Roma Cumhuriyeti, MÖ 509 yılında krallık devrildikten sonra başlayan dönemdir. Bu dönemin ilk 200 yılında Cumhuriyet toprakları Akdeniz çevresine kadar genişledi. Sonraki yüzyılda İber Yarımadası, Yunanistan, Kuzey Afrika ve şu anki Güney Fransa’da egemenlik kuruldu. Son 200 yılda ise Roma Cumhuriyeti, Makedonya ile Anadolu’nun büyük bir kısmına ve Fransa’nın kalanına egemen oldu. Sizler için Roma Cumhuriyeti ne zaman kuruldu ve bu dönemde neler yaşandı anlattık. İşte Roma Cumhuriyeti tarihi.
Ayrıca bu içeriğe bakmak isteyebilirsiniz: “Roma’dan Osmanlı’ya: Tarihteki 10 Büyük İmparatorluk ve Yıkılma Süreçleri”
Roma Cumhuriyeti tarihi
Roma Krallığı’nın sonu ve Roma Cumhuriyeti’nin başlangıcında bir dizi önemli olay meydana geldi. MÖ 509’da Kral Lucius Tarquinius Superbus, Roma’nın asil adamları tarafından devrildi. Clusium kralı Lars Porsenna, Roma’yı kuşattı. Şehir, Kartaca ile bir destek antlaşması imzaladı. Jüpiter Capitolinus’un tapınağı kutsandı ve konsül adı verilen yeni bir makam oluşturuldu.
Fasti konsoloslukları (dönemin ana olaylarını anlatan konsolosların veya sulh hakimlerinin isimlerinin yer aldığı belgeler), güvenilir kabul edildikleri MÖ 503’ten itibaren Roma Cumhuriyeti’ni anlamak için gereklidir. Roma tarihinin bu dönemini anlamak için kullanılan çok önemli bir diğer yöntem de clavus annalis ritüelidir. Bu uygulama, Jüpiter Capitolinus tapınağının kutsanmasından bir yıl sonra başladı ve yılda bir kez sunağın sağına bronz bir çivi çakmaktan ibaretti. İlk çivi MÖ 508’de yerleştirildi. Jüpiter Capitolinus’un tapınağı, Minerva ve Juno’nun yanı sıra Jüpiter’in cellasına da sahipti.
Cella: Hristiyan ibadethanelerinde ve pagan tapınaklarında bir mimari bölüm.
Tarquin’in gidişinden sonra, Roma hem iç hem de dış çatışmalardan acı çekti. MÖ 5. yüzyılın ülkenin büyük bir kısmı gelişmekten ziyade mücadele etmekle geçti. MÖ 510’dan MÖ 275’e kadar, hükümet bir dizi iç siyasi sorunla uğraşırken, şehir büyüyerek tüm İtalyan yarımadasında hakim güç haline geldi. Roma’nın Latinlere karşı galip geldiği Regallus Muharebesi’nden (MÖ 496), Epiruslu Pyrrhus’a karşı yapılan Pyrrhic Savaşlarına (MÖ 280-275) kadar Roma, batıda baskın ve savaşan bir süper güç oldu. Bu genişleme sayesinde, Cumhuriyet’in sosyal ve siyasi yapısı yavaş yavaş gelişti. Bu basit başlangıçtan itibaren, şehir yeni bir hükümet kuracaktı ve İber Yarımadası, Yunanistan, Kuzey Afrika, Fransa, Makedonya ve Anadolu’da egemen olacaktı. Bu topraklar, Cumhuriyet boyunca ve Roma İmparatorluğu’nun oluşum yıllarına kadar Roma’nın kontrolü altında kalacaktı.
Roma Cumhuriyeti’ne geçiş
Roma’nın monarşiden cumhuriyete geçişi, ciddi iç toplumsal gerilimlere yol açtı. Şehir üzerindeki bu kontrol eksikliği, komşu kabilelerin şehri kuşatmasına ve gücünü azaltmasına neden oldu. Bu nedenle Roma, Cumhuriyetin ilk yetmiş yılında kimliğini birçok kez onaylamak zorunda kaldı. Daha sonra, Roma krallarının liderliğinin yerini alacak olan konsüller yıllar sonra göreve getirildi. Roma’da cumhuriyet yönetimi, her yıl vatandaşlarca seçilen ve Roma senatosu tarafından atanan iki konsülün başkanlık ettiği bir hükümetin getirilmesiyle başladı.
Pek çok tarihçi, Roma Cumhuriyeti’nin ilk aşamalarında bir praetor maximus’un (Roma Cumhuriyeti’ndeki en yetkili praetor) yalnızca bir yıllığına atandığına inanıyor. Daha sonra, Roma’yı yönetmek için her seferinde iki konsül seçerek görevleri ikiye bölünüyordu. Bu hükümet biçimi, Valeria Horaria yasasıyla MÖ 449’a kadar devam etti.
Praetor: Eski Roma’da Caesar’ın muhafızlarına verilen isim. Bu kelime “ülkeyi yöneten kişi” anlamına gelmektedir.
Baş sulh yargıcının konumu, yalnızca Roma senatosunu oluşturan ve Romulus zamanından beri orduyu ve rahipleri kontrol eden “patrici” (seçkin ailelerden oluşan gruba verilen isim) için değildi, çünkü pleblerin, yani ayrıcalıklı sınıftan olmayan Roma vatandaşlarının MÖ 485’e kadar konsül olduklarını gösteren kanıtlar var. Siyasi istikrarsızlık, en güçlü hiziplerin kendi aralarında ittifaklar kurmasına neden oldu. MÖ 485’ten itibaren patriciler, halkın hükümette yer almasına artık izin vermediler ve tüm medeni ve dini konuları kontrol etmeye başladılar.
Roma hukuku
Cumhuriyet, patrisyenler ve plebler arasındaki sürekli rekabetin yanı sıra, Roma’nın gücünün tüm İtalya yarımadasına ulaştığı ve MÖ 450’de 12 Levha Kanunu ile Roma hukukunun kurulduğu bir dönem olarak da bilinir. Ayrıca Romalılar arasında eşitlik için birçok savaşın yaşandığı bir dönemdir. 12 Levha Kanunları, halkın taleplerini yatıştırmak için yazılmıştır.
12 Levha Kanunları yazılana kadar Roma hukuku, monarşi ve papalar tarafından kurulduğu için kutsal kabul edildi. Kağıda dökülerek batı dünyasındaki tüm kanunların temeli oldu. MÖ 133 ile MÖ 27 yılları arasında Roma, çok sayıda iç savaşa yol açan büyük iç gerilimlere maruz kaldı. Plebler lehine bir dizi yasa öneren Graco kardeşler, Roma’da da toplumsal bir krize yol açtı.
Cumhuriyetin düşüşü
İmparatorluğun aksine, Cumhuriyet herhangi bir dış tehdit nedeniyle yıkılmayacak, bunun yerine bir iç tehdide yenik düşecekti. Cumhuriyet’in düşüşü, sürekli genişleyen bir imparatorluğa uyum sağlayamamasından gerçekleşecekti. Eski Sibylline kehanetleri bile, başarısızlığın yabancı işgalciler tarafından değil, içeriden geleceğini tahmin ediyordu. Romalı müttefiklerin vatandaşlık talebi, MÖ 1. yüzyıldaki (MÖ 90 – 88) sözde Sosyal Savaşlar denilen bu huzursuzluğun bir işaretiydi.
Yıllarca Romalı müttefikler haraç ödediler ve savaş için asker sağladılar ama vatandaş olarak görülmediler. Yıllar önceki pleb akrabaları gibi onlar da temsil edilmek istiyorlardı. Bir şeylerin değişmesi için bir isyan gerekiyordu. Senato, Roma vatandaşlarını bu kişilere vatandaşlık verilmesinin tehlikeli olacağı konusunda uyarsa da, nihayet tüm İtalyan yarımadasındaki insanlara (köleler hariç) tam vatandaşlık verildi. Daha sonra, Julius Caesar, vatandaşlığı İtalya’nın ötesine uzatacak ve onu İspanya ve Galya halkına verecekti.
Bu sıralarda, Romalı devlet adamı ve şair Marcus Tillius Cicero , Romalı senatör Lucius Sergius Catiline tarafından Roma hükümetini devirmek için yönetilen bir komployu ortaya çıkardı. Cicero, Cumhuriyet’in ahlaki çürüme nedeniyle gerilediğine de inanıyordu. Korku ve huzursuzlukla birlikte bunun gibi sorunlar MÖ 60’ta üç kişinin dikkatini çekti: Julius Caesar, Gnaeus Pompeius Magnus ve Marcus Licinius Crassus. Crassus, MÖ 71’de Spartacus ve yandaşlarını yenerek ün kazandı. Gnaeus Pompeius Magnus, Doğu’da olduğu kadar İspanya’da da öne çıkmıştı.
Caesar ise yetenekli bir komutan olduğunu kanıtlamıştı. Üç adam birlikte, tarihçilerin Birinci Triumvirlik adını verdiği şeyi oluşturdu. Neredeyse on yıl boyunca hem konsüllükleri hem de askeri komutanlıkları kontrol ettiler. Caesar, MÖ 59’da konsüllük görevinden ayrıldıktan sonra, o ve ordusu kuzeye, Galya ve Almanya’ya doğru ilerledi. Gnaeus Pompeius Magnus İspanya valisi olurken (Roma’dan hüküm sürmesine rağmen), Crassus, Carrhae Muharebesi’nde yenildi ve öldürüldü.
Gnaeus Pompeius Magnus ve Caesar arasında artan gerilim tırmandı. Gnaeus Pompeius Magnus, Caesar’ın başarısını ve ününü kıskanırken, Caesar siyasete dönmek istiyordu. Sonunda bu farklılıklar onları savaşa götürdü ve MÖ 48’de Pharsalus’ta karşılaştılar. Pompey yenildi ve Mısır’a kaçtı. Caesar, hem doğu vilayetlerini hem de kuzey Afrika’yı güvence altına alarak kaderini gerçekleştirdi ve Roma’ya yalnızca ömür boyu diktatör ilan edilecek bir kahraman olarak döndü. Düşmanlarının çoğu ve birkaç müttefiki, yeni konumunu Cumhuriyet’in kuruluşuna yönelik ciddi bir tehdit olarak gördü ve bir dizi popüler reforma rağmen, MÖ 44’te öldürülmesi Cumhuriyet’e diz çöktürdü. Onun varisi ve üvey oğlu Octavian, Mark Antony’i bastırdı ve sonunda Augustus olarak Roma’nın ilk imparatoru oldu. Cumhuriyet yok oldu ve küllerinden Roma İmparatorluğu doğdu.