Atlar doğanın en asil canlıları arasında yer alan, milletimizin tarihiyle de samimi ilişkiler kurmuş dost canlısı hayvanlardır. Maalesef insanlara yakın ilişkiler kurarak onların sömürüsü altına girmekten de kurtulamamışlardır. Gerek adada fayton sefası diye çektirilen arabaların altında can veriyorlar, gerekse yarıştırılarak üstlerinden para kazanılıyor. Ve bu hayvanlar için en önemli şey olan özgürlük ellerinden alınıyor. En ufak bir rahatsızlıklarında, özellikle de bacaklarındaki sakatlıklarda atların hayatı oldukça zora girdiği için direkt uyutularak hayatlarına son veriliyor.
Neyse ki Metro’nun hikayesi böyle bir şey değil. Onunki içindeki sanatçı ruh sayesinde ölümden kurtuluş…
Metro, 2009 yılından öncesinde 8 yarış kazanarak sahibine 300.000$ kazandırmış ve adını da herkese duyurmuş başarılı bir yarış atıydı.
Fakat yarışların Metro’da bıraktığı hasar kemiklerinde yonga kırığı olarak gerçekleşti ve emekliye ayrılmak zorunda kaldı.
“Eşim Wendy’nin binmesi için bir at arıyorduk ve biraz da saftık muhtemelen. Metro’yu aldıktan sonra bize söylediklerinden çok daha ciddi bir sakatlığı olduğunu anladık.”
2009 yılında ressam Ron Krajewski ve eşi tarafından satın alınıyor Metro. Aylarca ilaç kullanıyor ve tedavi görüyor iyileşebilmek için.
Özel at ayakkabıları da kullanan Metro’nun 2012’de çekilen röntgeninde eklemlerin birleşmeye başladığı görülüyor. En fazla 2 sene daha yürüyebileceği teşhisi konuluyor.
Bunun üzerine tabii ki veterinerin önerisi uyutmak yönünde oluyor. Ama Ron ve eşi Wendy buna razı olmuyorlar.
“Onu bir çayıra bırakıp unutmak istemiyordum. Birlikte nasıl vakit geçirebileceğimiz üzerine kafa yordum.”
Ron, Metro’ya bir umut olabilmesi ve hayata tutunabilmesi için bir şeyler ararken bu sevimli atın gördüğü her şeyi ağzına alma ilgisini fark ediyor. Ve bir gün ağzına boya fırçalarından birini tutturuyor.
“Önce ödül vererek burnunu tuvale dokundurmayı, sonrasında da ağzında fırça tutmayı öğrettim. Başlangıçta fırçayı tuvale dokundurup yere atıyordu. Neyse ki sonra fırçasıyla vuruşlar yapmaya başladı ve bundan hoşlanıyor gibi gözüküyordu.”
Acemilik süresi geçtikten sonra Ron fark ediyor ki aslında galeriye konulabilecek güzellikte resimler yaratıyor Metro.
Metro’nun galeriye konulan ilk 4 resmi ilk haftadan satılıyor.
Metro’nun bu resimleri yerel çaptaki haberlere de konu olunca baya ünleniyor ve birkaç sene sonra resimlerini satın almak için sıraya girenler olmaya başlıyor.
Birkaç yüz dolara satılan resimler 20 dakikalık seanslara ayrılarak yapılıyor. Üst üste binen fırça darbelerinden renklerin karışmaması için kurumaya bırakılıyor.
“Metro’nun fırça darbeleri insanların yapabileceği türden değil çünkü fırçayı vurmadan önce ne yapacağıyla ilgili hiç düşünmüyor. Vuruşları kalın ve rastgele, bazen de kesik kesik. Bu da diğer renkleri daha görünür kılıyor.”
Atların burnunun önü kör nokta olduğu için nasıl bir açıyla bakarak veya bakıyor mu sorularıyla cebelleşirken buluyorsunuz kendinizi. Ama sahibi Ron bu konuda asıl Metro’yu keyiflendiren şeyin fırçayla tuvale vurmak olduğunu düşündüğünü söylüyor.
Sevimli at yaptığı resimlerden kazandıklarıyla kendi bacağının tedavisi için alternatif bir yol denenmesi yönündeki maddi engeli aşıyor ve hayatını kurtarıyor.
Sadece kendini değil, kendi gibi eskiden yarışan atların rehabilitasyonuyla ilgilenen bir vakıftaki atlara da yardım ediyor. Şimdiye kadar 80 bin dolar bağış yaparak 50-60 atın hayatını kurtarmışlar.
Ron, Metro’ya resimlerinde asistanlık yapıyor. Hangi taraftan fırçayı tutturursa o bölgeyi boyuyor ve darbelerini genellikle soldan sağa doğru atıyor.
Onu seyreden diğer arkadaşlarından biri Pork Chop da ne kadar ilgi gösterse de fırçayı tutmuyormuş. Metro’nun sanatçı ruhuna sahip olmasa da izlemeyi seviyor.
Serbest dolaştığı zamanlarda bile içeri girerek tuval karşısında dikilip bekleyen 14 yaşındaki Metro’nun umarız daha uzun ve sağlıklı bir ömrü olur.
Solda Metro, sağda Pork Chop.
Kaynak: 1