Karların içinde koşarak ilerleyen bir meczup(!) ufak bir Anadolu kasabasında alır soluğu. Gider gitmez dereye düşen bir çocuğu kurtararak ona resmen hayat veren kahramanımız kendini köylüye Battal olarak tanıtır ve bilgece sözleriyle onların hürmetini kazanır. Lakin Battal’ın bilgeliğinden ileri gelen alışılmadık ve “uygunsuz” bazı davranışları halkı tedirgin edecektir. Aşkı, sevgiyi, hoşgörüyü ve şifayı mistik bir boyutta ele alan Reha Erdem bu filmde çarpıcı diyalog ve sahneleriyle seyirciyi büyülüyor.
1. Filmde görüntü ve seslerin birbirini kusursuzca tamamladığı bir mizansen oluşturulmuş.
2. Anlatımda sembolik ögeler ön planda tutulmuş; İlk sahneden itibaren karakterlerin değil de
simgelerin anlaşılmaya ihtiyaç duyduğu hissediliyor.
3. Seyirci filmi izlerken aklına takılan pek çok sorunun içinden tek bir cevap çıkaramıyor, diyaloglar
ve görüntüler arasında tökezliyor, kafası karışıyor.
4. Filmde mistik ögeler ağır basıyor, Battal aracılığıyla Allah inancı tasavvufi bir dille anlatılıyor.
5. Yönetmen her ne kadar İslami mesajlar vermeye çalışsa da, Şamanizm’den yola çıkarak insanın
hayvani yönüne de göndermeler yapıyor.
6. Bu unsurların en yoğun hissedildiği anlar kuşkusuz Battal’ın kendini “Kosmos” olarak tanıttığı aşkı
“Neptün” ile yalnızca bağırarak/uluyarak iletişim kurdukları sahneler.
7. Battal (Kosmos), zaten aşkı ve sevgiyi aramaktadır, “Biraz aşk istiyorum, bir bardak da çay”
diyerek karışır kahvede oturan kasabalının arasına.
8. Film boyunca karşımıza çıkan yan hikayeler de çeşitlilik sağlayarak anlatının mesajını
kuvvetlendiriyor.
9. Yalnızca metafizik göndermeler değil aynı zamanda savaş, sınırlar ve teknoloji ile ilgili de atıflarda
bulunan film sindirilmesi güç bir anlamlar bütünü oluşturuyor.
10. Ve kasabaya karlar içinde gelen Kosmos, yine karlar içinde terk etmek zorunda kalıyor.