Cadılık, yüzyıllar boyunca sanatın ve toplumsal tartışmaların bir parçası oldu. Ancak cadılığın tarihine baktığımızda, bu kavramın şiddetle ilişkilendirilmesi, çoğunlukla ataerkil toplumların kadınları şeytanlaştırma çabalarından kaynaklandığını görürüz. Sanat dünyasında ise cadılık, kimi zaman tehlikelerine dikkat çeken bir tema olarak, kimi zaman da toplumsal eleştirinin bir aracı olarak kullanılmıştır. Batıl inançların, dini dogmaların ve eski fikirlerin topluma verdiği zararları gözler önüne seren eserler kadar, cadılığı ataerkil düzen karşısında kadınların güç sembolü olarak sunan eserler de mevcuttur. İşte resim sanatında cadılık tasvirleri…
10. Cadı Tepesi – Thomas Satterwhite Nobles
Resim sanatında cadılık tasvirleri listemize başlıyoruz. Cadı Tepesi (Salem Şehidi), 1869 yılında Thomas Satterwhite Noble tarafından yapılmış dramatik bir tablo. Bu eser, 17. yüzyıl sonlarında Massachusetts’te gerçekleşen Salem Cadı Mahkemeleri’nin etkileyici bir tasviri. Tepede duran bir figür, elleri bağlı, arkasındaki adamlar tarafından ölüme götürülüyor. Arka plandaki doğa manzarasında batmakta olan Güneş, canlı turuncu ve gölgeli mavi tonlarda resmedilmiş. Merkezi figürün hüzünlü gözlerinde izleyiciye masumiyetini anlatan bir ifade var. Noble’ın bu eseri, cadı mahkemelerindeki haksız infazlara karşı duyulan bir empatiyi yansıtırken, toplumun cehaletini de eleştiriyor. Arkadaki adamlar, kadının suçlu olduğuna zaten inanmışlar ve ona küçümseyerek bakıyorlar. Noble, sanat eğitimi aldığı Fransa’dan döndüğünde Amerikan İç Savaşı’nda Konfederasyon askeri olarak görev yapmış, ancak bu dava ile barışamamış ve suçluluk hissetmiştir. Cadı Tepesi gibi eserlerinde adalet sorgulamalarını ve ezilenlere duyduğu empatiyi gözler önüne serer.
9. Cadıların Şabatı – Frans Francken
Frans Francken’in Cadılar Bayramı Şabatı, 1606 yılında yapılan karmaşık bir sahnedir. İlk bakışta güzellik ve kaosun iç içe geçtiği bu tablo, dikkatlice incelendiğinde cadıların korkutucu ritüellerini gözler önüne seriyor. Parlak elbiseler giymiş iki güzel kadının etrafında, çığlıklar atan müşteriler ve iblisler dolanırken, tavernayı ele geçiren cadılar kaos yaratıyor. Yerdeki kafatasları, bıçaklar ve gizemli semboller bu karanlık dünyayı betimleyen önemli detaylar. Francken, bu eseriyle “cadılığın” toplum üzerindeki korkutucu etkilerini ustaca yansıtmıştır.
8. Keçiye Ters Binmiş Cadı – Albrecht Dürer
Albrecht Dürer’in 1500 yılında yaptığı cadı gravüründe, çıplak bir kadın geriye doğru büyük bir keçinin üzerinde oturuyor. Saçları ve keçi aynı yönde savrulurken, doğanın yasalarına meydan okur şekilde resmedilmiştir. 16. yüzyıl toplumunda cadıların doğa kanunlarını değiştirebileceğine inanılırdı ve Dürer, bu efsaneyi sanatıyla belgelemiş görünüyor. Keçi, Batı kültüründe şeytanın sembolü olarak kabul edilmiştir, bu da cadılıkla doğrudan ilişkilendirilmiştir. Eserde, cadının yaşlı, çirkin ve itici bir figür olarak sunulması, o dönemde toplumun cadılara karşı duyduğu korkunun bir ifadesidir.
7. Medea – Frederick Sandys
Frederick Sandys’in 1868 tarihli Medea adlı eseri, antik Yunan mitolojisindeki büyücü Medea’yı tasvir ediyor. Medea, sevgilisi Jason’a yardım etmek için sihirli güçlerini kullanırken küçük bir ateşin önünde duruyor. Sandys, bu tabloyu, Medea’nın güçlerini sevdiği adam için nasıl kullandığını dramatik bir şekilde anlatmak için yapmış. Medea’nın öyküsü, kadınların güçlerini toplumda nasıl kullandıkları ve bu güçlerin ne şekilde algılandığı üzerine derin bir tartışma yaratır.
İlginizi çekebilir:
6. Sihirli Çember – John William Waterhouse
John William Waterhouse, Sihirli Çember adlı eserinde mitoloji ve büyüye olan ilgisini yansıtıyor. Tablo, etrafında bir çember çizen kadını gösteriyor. Kuzgunlar ve kafatasları gibi karanlık unsurlar çemberin dışında kalırken, çemberin içinde çiçekler ve yılan gibi doğanın unsurları bulunur. Bu, büyücülüğün korkulan ve hayranlık uyandıran iki yönünü bir arada sunar. Waterhouse, büyüyü hem mistik hem de doğanın bir parçası olarak resmetmiş ve izleyicilere büyücülüğün sanatta nasıl farklı şekillerde temsil edilebileceğini göstermiştir.
5. Cadıları – Hans Baldung
Resim sanatında cadılık tasvirleri listemize devam ediyoruz. Hans Baldung’un 1510’da yaptığı “Cadılar” adlı tahta baskı eseri, sanat tarihinde cadılar temasına dair etkileyici bir örnek. Baldung, hukuki ve akademik bir aileden gelmesine rağmen, sanat dünyasında kendine yer edinmiş bir isim. 1503’te Albrecht Dürer’in Nuremberg’deki atölyesine katıldı ve burada “Grien” lakabını aldı. Dürer’in etkisi altında kalan Baldung, ustasının cadılarla ilgili çalışmalarından ilham alarak, chiaroscuro tekniğiyle cadıların tahta baskılarını yaptı.
Eserinde, çıplak bir cadının ters yöne akan saçlarıyla bir keçiye bindiğini görüyoruz. Bu detay, Dürer’in cadılarının doğa yasalarına meydan okumasına bir gönderme. Arka planda, ölü bir ağacın arkasında yükselen buhar sütunları, cadıların bir iksir hazırladığını düşündürüyor. Zemin ise kemiklerle dolu; bu da cadıların getirdiği ölüm ve yıkımı simgeliyor. Baldung’un bu eseri, 16. yüzyıldaki cadı korkularını gözler önüne seriyor. Kullanılan chiaroscuro tekniği ise esere derinlik katarak cadıları daha da gerçekçi ve tehditkâr hale getiriyor.
4. Aşk İksiri – Evelyn De Morgan
Evelyn De Morgan’ın 1903’te yaptığı “Aşk İksiri” adlı tablo, sanatıyla dikkat çeken bir başka önemli eser. De Morgan, dönemin kadınlarının toplumsal rolleriyle sınırlanmasına karşı çıkarak, zengin ailesinin baskılarına rağmen sanat dünyasında kendine yer buldu. Aşk İksiri adlı eserde, cadı, altın giysisi ve yanında duran siyah kediyle tasvir edilirken, arka planda birbirine sarılan iki sevgiliyi görüyoruz. İlginç olan, De Morgan’ın cadıyı çirkin ve yaşlı bir kadın olarak resmetmemiş olması. Aksine, aydınlanmış ve bilge bir kadın olarak karşımıza çıkarıyor. Kitap raflarında Paracelsus gibi filozofların eserleri yer alıyor, bu da cadının entelektüel bir figür olduğunu gösteriyor.
De Morgan’ın bu eseri, sadece estetik bir tablo değil; aynı zamanda kadının zeka ve ruhani gücünü yansıtan bir mesaj içeriyor. Toplumun beklentilerini reddeden De Morgan, özellikle kadınların sanat dünyasında ne tür eserler üretmesi gerektiğine dair yerleşik kalıpları yıkıyor.
İlginizi çekebilir:
Cadı Yargılamaları: Orta Çağ’da Bir Cadıyı Tanımanın 10 Yolu
3. Dört Cadı – Albrecht Dürer
1497 yılında Albrecht Dürer tarafından yapılan “Dört Cadı” adlı gravür, dört genç kadının bir cadı çemberinde bir araya geldiği bir sahneyi anlatıyor. Eserin zeminindeki kemikler ve kafatasları, cadıların ölümle bağlantısını ortaya koyuyor. Sol köşedeki alevler ve şeytan figürü de kadınların cadı olarak tasvir edilmesine katkı sağlıyor. Ancak Dürer, bu cadıları klasik güzellik normlarına uygun olarak resmetmiş; bu da izleyiciyi kötülüğün her zaman çirkin bir yüzle karşımıza çıkmayabileceği konusunda uyarıyor. Dürer’in cadıları, hem güzellik hem de tehlike unsurlarını bir arada barındırarak, dönemin cadı avlarının ardındaki kadın düşmanı yaklaşımları eleştiriyor.
2. El Aquelarre – Francisco Goya
1798 yılında Francisco Goya tarafından yapılan “El Aquelarre” adlı tablo, İspanyol ressamın daha karanlık bir döneme girdiği eserlerinden biri. Tablo, büyük bir kara keçiyi merkeze alırken, etrafında toplanan kadınlar şeytana bebeklerini teslim ediyormuş gibi bir görüntü sunuyor. İlk bakışta, Goya’nın bu kadınları eleştirdiği düşünülebilir, ancak sahnedeki ayrıntılar daha derin bir yorum gerektiriyor. Keçinin başındaki asma taç, antik Yunan mitolojisindeki Dionysos’a bir göndermedir ve kadınların toplumsal rollere meydan okuyuşunu simgeler. Goya’nın bu tablosu, dönemin ataerkil düzenine bir başkaldırıdır. Goya, özellikle dini baskının toplumdaki kadın özgürlüğünü kısıtladığını düşünüyordu ve bu eser, bu düşüncenin bir yansımasıdır.
1. Cadıların Uçuşu – Francisco Goya
Resim sanatında cadılık tasvirleri listemizin sonuna geldik. Goya’nın bir diğer önemli eseri olan “Cadıların Uçuşu”, aynı dönemde yapılan altı parçalık bir cadı serisinin parçası. Tablo, düz siyah bir arka planla izleyiciye kasvetli bir atmosfer sunuyor. Havada süzülen üç figür, kurbanlarının yaşam enerjisini emerken, aşağıdaki figürler panik içinde kendilerini korumaya çalışıyor. Goya’nın bu eseri, toplumsal sorunları eleştiren bir metafor olarak görülür. Sanatçı, kimsenin toplumsal değişim için bir şey yapmadığı, batıl inançlarla yönetilen bir toplumu hicvetmektedir. Cadıların Uçuşu, Goya’nın topluma yönelik hayal kırıklığını ve bireylerin korkuları karşısında pasif kalmalarını vurgulayan güçlü bir mesaj taşır.
Kaynak: 1