İkinci Dünya Savaşı sırasında bir bilim insanı, savaşı ülkesinin lehine çevirmek için bir silah yaratmakla görevlendirildi. Bu silah, hem savaşın hem de dünyanın tarihini sonsuza kadar değiştirecekti. “Atom bombasının babası” olarak bilinen Julius Robert Oppenheimer olağanüstü zeki bir teorik fizikçiydi. Kariyeri çok övülse de Amerikan hükümeti ve ordusuyla sürekli sorunlar yaşadı. Atom bombasının mucidi olarak bilinse de bu silahların üretilip kullanılmasına karşı çıktı. Bu yazımızda size Oppenheimer’ın hayatından bahsedeceğiz.
Atom bombasının hikayesini anlatan “Oppenheimer” filmi ile ilgili daha detaylı bilgi almak için şu yazımızı da okuyabilirsiniz?
Julius Robert Oppenheimer, 22 Nisan 1904’te New York’ta doğdu
Babası Julius S. Oppenheimer zengin bir Alman tekstil tüccarı, annesi Ella Friedman ise sanatçıydı. Yahudi kökenli olsalar da Amerikan Reform Yahudiliğinin bir sonucu olarak dini geleneklere bağlı yaşamıyorlardı.
Oppenheimer, okul döneminde akademik başarısıyla öne çıkan öğrencilerden biriydi. Okul yıllarında New York Mineraloji Kulübü ile yazışmaya başladı. O kadar ki Cemiyet, Oppenheimer’ın on iki yaşında küçük bir çocuk olduğunu bilmeden, onu bir konferans vermeye davet etti.
1921’de liseden birinci olarak mezun oldu, ancak dizanteriye yakalandı. Neredeyse hayatını kaybediyordu. 1922’de kimyager olma niyetiyle Harvard’a girdi. Burada asıl tutkusunun fizik olduğunu fark etti. 1925’te üstün başarı derecesiyle mezun oldu.
Daha sonra fizik alanında yüksek lisans çalışmasına başlamak için Birleşik Krallık’ın Cambridge kentindeki Cavendish Laboratuvarı’na gitti. Burada elektron ve izotop kavramını keşfettiği için 1906 Nobel Fizik Ödülü’ne layık görülen JJ Thomson’ın öğrencisi oldu.
İlerleyen dönemlerde Göttingen Üniversitesi Teorik Fizik Enstitüsü müdürü Max Born’un davetiyle Almanya’ya gitti. Böylece Avrupalı fizikçiler, kuantum mekaniği teorisini geliştirirken onları yakından izleme şansı yakaladı
Oppenheimer 1927’de doktorasını aldı. İki farklı üniversitede profesör oldu. Daha sonra dünyanın en iyi deneysel fizikçilerinden biri ve siklotronun mucidi Ernest Lawrence ile arkadaş oldu. Almanya’da bulunduğu süre boyunca, yeni geliştirilen kuantum teorisine katkıda bulunan birçok makale yayınladı.
Astrofizik, nükleer fizik, spektroskopi ve kuantum alan teorisi gibi alanlarda önemli araştırmalar yaptı. Kozmik ışın sağanakları teorisine önemli katkılarda bulundu ve sonunda kuantum tünellemeler ile ilgili çalışmalar yaptı. 1930’larda, kara deliklerin var olduğunu öne süren makaleler yazdı. Kasım 1940’ta Berkeley Üniversitesinde öğrenci olan Katherine Puening Harrison ile evlendi. Mayıs 1941’de ilk çocuğu Peter doğdu.
İkinci Dünya Savaşı başladığında, atom bombası geliştirme çalışmalarına dahil oldu
Bu sırada nötron hesaplamaları üzerinde çalışmalar yapıyordu. 1942’de General Leslie Groves, Oppenheimer’ı atom bombasını geliştirmeye yönelik çok gizli ABD projesi olan Manhattan Projesi’nin bilimsel direktörü olmaya davet etti. Oppenheimer, New Mexico’da bir yer seçti. Orada, ABD Ordusu bir dizi laboratuvar inşa etmeye başladı. Amerika ve Avrupa’daki en iyi fizikçiler buraya getirildi ve dünyanın daha önce hiç görmediği bir bomba yaratmakla görevlendirildi.
Proje başladıktan sadece üç yıl sonra, Oppenheimer ve ekibi atom bombasını test etmeye hazırdı. ‘Trinity’ testi, 16 Temmuz 1945’te Alamagordo, New Mexico’da yapıldı. Bütün bu çabalarının sonucunda Oppenheimer, “Atom bombasının babası” olarak anılmaya başladı.
Bir aydan kısa bir süre sonra Amerika, Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki şehirlerine iki atom bombası atarak İkinci Dünya Savaşı’nı fiilen sona erdirdi
Oppenheimer, ikinci bombanın gereksiz olduğuna inanıyordu. Birkaç gün sonra, Başkan Truman’la bir görüşme ayarladı ve burada Nagazaki’de yaşananlardan tiksindiğini ifade etti. Bundan sonra başkan ile arası açıldı. Savaştan sonra, Oppenheimer hem Life hem de Time dergilerinin kapağına çıktı. 1947’de Atom Enerjisi Komisyonu (AEC) Genel Danışma Komitesi başkanı oldu. Orada bulunduğu süre boyunca, daha güçlü hidrojen bombalarının geliştirilmesine karşı çıktı.
Bu yüzden Sovyet tehdidine karşı olanlar tarafından taşlandı. Komünist sempatiye sahip olmakla suçlanan Oppenheimer, 1954’te AEC’deki görevinden alındı ve tüm güvenlik izinlerinden yoksun bırakıldı, aynı zamanda siyasi nüfuzunu fiilen kaybetti. Sonraki yıllarda nükleer silahların ve atom enerjisinin uluslararası kontrolü için lobi yapmaya devam etti. 18 Şubat 1967’de, emekli olduktan sadece bir yıl sonra, New Jersey’de gırtlak kanseri nedeniyle hayatını kaybetti.