendi ve çiçeği burnunda babalardan biri şu an. Yani anlayacağınız kariyerindeki zirvelenişi, özel hayatında da tam gaz devam.
The Hobbit / IMDb: 8 – 8,4 – Serinin başlangıç yılı: 2012
The Lord of The Rings (Yüzüklerin Efendisi)’e öncül kitabı olarak görülen Hobbit’ten uyarlanmış film. “Sevgili Frodo, sana her şeyi anlatmanın zamanı geldi.” diye başlayan başlangıç filminden sonra 2 film daha çekildi, hepsi de tüm dünyada yankı uyandırdı hâliyle. Gandalf’ın evine gelmesi ve ona bazı teklifler sunmasıyla hayatı değişen Bllbo’nun hem macera dolu hem de komedi unsurları barındıran sahnelerini izlemek çok keyifli. Bilim – kurgu tarzı, kaliteli efektlerin yoğun olarak kullanıldığı filmleri seven insanlar için paha biçilemez bir yapıt zaten. Filmin başrolünde, Sherlock dizisindeki Dr. Watson karakteriyle sevdiğimiz isim Martin Freeman oynuyor.
Benedict bu filmde bize yüzünü göstermiyor 🙂 “Smaug” denen devasa büyüklükte bir ejderhayı seslendiriyor. Ama videoda da göreceğiniz üzere kamera arkasında Benedict’i izlemek, en az filmdeki Smaug’u izlemek kadar büyüleyici. Müthiş be! Adam kendini kaybediyor, yaşıyor âdeta! Resmen ejderha oluyor yani gerçek hayatta da. İnsan rollerini oynamak her zaman daha kolaydır ama bir hayvanın, üstelik böylesine tehlikeli bir hayvanı canlandırabilmek; işte bütün mesele bu. Ve tabii buradaki rolü ile 7 dalda ödüle aday gösterilip, biri BAFTA olan ödüllerden ikisini alıyor. Yeni Hobbit köyü de Sivas’ta kuruldu bu arada, bilmiyoruz duydunuz mu 🙂
The İmitation Game: Enigma (Yapay Oyun) / IMDb: 8,1 – 2014
İngilizler Naziler’in şifreli mesajlarını çözebilmek için ülkenin en iyi kriptoloji uzmanlarını bir yere toplamıştı. O grubun içerisinde bulunan Profesör Alan Turing, II. Dünya Savaşı sırasında İngiliz Hükümeti’nin kahramanı olan bir isimdi. Eğer Alan’ın ürettiği makine olmasaydı, Nazilerin hakimiyetindeki Almanya tarafından şifreli mesajlar yollamak amaçlı kullanılan “Enigma” adlı makinedeki şifreler çözülemeyecek ve 14 milyon ölmüş olacaktı. Bunu filmde geçen bir replikle pekiştirecek olursak; “Biliyor musun; bu sabah sen olmasaydın; şu anda var olmayacak olan, şehrin birinden geçen bir trendeydim. Sen olmasaydın muhtemelen; ölmüş olacak bir adamdan bilet aldım. Tüm konularda bilimsel araştırma yapabiliyorsam, hepsi yalnızca senin sayende. Şimdi normal olabilmeyi istiyorsan ki emin ol ben istemezdim. Öyle olmadığın için dünya son derece iyi bir yer…” Yalnızca “normal” olabilmeyi isteyen bir profesöre söylenilen, dünyanın en huzur verici cümlelerinden biri olabilir.
Filmin gerçek hayatla örtüşmediği birçok nokta var. Ama film bazında bakarsanız; hayatınızda izlediğiniz en güzel filmlerden biri olabilir. Daha önce izlediyseniz eğer, Devrim Arabaları ve A Beatiful Mind (Akıl Oyunları) filmlerine benzer bir şeyler görebilirsiniz. Filme kötü desek ağzımıza bir tane çarparlar zaten sanıyoruz, çünkü Oscar Ödülleri de dahil 68 ödüle aday olmuş ve bunlardan 34’ünü alabilmiş bir filmden bahsediyoruz. Benedict de “En İyi Erkek Oyuncu Ödülü”nü sırtlamış zaten. Filmde Benedict Cumberbatch’e Keira Knigthley, Matthew Goode gibi isimler eşlik ediyor. Tabii ki söylemezsek olmaz, Game of Thrones’tan tanıdığımız Tyrell reyiz de dizide komutan görevinde. Filmin müziklerinin de çokça sevildiğini söylemeden geçmeyelim. Ve filmin ennn son sahnesinde yapılan olay, tüm öğrencilerin mezuniyet sonrası hayali. Kriptoloji ekibinin oluşturulması için işe alma konusunda izlenen yöntem de dikkate değer.
Hayatını akışını değiştiren bazı insanlar vardır; Alan Turing o insanlardan biri. Benedict Cumberbatch de harika oyunculuğu ile pür dikkat izletiyor bize kendisini. Herkes size karşı gelirken siz hâlâ inandığınız gücün arkasında durmayı becerebilir misiniz? Alan’ın üzerinde gerçekten ciddi sorumluluklar var film boyunca. Bu kadar insanın hayatını kurtarmış, şu an kullandığımız bilgisayarların atası sayılan bu adamın değeri bilinmiş mi peki? Sizce?
12 Years A Slave (12 Yıllık Esaret) / IMDb: 8,1 – 2013
1800’lü yıllarda kendi hayat hikâyesini kaleme alan Solomon Northup’un romanından uyarlanıyor film. İzlerken sinirden dişlerinizi sıkıyorsunuz! Çünkü her çağın en büyük ruhsal hastalıklarından biri olan “ayrımcılık”ı anlatıyor. Adam bayağı güzel yetiştiriliyor, keman falan çalıyor hatta; sonra “sırf siyah olduğu için!” köleleştiriliyor. Köle tacirlerinin eline düşüyor. İşte burada Ford ile yani bizim Benedict’le karşılaşıyor. Benedict, diğer sahiplere (bu kelimeyi kullanmak istemezdik ama köleleri satın alan kişiler, ne yazık ki sahipleri olarak anılıyor) göre çok daha insaflı bir çiftçi rolünde. Yani aslında sistemi benimsemiyor, yalnızca ayak uyduruyor.
Filmde, birçok gördüğü işkenceler ile bizlere duygusal anlar yaşatan Solomon’u Chiwetel Ejiofor canlandırıyor. Lupita Nyong’o ve Micheal Fassbender’in de oynadığı filmde en büyük sürprizlerden biri de Brad Pitt’in ufak bir rolde de olsa filmde gözükmesi. Brad Pitt’in yapımcılardan biri olduğunu söylememiş miydik yoksa? Onu da söylemiş olduk. Bu arada, film “En İyi Film” de dahil olmak üzere 3 Oscar alırken, Benedict de durur mu? 5 dalda çeşitli ödüllere aday gösterilip 2’sini alıyor. (Biri BAFTA)
August: Osage County (Aile Sırları) / IMDb: 7,9 – 2013
Filmde tam bir aile kaosu var. Anne ilaç bağımlısı. 3 nesil birarada geçen günler, sürekli karmaşıklaşıyor. “Neden filmin ismi Ağustos?” diye düşünenler için cevaplayalım; Weston ailesi Ağustos ayında bir tatile çıkıyorlar. Ama bu kadar kalabalık bir ortamda mükemmel tatili yakalamak elbette ki imkânsız. Benedict’in canlandırdığı Little Charles rolü de çok pısırık bir oğlan. Annesi tarafından hor görülmüş, baskıyla büyümüş, hep ezilmiş. Cesaret kelimesiyle resmen boğuşuyor.
Biraz komedi, biraz dram tadında; trajikomik bir havada izleyebilirsiniz filmi. Julia Roberts oynuyor hem! Merly Streep de mükemmel oynuyor, resmen yaşıyor rolünü. İkisi de Oscar’a aday gösteriliyorlar zaten. Benedict de buradaki rolüyle 6 ödüle aday gösterilip (bazılarında ödülü neredeyse cümleten paylaşıyorlar), 3’ünü kapıyor. Filmde söylediği şarkıyı da aşağıdaki videodan izleyebilirsiniz. Albüm çıkarsa dinleriz.
Star Trek: Into Darkness (Star Trek: Bilinmeze Doğru) / IMDb: 7,7 – 2013
Efsane geri döndüüü! Duymayan varsa (?) diye anlatalım. Bir yıldız filosunda yaşayan, uzay araştırmaları yapan bir ekibin maceralarını anlatıyor film. Dr. Spock falan var işte, parmaklarıyla yaptığı “V” işareti ile bilinen, robotumsu insan Valcun; Scotty var çok sempatik bir adam. Dizide Benedict’e Chris Pine, American Horror Story’nin psikopat doktoru Zachary Quinto gibi isimler eşlik ediyor.
Film çok iyi ama siz “Benedict Cumberbatch kimmiş ya, hiçbir filmini izlemedim, bakiyim bi” diyecek olursanız, Star Trek ile başlamanızı hiç önermiyoruz. Neden? Çünkü adam “kötü” rolünü o kadar mükemmel oynuyor ki; böyle tiksinesiniz falan geliyor. Bu filmdeki “Khan” rolüyle 6 ödüle aday oluyor, birini de alıp götürüyor. “My name is Khan” dediği sahnede, aynı isimli film aklına gelmeyen var mı? Neyse, en karizma olduğu film diyebiliriz. Siyah uzun ceketini giyiyor, derin ve sinsi bakışlarını salıyor etrafa. Film de harika bir film zaten. Hepsi birleşince manyak güzel bir film çıkıyor ortaya. Sonlara doğru nefesiniz kesilecek, bizden söylemesi.
Third Star / IMDb: 7,7 – 2010
Kanser hastası ve ölmek üzere olan bir adamın (Benedict Cumberbatch) arkadaşlarıyla Barafundle Koyu’na yaptığı yolculuğu anlatıyor film. Yalnızca acil durumlar için bir telefon, birkaç eşya; o kadar. Her şeyi arkalarında bırakıyorlar. Filmde bir yerden sonra James için değil, onun ölümü sonrasında arkadaşlarının yaşayacağı üzüntü için üzülmeye başlıyorsunuz. Yok böyle arkadaşlık! İnsana kendi çevresini sorgulatıyor. Mendilleri hazırlayın.
Bu filmi, Sherlock dizisinden sonra izleyen biriyseniz; Sherlock’ta Benedict’i sürekli olarak resmi kıyafetler içerisinde gördüğünüzden, bu filmdeki bereli kotlu falan bir adam size biraz garip gelebilir başta. Öyle yalın bir havası var ki. Mis gibi, doğa ile iç içe. Deniz ve gökyüzünün maviliğine vurgu yapıyor. Yıldızları izleyerek uyumayı istetiyor seyircilere.
Tinker Tailor Soldier Spy (Köstebek) / IMDb: 7,1 – 2011
Aman Leonardo Di Caprio’lu Köstebek filmi ile karıştırmayın. Yabancı filmlerin isimleri dilimize çevrilirken çok fazla anlam kayması da yaşanıyor zaten. Film, ünlü polisiye yazarı John le Carre’nin aynı isimli romanından uyarlanmış. Soğuk savaş dönemini size buzzz gibi hissettiriyor. İngiliz istihbarat örgütü içerisindeki köstebek avını izleyeceğiniz filmde, acayip entrikalar dönüyor. Ajanlar yalnız ve mutsuzlar.
Filmde bizler için en büyük sürprizler biri, bazı sahnelerin İstanbul’da çekilmiş olması. Bir diğer sürpriz de Benedict’in bu filmde sapsarı saçları olması! Adama siyah saç yakıştığı konusunda birçok hayranı hemfikir olsa gerek. Ayrıca homoseksüel bir erkeği canlandırıyor; bu durum ortaya çıkmasın diye çeşitli zorluklarla karşılaşıyor. Kadro harikulade! Gary Oldman başrolde mesela! Onun dışında Benedict’e eşlik eden isimler Tom Hardy, Colin Firth, Mark Strong. Benedict bu filmdeki “Peter Guilliam” rolüyle 2 ödüle aday olup, 1’ini alıyor. (Tüm oyuncuların birarada aldıkları bir ödül.)
Penguins of Madagascar (Madagaskar Penguenleri) / IMDb: 6,8 – 2014
Doğuştan ajan, sevimli penguenler Skipper, Kowalski, Rico ve Private’nin dünyayı kurtarma macerasını konu alan filmde Benedict Cumberbatch “Classified”i seslendiriyor. Animasyon film aslında 2008 yılında televizyonlarda yayınlanan dizi serisi iken, çok sevilmesinden dolayı 2014 yılında filme çekiliyor. Yaşı ne kadar büyürse büyüsün hâlâ çizgi filmleri seven bir nesil olarak, animasyon filmleri çok seviyoruz. Bir de seslendirenler böyle iyi olunca…
Wreckers / IMDb: 6,1 – 2011
Bıyıklı Benedict! Sonu ile başlayan filmlerden biri Wreckers. En sonuna gelince, baştaki olayın ne olduğunu anlayabiliyorsunuz o yüzden. Yeni evli ve mutlu bir çiftin hayatı, ordudan ayrılmış ve psikolojik sorunları olan erkek kardeşin evi gelişiyle değişmeye başlıyor. “Ya bi Aşk-ı Memnu mu olacak ki?” merakıyla izliyorsunuz filmi. Bu arada, filmle alakalı olarak soralım, evlendiğiniz insanları gerçekten tanıdığınızı düşünüyor musunuz?
Film çok durağan, çok sakin bir biçimde gidiyor. Hep bir loş hava hakim. Oyunculuklar gerçekten inandırıcı. Benedict’i biz daha hareketli, daha hırslı rollerde görmeyi daha çok sevdiğimizden olsa gerek buradaki rolü biraz sade kalıyor ama iyi oyunculuk da işte bu sade rolleri dahi hakkıyla yapabilmekten geliyor zaten. Filmi izlerken ve belki bir süre sonrasında gülme kaslarınız biraz paslanabilir ama film içerisinde, görsel ayrıntıların çekildiği sahnelerin olması bile izlemeye değer sayılabilir. Ve ayrıca sanıyoruz ki; film çekimleri sırasında aldıkları oksijen ömürlük yeter onlara. Çok yeşillik var abi, yeşillik olmayan kare yok. İşte buna özendik!
Wikileaks: The Fifth Estate (Wikileaks: Beşinci Kuvvet) / IMDb: 6,1 – 2013
Film, ünlü Wikileaks sitesinin kurucuları Julian Assange ile Daniel Domscheit-Berg’in siteyi kurma aşamalarındaki arkadaşlıklarını ve siteyi kurma süreçlerini anlatıyor. Kuruculardan Daniel’in kaleme aldığı kitaptan uyarlanmış. Benedict’le beraber başrol oynayan bir diğer isim Daniel Brühl.
“Cesaret bulaşıcıdır.” diyen bu iki adam, dünya üzerinde bu bulaşması gereken özelliğin mimarları olmak için uğraşıyorlar. Dünyaya yön veren kuruluşların gizli ve önemli belgelerini ifşa edip yeri yerinden oynatacak bir site kuruyorlar. Bunu yaparken o kadar dikkatli hareket ediyorlar ki, yanyana iken bile bilgisayardan konuştukları sahneler görebilmeniz mümkün. Benedict bu filmde biraz uzun ve beyaz saçlı. Neden saçlarının beyaz olduğunu da filmi izlerken öğreniyorsunuz. Sırt çantasını takmış, dünya umrunda olmayan cool adamlardan birini oynuyor. Rahatlığına özendiriyor.
Hawking (TV Filmi) / 2004
Benedict’i yine bir profesör rolünde ve yine bir biyografi filminde görüyoruz. Gerçi bu onun ilk filmlerinden biri. Prof. Dr. Stephen Hawking’i duymayan / tanımayan yoktur sanırız. Dünya üzerindeki en iyi bilim insanlarından biri olan Hawking, tedavisi mümkün olmayan amyotrafik lateral skleroza (ALS) hastalığına yakalanıp genç yaşlardayken tekerlikle sandalyeye mahkum oluyor ve zamanla konuşamamaya da başlayarak bilim dünyasını gerçekten çok üzüyor. Sağlık problemlerine rağmen bilimsel araştırmalar yapmaktan asla vazgeçmeyen Hawking, günümüzde de hatırı sayılır ve haklı bir üne sahip. Benedict’e zaten bu roller oldum olası yakışıyor. Oynadığı rolle 2 ödüle aday olup, birini kapmış.
Van Gogh: Painted with Words (TV filmi) / 2010
Biyografi filmlerinde görmeye alışkın olduğumuz Benedict’i bu filmde de ünlü ressam Van Gogh’u canlandırıyor. Van Gogh, ünlü resimleri dışında, hayatındaki ilginç ayrıntılar ile de dikkat çeken bir isim. Arkadaşıyla yaptığı kavga sonucunda kulağının bir kısmını kesen ressam, ruhsal hastalığı giderek kötüleştiğinden en sonunda kendini vurarak intihar etmişti. Benedict’i kızıl sakallı makallı, böyle derin bir rolde görmek, bizler için farklı ve güzel bir deneyim sağlıyor. Van Gogh’un abisine yazdığı bir mektuptan alıntı: “Biz sadece resimler aracılığıyla konuşabiliriz kardeşim.”
Bonus I: Bu role daha çok yakışan bir isim olamazdı: Sherlock Holmes!
Adres yine aynı: Baker Street 221B. Yine Sherlock mükemmel dikkat yeteneği ile biz daha ne olduğunu anlayamadan topladığı ipuçları ve hayatı boyunca edindiği tüm bilgileri beyninin klasörlerinde depolayabilmesi sayesinde suçluları yakalıyor, zekâsına hayran bırakıyor. Dünyanın en rahat adamı! Ama bu sefer değişen bir şey var; o da Sherlock’u Benedict Cumberbatch gibi birinin oynaması! Adam karizma, sesi de karizma. Bir “Şerlök Hölms” diyor, 50 kere art arda desin istiyorsunuz. Damarlarındaki tüm asil İngiliz kanını bu dizide akıtıyor âdeta. Zaten en çok da bu rolle tanındı ve sevildi.
2010 yılında başlayan serideki “Sherlock Holmes” rolü ile tam 29 ödüle aday oldu, 12’sini kaptı götürdü! Gerçekten rolünün hakkını verdiğini kanıtlıyor bu ödüller. Sherlock dizisinde Cumberbatch’e hemen yanında eşlik eden yani Dr. Watson’u oynayan isim kim? Tabii ki The Hobbit’ten çokça tanıdığımız Martin Freeman.
Gönül isterdi ki Sherlock’u listenin en baş köşesine yerleştirelim ama dizi formatında kendisi. Gerçi 2 senede bir 3 bölüm çekilen dizi mi olur ya! Hayranları olarak çok zor durumdayız 🙁 Bir de son haber ateş gibi düştü gönüllerimize: Dördüncü sezon 2017’de yayınlanacakmış. Saçımızı başımızı yoluyorduk az kaldı. Neyse, beklemeye değer.
Bonus II: Benedict Cumberbatch’in “gerçek hayatta” kaçırıldığını biliyor muydunuz?
Benedict Cumberbatch, 2005 yılında Güney Afrika’da dizi çekimlerindeyken, silahlı 6 soyguncu tarafından kaçırılmış. Para ve uyuşturucu istemişler. Bakmışlar aradıkları Benedict’te yok, ıssız bir yola bırakmışlar. Artık öleceğini düşünürken bir adam tarafından kurtarılmış. Benedict bu olayla ilgili şöyle diyor: “O adamın suratına bakıp ağladım. Bu tür olaylar hayatı daha çok şükür etmemize sebep oluyor.”
Bonus III: Adam yemiyor, içmiyor, film çekiyor! Gelecek programda neler var?
Daha yeni baba oldun be adam, bu yoğunluktan eve uğrayabiliyor musun merak içerisindeyiz. Neyse, en eskiden en yeniye sayalım: Black Mass – 2015 (Johnny Depp ile oynadılar, çekimleri tamamlandı), National Theatre Live: Hamlet – 2015, Uçan At – 2016 (duyuruldu), The Yellow Birds – 2016, Doctor Strange – 2016, Lewis – 2016 (seslendirme), Jungle Book: Origins -2017.
Bonus IV: BBC Radio 4 için Kafka’nın Dönüşüm eserini yarımşar saat süren dört parçada seslendirdi
Gregor Samsa’nın hikâyesini bir de Benedict Cumberbatch’in eşsiz yorumundan dinlemek isteyenler tıklayınız.
Bonus V: Benedict Cumberbatch, penguenlerle ilgili bir animasyonda seslendirme yapmasına rağmen, aslında “Penguins” diyemiyor 🙂
O kadarcık hata kadı kızında da olur diyor, koruyoruz Benedict’i.