Kemal Sunal, sinema tarihimizin şüphesiz ki gelmiş geçmiş en usta oyuncularından bir tanesidir. Filmleri ne zaman televizyonda gösterilse birinci olur ve bu durum, Kemal Sunal’ın kendisinin de belirttiği gibi ayrıca inceleme konusu olmalıdır. Başı sonu ezbere bilinen filmlere güldürmek, her defasında ilk defa seyrediyormuşçasına keyif aldırmak her oyuncunun başarabileceği bir şey değildir. Ancak Kemal Sunal, bunu başarmıştır ve durum hala aynı şekilde devam etmektedir.
Sinema tarihimizin güzide örneklerinden biri olarak karşımızda duran Kemal Sunal, bitirme tezinde “TV ve Sinemada Kemal Sunal Güldürüsü” başlığından hareketle bir tez kaleme almıştır ve “Neden hala gülüyoruz?” sorusuna cevap vermeye çalışmıştır.
Sanatçının Yüksek Lisans Tezinden alıntıladığımız parçalar, Şaban filmlerine hala neden gülüyor olduğumuzun cevabını karşılar nitelikte. Gelin birlikte bakalım.
1. “Şaban, Şarlo örneğinden ilk bakışta farklı olarak ütopik bir coğrafyada yaşamaz…”
“…Onun bir yeri vardır (Genellikle kırsalda bir yerde). Ama işte bu ilk bulunduğu yer, aynen Şarlo sinemasındaki gibi bir dışolma özelliği taşıdığı ölçüde, soyut, işlevsel bir dışa dönüşür…”
2. “Kemal Sunal klasikleri, bütün itilmelerini arkasındaki sosyal çelişkileri, bu itilmenin bahanesi düzleminde tutarak, (örneğin, bu düzen böyle olmasaydı ben şimdi köyümde mutlu mutlu yaşıyordum tezlerine hiç kapı aralamayarak)…
“…Karakteristik özelliklerin vazgeçilmez bir öğesini ayağa dikerler. Çünkü Şaban, içine istemeden yollandığı düzene, yer yer Şarlovari bir terörle karşılık verir; yer yer ve asıl Marx Kardeşler örneği, anarşiyi bu düzene egemen kılar.”
3. “…Şaban filmlerinde onun anarşisinden nasibini almamış tek bir kurum ya da kurum uzantısı bulamazsınız…”
“…Paşalığı, hizmetkârlığı, gangsterliği, şarkıcılığı, travestiliği, aklınıza gelecek her türlü biri sistemi, yıkıcı bir anarşinin hedefine çevirir o.”
4. “Bunu yapabilmesinin ön koşulu; O, bu düzen içinde kendine tutunacak bir yer aramaz…”
“…Bulsa da, oraya da kısa süre sonra anarşiyi egemen kılacaktır gene. Tutunma gibi bir kaygıyı apriori dışlamış olması, onun anarşinin keyfini çıkarabilmesini sağlar. Seyircinin de elbette.”
5. “Kemal Sunal anarşisi, onun bir yerde tutunma derdi bulunmayan Şaban’ı, Şener Şen’in, tutunma uğruna her türlü pisliği göze alan tipi karşısında iyice net bir görünüme bürünür…”
“…Şen, Şaban ile buluştuğu kesitlerde, Şaban üzerinden giderek kendine düzen içinde bir yer açma yanılgısına düştüğü anda, berikinin yıktıklarını mı düzeltsin, onu kendi amacına giden yola mı koşsun, bilemez. Adeta paniğe kapılır. Çünkü Şaban’ın yıkıcılığı, öyle pek tamir edilir öğeler bırakmaz ortalıkta.”
6. “Şaban anarşisi, bütün bir Yeşilçam geleneğinde, büyük umutlar vaadeden bir eğilimin önünü açabilirdi…”
“…Melodramda tökezlemeden, sınflararası çelişkileri görünürde bile olsa örtmeye çalışmayan, kötü düzene ‘bilimsel’ ya da öylesine öneriler getirme iddiası olmayan, enerjisiyle en ufak bir ‘inşa’ katkısı gerçekleştirmeyip hep yıkan bir anarşi, sadece kurumsal düzlemde değil, aynı zamanda dilsel düzlemde de yarattığı kargaşayla, bütünlük kazanır. ”
7. “Şaban, İlyas Salman örneğinde olduğu gibi terbiyeli bir karşıt değildir…”
“…Salman, hemen her filminde, bir tür geri plan çelişkisinin varlığına işaret etmekle kalmaz. O, bir yerlerde bambaşka bir düzenin kurulabileceğine, bir karşı öneriler yumağının hayata geçirilebileceğine olan inancı temsil eder adeta…”
8. “Şaban ise, anarşinin içinde yüzerken, utanma başta olmak üzere, bütün bu değerlerin, kendine ait olmayan o dışın içine geldiğini bilircesine, onları da daha baştan dışlar. Bol bol küfür edişi bundandır…”
“…’Şaban anarşisi’, doğal insanı sosyal ilişkilerin göbeğine öylece koyar gibidir. Yani bir bakıma, komedinin en ilkesel ilişkisini yeniden kurar… ”
9. “Ama işte, o doğallık, kentte, ağırbaşlı bir karşı öneri olmaktan çıkıp anarşinin enejisine dönüşür adeta…”
“…Kaldı ki, Şaban, o kırsal alanın içine de, adeta uyarırcasına, orada da insana aykırı bir düzenin pekâla hüküm sürebileceğini anımsatmak istercesine, kargaşayı egemen kılar…”
10. “Onun anarşisi kurumları, hele Yeşilçam tabularının sarsılmazlığında güvenliğini bulan kuramları altüst eder…”
“…Türk sinemasında ilk “korkak” askerdir o. Bu korkaklığı, öteki beceriksizlikleri içinde örtse de, sinemamız açısından bir tür “paradigma dönüşmesi” bile sayılabilir bu kırılma…”
11. “Günlük hayatın ağır sorunlarından bunalan halkı akşamları izledikleri Sunal filmleri sayesinde yaşama dirençlerini attıran moral motivasyonuna tekrar sahip olmaktadırlar…”
“…Güncel sorunlardan uzaklaştıran, yoğun stresi azaltan, intiharın eşiğine gelen kişileri tekrar hayatla barıştıran bu filmler bu bağlamda önemli bir sosyal işleve sahiptir denilebilir.”
12. “Özellikle sosyal içerikli filmlerin toplumun aksayan yönlerini, halkın da şikayetçi olduğu noktalara paralel olarak ele alıp işlenmesi, Kemal Sunal filmlerinin en önemli izlenme, seyredilme nedenidir…”
“…Sinemalarda kapalı gişe oynaması, TV’lerde defalarca gösterilmesi bu talepten kaynaklanmaktadır.”
Kaynak – 1