Tarihi figürleri düşündüğümüzde, çoğu zaman onların savaşlardaki başarılarını, etkileyici nutuklarını ya da toplulukları peşlerinden sürükleyen karizmalarını gözümüzde canlandırırız. Ama bir de perde arkasına bakalım mı? Hani o altın çerçeveli portrelerde gözlerimizin içine bakan ciddi bakışların ardında yatan kırılganlıklar, bastırılmış duygular ve zaman zaman ruhsal fırtınalar… Tarih sadece büyük zaferlerin değil, büyük acıların da sahnesidir. Hatta bazı liderlerin zihinleri, bir ülkeyi yönetmekten daha karmaşık ve çetin bir alandır! Bazı tarihî liderler, akıl hastalıklarıyla boğuşurken aynı zamanda imparatorluklar kurdu, devrimler başlattı, dünyayı değiştirdi. Aralarında depresyonla savaşanlar da var, kendini tanrı sananlar da… İşte psikolojik hastalıklarla mücadele eden liderler…
1. Abraham Lincoln
Amerika Birleşik Devletleri’nin 16. Başkanı Abraham Lincoln, tarih kitaplarında köleliği sona erdiren kararlı lider olarak geçer. Ancak onun ruh dünyası çok daha karmaşıktı. Lincoln, hayatı boyunca depresyonla mücadele etti. Öyle ki arkadaşları onun bu durumunu “derin melankoli nöbetleri” olarak tanımlıyordu.
Bir efsaneye göre, çok sevdiği bir arkadaşını kaybettikten sonra elinde av tüfeğiyle ormanda dolaşırken görülmüş. Bu, yalnızca bir söylenti olsa da Lincoln’un iç dünyasında ne denli büyük bir fırtına koptuğunu tahmin edebiliyorsunuzdur. Düşünsenize… Dünyayı değiştiren bir lider ama aynı zamanda kırılgan, duygusal bir ruh.
2. Joseph Stalin
Sıradaki isim, tarihin en tartışmalı liderlerinden biri: Joseph Stalin. 1920’lerden 1953’e kadar Sovyetler Birliği’nin kontrolünü elinde tutan Stalin, otoriter yönetimiyle milyonlarca insanın hayatına mal oldu.
Eğer Stalin günümüz psikiyatrisine gitseydi? Büyük olasılıkla bir tanıdan fazlası konulurdu: Narsistik kişilik bozukluğu, paranoyak eğilimler ve hatta manik depresyon.
3. Martin Luther King Jr.
“Bir hayalim var!” sözüyle hafızalara kazınan Martin Luther King Jr., ABD’deki sivil haklar hareketinin en büyük simgelerindendi. Ancak o da kendi iç savaşını veriyordu.
Henüz ergenlik dönemindeyken iki kez intihara teşebbüs ettiğini biliyor muydunuz? Yetişkinliğe adım attığında bile depresyon zaman zaman hayatını sarstı. Ekibindeki insanlar, ona psikiyatrik destek alması konusunda baskı yapmıştı ama King bu yardımı reddetti.
Diana deyince akla ilk ne geliyor? Zarafet, yardımseverlik, tüm dünyayı büyüleyen bir gülümseme… Ama o gülümsemenin ardında derin bir yalnızlık ve içsel bir savaş vardı. Galler Prensesi, tüm dünyanın gözleri önünde yaşasa da şiddetli depresyon ve bulimia ile baş etmeye çalıştı.
5. Portekiz Kraliçesi Maria I
1777’den 1816’ya kadar Portekiz tahtında oturan Kraliçe Maria I, dönemin güçlü kadın liderlerinden biriydi. Ama onun hikâyesi yalnızca siyasetle değil, ruhsal çöküşle de yazıldı. Tarihe “Maria the Mad” (Deli Maria) olarak geçen kraliçenin aslında ağır dini sanrı ve melankoli yaşadığı biliniyor. 1792 yılında resmen akıl hastası ilan edildiğinde taht, oğlu tarafından devralındı.
6. Nero
Roma İmparatoru Nero, MS 54’ten 68’e kadar hüküm sürdü. Ve bu dönemde olanlar, resmen “delilik” senaryosu gibi. Nero, annesini ve kardeşini öldürttü, Hristiyanları diri diri yaktırdı ve halkına, kendisine bir tanrı gibi tapmalarını emretti. Günümüzde yaşasaydı psikologlar büyük ihtimalle ona narsistik ve histrionik kişilik bozukluğu tanısı koyardı. Psikolojik hastalıklarla mücadele eden liderler yazımıza devam ediyoruz.
7. Winston Churchill
Winston Churchill, iki farklı dönemde başbakanlık yaptı: 1940-1945 ve 1951-1955. Ama asıl savaşı sadece cephede değil, kendi içinde de veriyordu. Kendi tabiriyle “black dog” yani “kara köpek” adını verdiği depresyonla baş etmeye çalışıyordu. Günümüzde bipolar bozukluk olarak tanımlanan bu durum, onun için hayat boyu süren bir mücadeleydi.
8. Commodus
Bir lider düşünün ki kendini Herkül’ün yeniden doğmuş hali sansın… Evet, Roma İmparatoru Commodus’tan bahsediyoruz. Commodus, sadece narsist değildi; aynı zamanda histrionik kişilik bozukluğu da yaşıyordu. O kadar ki, Roma’daki sokaklara kendi adını verdi, heykellerini diktirdi, hatta gladyatör dövüşlerine katıldı!
ABD’nin Florida eyaletinden bir politikacı: Lawton Chiles. 1970’lerden 90’lara kadar senatörlük ve valilik yaptı. Peki onun hikayesini özel kılan neydi? Chiles, klinik depresyonla mücadele ettiğini saklamadı. Aksine, Prozac kullandığını ve tedavi gördüğünü kamuoyuyla açık açık paylaştı.
10. John Curtin
Avustralya’nın 14. başbakanı olan John Curtin, ülkesini en kritik dönemlerden birinde yönetti: II. Dünya Savaşı’nın tam ortasında! Curtin, bugün bipolar bozukluk olarak bilinen psikolojik bir durumla yaşıyordu.
11. Adolf Hitler
Psikolojik hastalıklarla mücadele eden liderler yazımızın sonuna geldik. Gelelim insanlık tarihinin en tartışmalı, en karanlık figürlerinden birine: Adolf Hitler. Onun zihinsel sağlığı yıllardır psikoloji uzmanları tarafından inceleniyor. Sonuç?Birçok akademisyen, Hitler’in borderline (sınırda) kişilik bozukluğu ve narsistik kişilik bozukluğu taşıdığına inanıyor.