15 Nisan 1920 tarihinde bir ayakkabı firmasında muhasebe müdürü olan Frederick Parmenter ve fabrikanın güvenlik görevlisi Alessandro Berardelli yaklaşık 16.000 dolar ile bankaya ödeme yapmak için yola çıkarlar ve yolda saldırıya uğrarlar; saldırı sonucu yaşamlarını yitirir ve soyulurlar. Bunun sorumluları olarak ise 5 Mayıs tarihinde tutuklanan ve üzerlerinde anarşist bildiri ile silahlar çıkan Sacco ile Vanzetti kabul edilir…
Sacco ve Vanzetti olarak tanınırlar genelde. Biri 1891 diğeri de 1888 doğumludur.
Tam isimleri Ferdinando Nicola Sacco ve Bartolomeo Vanzetti’dir. Genç yaşlarında milyonlarca İtalyan’ın yaptığı gibi bir rüya yaşamak için Amerika’ya doğru yola çıkarlar.
Venzetti 1908 yılında, Sacco ise 1909 Amerika’ya ayak basar.
Vanzetti göçmenlik deneyimini bugün hiçbir farkı olmadığını gördüğümüz şekliyle şöyle özetler: “Göçmen ofisinde ilk sürprizle karşılaştım. Göçmenler hayvanlar gibi ayrılıyordu. Ne bir kibar laf ne de uzun yolculuk sonrası buraya ulaşan insanlara destek cümlesi. Nereye gideceğimi ve ne yapacağımı bilmiyordum. Bu bizim umudumuz olan topraklardı. Üst geçitler, arabalar ve tenler. Hızla ilerleyen bir hayat ve ben tek başımaydım”.
Savaş sonrası işsizliğin, düşük ücretlerin, milyonlarca işçinin katıldığı grevlerin, orta sınıfların yoksullaşmasının, ırkçılığın ve tıpkı 2. savaş sonrasındaki gibi antikomünist histerinin zirvede olduğu zamanlardır ABD’de.
En berbat işlere en düşük ücretlerle, en son giren ve en önce atılanlar siyahlar ve sonra da göçmenlerdir. Göçmenlere karşı Klu Klux Klan cinayetleri sıradanlaşmıştır. Bu şartlar altında Sacco ve Vanzetti kısa zamanda Amerika’da yaşayan anarşist İtalyanların kurduğu bir kolektifte siyaset yapmaya başlar.
Bu sıralarda 15 Nisan 1920 günü, bugün artık Boston’un bir mahallesi haline gelmiş olan Braintree adlı kasabada bulunan bir fabrikanın muhasebecileri öldürülür.
Ve işçilere dağıtılmak üzere hazırlanmış yaklaşık 16 bin dolar civarında para, görgü tanıklarına göre İtalyan görünümlü 5 adam tarafından gaspedilir.
Bu olaydan 20 gün sonra, 9 mayıs tarihinde bir protesto eylemi için hazırlanan Sacco, Vanzetti ve arkadaşları eylem yapılmadan önce polis tarafından yakalanırlar.
Polis bu ikiliyi yakaladığında anarşist içerikli bildiri ve silah bulundurmakla suçlar.
Birkaç gün sonra suçlama değişir: Güney Braintree’de yapılan bir soygunda katılmak ve bu sırada öldürülen iki kişinin katili olmakla suçlanırlar.
Olayın Trajik boyutu bundan sonrasıdır…
Tamamı zengin ve göçmen düşmanı kişilerden oluşan jüri üyeleri, Sacco ve Vanzetti’ye ‘anarşist piçler’ diyen mahkeme yargıcı Webster Thayer, yetersiz İngilizcelerini onların aleyhine kullanan savcı, cinayetleri Morelli çetesiyle birlikte kendisinin işlediğini söyleyen başka bir cezaevinde tutuklu Kosta Rika göçmeni Celestino Madeiras’ın yazılı itirafı, itirazlar, yargıtaylar…
Sacco ve Vanzetti’nin davası üzerine adaletsiz bir yargılama yapılır.
Ve başta hakim Thayer olmak üzere zamanın bir çok yerel ve ulusal yöneticisinin göçmenlik karşıtı siyasetini bu davada gövde gösterisine çevirdiği söylenir. Thayer sanıklara yasal oturma izni olmayan İtalyan göçmenler için kullanılan ve aşağılayıcı kelime “Wops” diye hitap eder yani “Without papers”. Davanın ilerlediği yıllar ABD için komünist avının doğduğu ve yayıldığı yıllardır (Red Scare). Bilhassa zamanın Adalet Bakanı, Alexander Mitchell Palmer tarafından uygulanan komünist ve anarşist göçmenlerin sınır dışı edilmesi sürecine denk gelen davada Sacco ve Vanzetti’nin ‘ibret’ olması için kullanıldığı söylenir.
Başta ABD olmak üzere dünyanın birçok yerinde bu ikilinin serbest bırakılması için eylemler düzenlenir.
Boston eyaletinde düzenlenen kitlesel protesto on gün sürer. O sıralarda diktatörlükle yönetilen İtalya’nın faşist hükümeti de Benito Mussolini aracılığı ile Boston’daki ABD büyükelçiliğine mektup yazar ve iki yurttaşın serbest bırakılmasını talep eder. Albert Einstein, George Bernard Shaw, Arturo Giovannitti ve Bertrand Russell gibi bir dizi entelektüel, Sacco ve Vanzetti’nin adil yargılanması için uluslararası bir kampanya düzenler.
Tüm girişimlere rağmen 23 Ağustos 1927 tarihinde saat 00:19’da Nicola Sacco ve Bartolomeo Vanzetti yedi sene süren dava sonunda ve yedi dakika arayla elektrikli sandalye ile idam edilir.
Vanzetti’nin hakimin ölüm cezası kararını açıkladığında yaptığı konuşmanın bir bölümü…
“Ben bana yönlendirilen suçlamalar karşısında masum olduğumu söylemek istiyorum. Hatta yasaların ve genel ahlakın kabul ettiği ve kutsadığı suç olan, insanın insan üzerindeki sömürüsü suçu hakkında da masumum. Eğer bugün burada sanık olarak bulunuyorsam ve beni bir kaç dakika içinde mahkum edebilirseniz işte bu yüzdendir. Başka hiçbir sebep yoktur. Bir köpeğe veya bir yılana, yeryüzündeki en şanssız ve en sefil yaratığa bile benim yapmadığım şeylerden dolayı suçlanma durumumu dilemem. Ancak ben başka bir şeye inanıyorum. İnanıyorum ki özünde gerçekten suçlu olduğum hatalardan dolayı buradayım. Burada acı çekiyorum çünkü ben bir anarşistim, evet ben bir anarşistim. Burada acı çekiyorum çünkü ben bir İtalyan’ım, evet ben bir İtalyan’ım. Kendimden çok ailem ve sevdiklerim için acı çektim. Ancak haklı olduğumdan o kadar eminim ki, sizin beni iki kez öldürme şansınız olsa ve ben iki kez dünyaya gelebilsem, şu ana kadar yaptıklarımı tekrar yapmak için bir daha yaşamak isterdim”.
Ve Sacco’nun oğlu Dante’ye yazdığı mektup ise şu şekildedir:
”Hiç aklından çıkarma dante, eğer birisi baban ve benim hakkımda başka bir şey söylerse, o, masum ölülere, yürekli bir şekilde yaşamış insanlara küfreden bir yalancıdır. Şunu da iyi bil ve hep hatırla dante, eğer baban ve ben, kalleş, riyakâr, dönek insanlar olsaydık ölüme gönderilmezdik. Bize karşı topladıkları delillerle cüzamlı bir köpek, bir akrep bile ölüme mahkûm edilemez. Bizim, davamızın yeniden görülmesi için öne sürdüğümüz bu olgular, bir ana katilinin, yüreği taşlaşmış bir suçlunun davasının yeniden görülmesine yeterdi.
Hiç aklından çıkarma Dante, bunları hep hatırla; biz suçlu değiliz, bizi bir yığın uydurma ve yalanla mahkûm ettiler; yeniden yargılanmamıza karşı çıktılar ve eğer yedi yıl, dört ay, on bir gün süren tarifsiz acılardan sonra bizi idam ediyorlarsa, bunun sebebi sana demin söylediklerimdir, çünkü biz yoksullardan yanaydık, insanların insanlar tarafından ezilmesine ve sömürülmesine karşıydık.
Senin ve diğerlerinin saklayacağı, davamızla ilgili belgeler, babanın, annenin, İnes’in, ailemin ve benim, devlet’in yararı gereği ve Amerika’nın egemenleri tarafından ve onlar için kurban edildiğimizi kanıtlayacaktır.”
Sacco, infaz odasına emin adımlarla girdi ve gardiyanın bir işareti üzerine elektrikli sandalyeye oturdu.
Aynı anda, İtalyanca bağırdı: ‘Yaşasın anarşi!’ Sonra, bozuk bir İngilizce’yle devam etti: ‘Hoşça kalın karım, çocuklarım ve bütün dostlarım.’ İlk defa görüyormuş gibi, odaya, çevresine bakındı. Toplanan tanıklara, ‘İyi akşamlar beyler.’ dedi. Başına kukuleta geçirilirken İtalyanca mırıldandı: ‘Hoşça kal anne.’
Birkaç dakika sonra odaya Vanzetti getirildi. Sakin ve dikkatliydi.
Güvenli bir adımla odaya girdikten sonra, hapishane müdürünün ve üç gardiyanın elini sıktı. Elektrikli sandalyeye oturdu ve alçak sesle oradakilere konuşmaya başladı. ‘Size masum olduğumu söylemek istiyorum.’ dedi ağır ağır. ‘Ben hiçbir zaman suç işlemedim, ama arada sırada günaha girmişimdir.’ Başgardiyana dönerek, ‘Benim için bütün yaptıklarınıza teşekkür ederim, ben sadece bu suçlama için değil, bütün suçlamalara karşı masumum, ben masumum.’ dedi. Tekrar durdu ve söylemek istediklerinin doğru anlaşılması arzusuyla, Vanzetti son sözlerini söyledi: ‘Bugün bana yapılanlara dair bazı kişileri bağışlamak istiyorum. “Kayıtlar infaz anında Vanzetti’nin hıçkırarak, yüksek sesle ağladığını ancak konuşmadığını söylüyor.
Haberin duyulmasının ardından Londra, Paris ve Berlin başta olmak üzere birçok ülkede eylemler yapılır.
1977 yılında, yani ölümlerinden tam elli sene sonra Massachusetts valisi Michael Dukakis bu iki İtalyan göçmenin suçsuz olduğunu belirtir ve şöyle bir açıklama yapar:
“Nicola Sacco ve Bartolomeo Vanzetti isimleri üzerinde olan her türlü suçlama ve aşağılamanın sonsuza kadar kaldırıldığını açıklıyorum”.