Sanat özellikle günümüze ulaşana kadar çeşitli süreçlerden geçti. Hele ki Osmanlı gibi yıkılan bir devletin küllerinden doğan yeni bir ülkenin mücadele yıllarında sanatla tanışmak ve bir yolunu bulup sanatın izini sürmek sizce ne kadar kolaydı? Ülkedeki eğitim sisteminde ciddi baş gösteren eksiklik ve sorunların da olduğunu düşünerek, bir şekilde yurt dışında dünyaca ünlü ressamlar ile birlikte çalışma fırsatı bulmak ve her şeyden de öte bu fırsatı yaratmak biraz cesaret, biraz da azim gerektiriyor. Sabiha Rüştü Bozcalı da cumhuriyetin ilk yıllarında bu başarıyı göğüslemiş önde gelen kadın ressamlarımızdan biri.
Sabiha Rüştü Bozcalı, dahiliye Nazırı Memduh Paşa’nın sanatkar kızı Handan Hanım ile Bahriye Nazırı Bozcaadalı Hasan Paşa’nın oğlu Amiral Rüştü Paşa’nın ikinci çocuğu olarak 1903 yılında dünyaya geldi.
Çok küçük yaşlarda annesinin teşvikiyle resim yapmaya başladı.
İlk resim derslerini dönemin ünlü ressamı Ali Sami Boyar’dan aldı.
15 yaşında Berlin’de ressam Lovis Corinth’in atölyesine katıldı.
Berlin dışında, farklı zamanlarda Münih, Paris, Roma gibi şehirlerde; döneminin güçlü ressamlarından Moritz Heymann, Karl Caspar, Paul Signac ve Giorgio de Chirico gibi isimlerden de dersler aldı.
Neo-Empresyonist akımının önemli ressamlarından Paul Signac Sabiha Bozcalı’yı “kabiliyetli, resim sanatının gerektirdiği hassasiyete sahip ve kendini tamamen bu mesleğin zorlu çalışmasına adayan biri” olarak tanımlıyor.