1940’ların sonundan 1991 yılına kadar devam eden Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyetler Birliği arasındaki yüksek gerilimli dönemi ifade eden ve tüm dünyayı derinden etkileyen Soğuk Savaş, dünya genelinde oldukça ilginç gelişmelerin yaşanmasına, sıra dışı yapıların inşa edilmesine neden olmuştu. İşte, Amerika Birleşik Devletleri tarafından 1977-1980 yılları arasında inşa edilen Runit kubbesi (Runit Dome) isimli yapı da Soğuk Savaş’ın en ilginç ürünlerinden biri.
Çünkü devasa bir beton kubbe olarak inşa edilen yapının içerisinde ABD’nin uzun yıllar boyunca gerçekleştirdiği nükleer silah denemelerinden arta kalan tonlarca nükleer atık muhafaza ediliyor. İnşasında görev alan çok sayıda insanın ciddi sağlık sorunları yaşamasına sebep olan Runit Kubbesi, bugün de bölgede yaşayan insanların yaşamını ciddi şekilde tehdit etmeye devam ediyor. Gelin, Soğuk Savaş’ın bu sıra dışı “nükleer çöplüğüne” yakından bakalım.
Soğuk Savaş dönemi, Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyetler Birliği’nin başını çektiği iki kutuplu bir dünyaya sahne olmuştu
Öyle ki günümüzde oldukça önemli yeri olan sayısız teknolojinin ilk adımları bu dönemde, “karşı tarafa üstünlük” kurabilmek için atılmıştı. Uzay ve bilgisayar teknolojilerinden silah endüstrisine, ulaşım teknolojisinden benzersiz casusluk uygulamalarına kadar pek çok sıra dışı yenilik, Soğuk Savaş’ın ürünüydü. Ancak uzun yıllar boyunca tüm dünyayı etkisi altında tutan bu gergin ortamın en karakteristik özelliği nükleer silahlara olan düşkünlüktü…
Soğuk Savaş dönemindeki nükleer gerginlik, iki ülkenin de bu alanda önemli faaliyetler yürütmesine neden oldu
Oysa II. Dünya Savaşı’nın sonunda Nagazaki ve Hiroşima’ya atılan atom bombaları nükleer silahların insanlık üzerinde yarattığı tahribatı gözler önüne sermiş, yine de Soğuk Savaş döneminin süper gücü olmak için her şeyi göze alan iki büyük devlet, nükleer silahlanma yarışında var güçleriyle mücadele etmekte bir beis görmemişti…
Amerika Birleşik Devletleri II. Dünya Savaşı’nın ardından nükleer silah denemelerini gerçekleştirmek için yeni bir coğrafya arayışına girdi
Aranan bölge Pasifik Okyanusu’nun açıklarında, Hawaii ile Papua Yeni Gine arasında bulundu: Marshall Adaları. Bölge, ana karaya olan uzaklığı nedeniyle nükleer silah denemeleri için uygun bulunmuştu. İrili ufaklı yüzlerce adadan oluşan bu coğrafyada yaşayan yerli halk ise nükleer silahlanma yarışında Amerika Birleşik Devletleri’nin karşısına çıkan küçük bir engelden başka bir şey değildi…
1946-1958 yılları arasında Marshall Adaları’nda 67 adet nükleer bomba patlatıldı!
Üstelik bölgede patlatılan nükleer bombaların bazıları, Nagazaki ve Hiroşima’ya atılan atom bombalarından 1000 kat daha güçlüydü! Bununla birlikte Marshall Adaları, ABD’nin biyolojik silah denemelerine de ev sahipliği yapıyordu. Kısacası bölge ABD’nin nükleer ve biyolojik silah geliştirme çalışmalarının merkezi haline getirilmişti…
ABD’nin nükleer silah geliştirme çalışmaları 1970’lerde büyük oranda tamamlandı
Marshall Adaları’nda yapılan denemeler, Batı Dünyası’nın süper gücü olma iddiasındaki ülkeye oldukça önemli veriler kazandırmıştı. Ancak bu kıymetli veriler karşılığında Marshall Adaları’ndaki yemyeşil ormanlar yerini nükleer atıklara, altın rengi kumsallar ölümcül radyasyon bulutlarına bırakmıştı…
ABD, 1972 yılında bölgeden çekilmeye karar verdi
Üstelik bölgede yarattığı tahribatın sonuçlarıyla yüzleşmeyi ve adaları nükleer atıklardan arındırmayı da kabul etmişti. Bu temizlik çalışmasının en yoğun şekilde gerçekleştirileceği yer ise nükleer silah denemelerinin merkezi konumundaki Runit Adası olacaktı…
1977 yılına Runit Adası’nda oldukça ilginç bir yapının inşasına başlandı
Adaya inşa edilecek betonarme yapı, bölgedeki nükleer atıklarla doldurulacaktı. Ancak ABD, bu “nükleer çöplüğün” inşasını üstlenecek herhangi bir özel teşebbüs bulmayı başaramadı. Bu sebeple yapıyı inşa etmek devlet için çalışan mühendislere, işçilere ve askeri personellere düştü.
1977-1980 yılları arasında, içerisinde 4.000 askeri personelin de bulunduğu binlerce insan daha sonra Runit Kubbesi ismi verilen yapıyı inşa etti
35 olimpik yüzme havuzu derinliğinde bir çukur kazıldı, bölgedeki nükleer atık, kürekler ve iş makineleri ile çukura dolduruldu
Devasa nükleer çöplük beton ile karıştırıldı ve üzeri yaklaşık 155 metre uzunluğunda, 46 santimetre kalınlığında beton bir kubbe ile kapatıldı
Runit Kubbesi, takip eden yıllarda “Cactus Dome” ve “Mezar” olarak anılır hale geldi
Yapının inşasında çalışan yüzlerce insan, maruz kaldıkları radyasyon sebebiyle kanser başta olmak pek çok ciddi hastalığa yakalandı, onlarca insan yaşamını kaybetti.
Bu yapı bugün bölgede yaşayan yerli halk için de ciddi bir tehdit olmayı sürdürüyor
Uzun yıllar önce yaşadıkları coğrafyayı terk etmek zorunda kalan insanların bazıları, ABD’nin bölgeden çekilmesiyle adalara dönmeye karar verdi. Ancak Runit Kubbesi bugün bölgede yaşayan yerliler için oldukça önemli bir tehdit konumunda.
Çünkü devasa boyutlarına rağmen beton kubbe, her yıl biraz daha yıpranıyor. Bazı uzmanlar, iklim değişikliğinin sebep olabileceği sel ve benzeri doğal afetler nedeniyle yapının hasar görebileceğini ve 111.000 metreküplük nükleer atığın Pasifik Okyanusu’na saçılabileceğin ifade ediyor…
Kaynak: 1