Bu sefer listemize Rock müziğinin farklı duygulara ve zevklere hitap eden 9 farklı yıldızını konuk ediyoruz. Aynı akımın yolcusuydular belki ama herbiri farklı şeyler söyledi, farklı duygularımıza hitap etti, farklı şeyler anlatmaya çalıştı. Müziklerine dünya görüşlerini ve kişiliklerini yansıttılar. Böylece efsane oldular. Her Enneagram tipini temsilen bir efsaneyi inceleyeceğimiz bu listeye başlamadan önce Enneagram’ı bi hatırlayalım. İşte sizler için seçtiğimiz 9 tip müzisyen. Ola ki Ennegram ne derseniz, sizi şuraya alalım.
Cem Karaca “Beni siz delirttiniz”
Sinirli, eleştirel Tip 1’lere en iyi örnek Türk rock müziğine müthiş katkılarda bulunmuş büyük usta Cem Karaca olur tabii ki. Tamirci Çırağı, Namus Belası, Sen De Başını Alıp Gitme gibi efsane parçaların sahibi, Cem Karaca idealist, doğrucu ve eleştirel bir adamdı. Yaptığı siyasi şarkılar aracılığıyla ülkedeki yanlışlıkları, hataları eleştiriyor sinirli ve isyankar bir tavır sergiliyordu. Tüm Birler gibi idealist biriydi. Ülkesi için en mükemmelini istiyordu. Şarkı sözlerindeki eleştirellik, idealizm de öfkeli Birler’in dünya görüşünü yansıtmaktaydı.
Debbie Harry – “Call me any, anytime”
İkiler aranmak ister, aramak ister. Davet eder, sevilmek ister. Blondie şarkılarındaki genel davetkar üsluba baktığımızda Tip 2 ruhunu görebiliyoruz. Tip 2’lerin çekici “femme fatal” yönlerini en iyi temsil eden karakterlerden biriydi Blondie solisti Debbie Harry.“Call me anytime” diyordu o meşhur şarkısında. Asi sarı saçlarıyla, çekici rujuyla Tip 2 ablamız 80lerde patlayan Debbie Harry tarzının yaratıcısıydı.
David Bowie – “I re-invented my image so many times that I’m in denial that I was originally an overweight Korean woman.”
Üçler öyle farklı imajların yaratıcısı olabilir ki, kendi hallerindeyken nasıl olduklarını hayal edemez hale geliriz. Dikkat çeken, binbir çeşit imajıyla şaşırtan, yön belirleyen, yenilikler getiren, kısacası uzun kariyeri boyunca sürekli gündemde kalmayı başarmış David Bowie, tam da saydığımız bu özelliklerinden dolayı Tip 3. Şekliyle, androjen kimliğiyle, sahne kıyafetleriyle 10 km öteden bile göze çarpacak, cüretkar yeniliklerin babası olmuş ve daima gündemde kalmış bir sanatçıydı. Şekilden şekile, kılıktan kılığa giriyordu, alter egoları ve sürekli değişen imajıyla sürekli kendinden konuşturuyordu ve gerçek kimliği tam bir muammaydı, fakat şarkıları efsaneydi (hala öyle).
Kurt Cobain – “Wanting to be someone else is a waste of the person you are.”
Dörtler dünya ile bir türlü barışamayan, melankolik ve duygusal tiplerdir. Ölümüyle dünyadaki tüm hayranlarını şok edip, yasa boğmuş efsanevi Nirvana grubunun solisti Kurt Cobain de yaşamında melankolik, hayatla uyumsuz, depresif bir adam olarak tam bir Dört profili çiziyordu. Rock müziğe getirmiş olduğu yeni yaklaşımla, özgün biri olarak “ne olacaksan ol ama kendin ol” diyen biriydi. Müziği de duygusal fakat derin bir öfkeyi içinde barındırıyordu. İcra ettiği müziğin tersine tüm Dörtler gibi naif bir varoluşa sahipti, zaten bu sebeple bu sert dünyada fazla barınamadı.
Thom Yorke – “I think the most important thing about music is the sense of escape.”
Dünyanın en saygı duyulan gruplarından Radiohead’in vokali, başı, zihni Thom Yorke. Zihninin içinde yaşayan ama zihninin dışındaki onlarca insanı yaptığı müzikle etkileyen, içe dönük, zihinsel, anlaşılması zor bir adam olarak tam bir Tip 5 profiline sahip. Yazdığı sözlerin anlamı kolay anlaşılmasa da, şarkılarının verdiği duygu zihinsel kaygıları ve kopukluğa değiniyor. Beşler genellikle dünyadan kopuk, duygusal davranmaktan kaçınan tiplerdir. Radiohead’in özellikle OK Computer ve Kid A gibi albümlerinde Thom Yorke hepimizin içindeki yalnızlaşmış, toplumdan kaçan şizoid (kaçınık) çocuğa seslenmişti, belki de bu sebeple böyle büyük bir efsane oldu.
Matthew Bellamy – “The last book I read was called Brainwashing: The Science of Thought Control. I learn how to brainwash people which was quite useful.”
Komplo teorileri Altılardan sorulur. Varlığını tehdit edebilecek her türlü meseleye kafa yoran Tip 6’lara en güzel örnek tabii ki Muse’un frontmeni Matthew Bellamy olur. Her türlü paranoyalarını, gelecek kaygılarını şarkılarına yansıtan yetenekli ağbiymizin şarkı sözlerini incelediğimizde, onun ne kadar katkısız bir Tip 6 olduğunu anlayabiliriz. Matthew Bellamy’ye göre insanlık makinelerce ele geçirilebilir, birileri beynimizi kontrol edip bizi köleleştirebilir, kıyamet her an kopabilir, güç odakları hepimizi psycho yapabilir ve daha bir sürü şey. İlk albümlerinde aşk acısı çekiyordu, parçaları daha duygusaldı, fakat artık Matt Bellamy’nin tek derdi insanlığın sonunun nasıl geleceği. Biz fanları olarak bu Orwell tavırlarını abartmasından biraz şikayetçi olsak da, sonuç olarak kendisi muhteşem bir sese sahip yetenek abidesi bir müzisyendir.
Mick Jagger – “I must be careful not to get trapped in the past. That’s why I tend to forget my songs.”
Yediler gelecek odaklıdır. Onlara göre geçmiş geçmişte kalmıştır, artık yeni fırsatlara bakmak lazımdır çünkü. Yeni heyecanlara ve değişikliklere yelken açarak kendimizi tatmin etmeliyizdir. Rock tarihinin geçmişe takılıp kalmayan starına en iyi örnek de Mick Jagger olur şüphesiz. Sahnedeki garip halleri, sınır tanımayan davranışları, kocaman ağzıyla çevreye dağıttığı gülüşleri ve bir türlü tatmin olamayışı (“I can’t get no satisfaction!”) onun Tip 7 olduğunun kanıtları. Zaten deli olan Rock&Roll camiasını bile sallayabilecek çılgınlıklara imza atmış, tüm Yediler gibi yaşlanmak bilmeyen bir efsanedir kendisi.
Courtney Love – “I like there to be some testosterone in rock, and it’s like I’m the one in the dress who has to provide it.”
Dünyanın belki de en çekici adamlarından biriyle dünyanın en mutsuz şekilde sonlanan evliliğini yapmış bir Tip 8: Courtney Love. Sekizler dobradır, sert ve güçlü görünür. Bu ablamız da hiç bir zaman lafını esirgemedi, cüretkar laflarıyla çok fazla eleştirinin hedefi oldu, erkek gibiydi, sertti. Hareketleri kaba ve dobraydı. Fakat tüm Sekizler gibi onun içinde çok duygusal biri vardı, fakat bunu kolay kolay gösteremiyordu. Dışarıya bunu nadir gösterse de, o kocasına (Kurt Cobain) aşık bir kadındı.
Barış Manço – “Çıkmaz sokağa girmeden gösterelim ve hiçbir insandan esirgemeyelim sevgilerimizi. Üç beş günlük dünya hayatı değmiyor hiçbir kavgaya.”
Listemizi bir efsaneyle açtık, başka bir efsaneyle kapıyoruz. Hepimizin Barış Ağbiysi sakin üslubu, herkesi kucaklayan tavırları, barış ve kardeşlik mesajlarıyla Dokuzların medar-ı iftiharıdır. Dokuzlar huzur ister, huzur verir, barışa çağırır. Sakin bir üsluba sahiptirler, kendilerini duygusal açıdan hemen açmazlar. Ama açtıkları zaman dinleyecilerine derin duygularını çok iyi aktarırlar. Barış Manço da gittiği her yere barışı götürdü. Şarkılarındaki duygu hepimizi derinden etkiledi.