“Sana Gül Bahçesi Vadetmedim”, bir akıl hastalığı öyküsü. Kitapta, Deborah isimli genç kadının düşsel dünyası ve şizofreni ile mücadelesi anlatılıyor. Kitabın yazarı Greenberg, kendi yaşamından yola çıkarak yazmış bu kitabı. İçerisindeyse bir kurgu değil; “akıl hastalarının dünyası”na dair detaylar bulunuyor. Ancak sıkıcı bir dille değil; sizin de hislerinize dokunarak. Ve gerçekten her cümlesi, insana “normal” kavramını tekrar tekrar sorgulatıyor.
Psikolojiye biraz ilgi duyuyorsanız bu kitabı mutlaka okumalısınız diyor ve sizi, kitabın içinden, akıllılıkla delilik arasında nasıl ince bir çizgi olduğunu hissettirecek alıntılarla başbaşa bırakıyoruz.
1. “Benim hastalığım, ağzına kadar dolup taşmış bir bardak. Senin küçücük damlan, taşan kısmın içinde çoktan eriyip gitti…”
2. “İnsan kaçık olunca, kaçık bir Yahudi yada kaçık bir putperest olmuş farketmiyor pek”
3. “Sizin yalnızca bir çeşit soğuğunuz var; paltolarla halledebilecek bir soğuk”
4. “Benim en küçük karabasanımın en basit görüntüsüyle bile rekabet edemezsin sen”
5. “Biliyor musun; akıl hastası olmanın en kötü yanı, hayatta kalabilmek için ağır bir bedel ödenmesi”
6. “Bu insanlar Tanrı’nın onlara bağışladığı şeyler için hiç şükrediyor mu acaba?”
…diye düşündü: Zihinlerindeki ışık için, dostlar için, doğa yasalarına tepki olarak duyulan soğuk ve acı için, bu yasaları beklenti edinecek kadar derinlemesine kavrama yetisi için, görkemli bir ritim içinde birbirini izleyen gündüz ve gece için.. Yaşamlarının ne denli güzel, ne denli imrendirici olduğunu biliyor muydu bu insanlar acaba?
7. “Dünya benim doğrularıma, yalnızca yalanlarıyla karşılık veriyor”
8. “Dünyada yaşayanlar için, pencerelerden içeriye gün ışığı sızıyordu ama bu ışığın parıltısı ve sıcaklığı algılayamayacağı kadar uzaktı ona”
Onu çevreleyen hava hâlâ soğuk ve karanlıktı. Acı kaynağı, etini yakan ateş değil, işte bu sonsuz yabancılaşmaydı.
9. “Cehennemin eşiğine gelmiş kişilerin şeytandan ödü kopuyordu; zaten cehennemin içinde olanlar içinse şeytan özel biri değildi, yalnızca başka biriydi, o kadar”
10. “Adalet uygulanmıyorsa, namussuzluk örtbas ediliyorsa ve inançlarını koruyan insanlar acı çekiyorsa sizin gerçekliğiniz ne işe yarıyor peki?”
11. “Kefen ve gelinlik. Birbirinin aynı olan iki giysi”
12. “Anılar biçim olarak değişmeyebilir ama yıllar boyu önemlerinin vurgulanması onlara korkunç boyutlar kazandırabilir”
Terk edilmenin yarattığı soğuğu, parmaklıkları ve yalnızlığı sık sık aklına getirirsen, her seferinde, içinin derinliklerinden, sana, ‘Görüyor musun? Gene de yaşam böyle işte’ diyecektir bu deneyim.
13. “Dünya dikensiz gül bahçesi değildir”
14. “Bu hastalığı hiç doğrudan çekmemiş kişiler olarak, bizler onun nasıl bir yalnızlık ve dehşet içinde olduğunu ancak tahmin edebiliriz”
Ve böyle söyler doktoru Deborah’a: “Sana hiçbir zaman gül bahçesi vadetmedim”
Hiçbir zaman kusursuz bir adalet vadetmedim. Ve hiçbir zaman huzur ya da mutluluk da vadetmedim. Sana ancak bütün bunlarla savaşma özgürlüğüne kavuşmanda yardımcı olabilirim. Sana sunduğum tek gerçeklik savaşım. Ve sağlıklı olmak, gücünün yettiği kadarıyla, bu savaşımı kabul edip etmemekte özgür olmak demektir. Kusursuz, güllük gülistanlık bir dünya masalı koca bir yalandır. Üstelik böyle bir dünya çok can sıkıcı bir yer olur.